Thursday, May 29, 2008

Dün akşam İstanbul'u Yükseklerden Seyrettik....

PONTE
Beyoğlu İş Merkezi'nin en üst katı...Gençken buralara çok giderdik...:-)) Unutmuşum vallahi... Dün akşam pek bir iyi geldi... Bu mekanların en önemliği özelliği manzarası... yemekler çok lezzetli olmaz ama manzaranın tadına da doyum olmaz...
Ayasofya, Sultanahmet Camisi, Topkapı Sarayı...Tarihi yarım adayı gören nefis bir manzara... Bu arada İstanbuldaki Fransız Sarayını da bulmuş olduk...Yemeğimizi burada yedik... Gitmek isterseniz adres ve detaylı bilgileri buradan alabilirsiniz...
Güneşi Turkcell binasının arkasında batırdık...Tatlılarımızı da Lebiderya da aldık...






LEBİDERYA...
İstanbul da sevdiğim yerlerden birtanesidir Lebiderya... manzarası Ponte kadar açık olmasa da hoş bir yerdir... Tatlı yedik ama çok lezettli değildi. Terasın üzerindeki diğer ufak terasta oturduk ve manzarasıda aşağıdaki gibiydi...

İşte böyle... dün akşam kediler gibi dolaştık İstanbul'un tüm çatılarını...

Sunday, May 25, 2008

Bozcaada Sokaklar ve koylar

Bozcaadanın tüm koyları çok güzeldi. En güzel yanıda Mayıs ayında denize girmekti. İlk dalışta su buz gibi şok etkisi yapsada sonradan alınan keyife değerdi...:-) Akvaryumda su gerçekten olağanüstü berraklıktaydı... Yüzdük yüzdük ve Mayıs ta sezonu açmanın keyfini çıkardık... Sadece bir koy vardı orya sanıyorum en iyisi kayıkla gitmek veya güzel bir ayakkabı giyerek aşağıya inmek. Dalmak bu koyda muhteşem bir his olmalı. :-)) Bozcaada da Göztepede güneşi batırık...






AYAZMA
Adanın en popüler ve dolayısıyla en kalabalık plajıdır. Ulaşım kolaylığı sebebiyle, özellikle hafta sonu günübirlik gelenlerin tercih ettiği bir plajdır. Uzun kumsalı ve masmavi denizi oldukça etkileyicidir. Plaj boyunca şemsiye ve şezlong kiralamak mümkündür. Ayrıca duşlar ve soyunma kabinleri de bulunur. Yol boyunca sıralanmış restoranlarda öğle ve akşam yemeği için birçok alternatif mevcuttur.

SULU BAHÇE
Ayazma ile Habbele arasındaki eşsiz doğal güzelliği olan bakir koydur.Bu plajda günübirlik tesis yoktur.Ancak hemen yukarısında bulunan çadır kamp yerinden ve Ayazma sahilindeki tesislerden hizmet alabilirsiniz.

HABBELE
Ayazma’dan sonra gelen Sulu Bahçe Koyu’nun bitişiğindeki koydur. Daha sakin bir yer arayanların tercih ettiği bu plajda da yiyecek-içecek servisi alabileceğiniz, şezlong-şemsiye kiralayabileceğiniz tesisler bulunmaktadır.

MERMER BURNU
Halk arasında, etrafta yüzen çeşitli balıkların çokluğundan dolayı “Akvaryum Koyu” diye de bilinir. Herhangi bir plaj tesisi olmayan küçük bir koydur. Ama acil durumlarda koydaki tek pansiyondan yararlanabilirsiniz. Adadaki profesyonel dalış noktalarından biridir. Ama şnorkelle yüzerek de deniz altındaki bin bir çeşit canlıyı ve amfora kalıntılarını görebilirsiniz .
kaynak:http://www.bozcaada.gov.tr/index.php?option=com_wrapper&Itemid=65

Friday, May 23, 2008

Bozcaada-yeme içme




CAFE AT LISA


Öğle üzeri, adanın Rum Mahallesi olarak bilinen Cumhuriyet Mahallesi’nin arşınlamadığımız kısmını keşfetmeye devam diyoruz. Cafe at Lisa, Türk Mahallesi olarak bilinen adanın solundaki Alaybey Mahallesi’nde. Adaposta Gazetesi’ni çıkaran Lisa, tek başına sivil toplum örgütü gibi çalışıyor. Ada posta yemeklerimizi beklerken şöyle bir göz gezdirdik. Değişik haberler var. Ayda bir çıkıyor. Kasım-Nisan'da tatildeler. Cafe’si kendisi gibi çok özel ve samimi. İçeride Bozcaadaya ait fotoğraflar var. Duvarları değişik tablolarla süslü. (kışın gittiğimizde içeride soba vardı). Biz burada YEŞİL MAKARNA (Roka, maydanoz ve diğer yeşil bitkilerin sarımsakla muhteşem uyumu ve makarna içindeki enfes tadı... hala damağımda...) , deniz mahsullü makarna (Yıldızcım, midyelerin içinden incileri çıkartıp durdu) ve YEŞİL OMLET yedik. Hepsi çok lezzetliydi... Tavsiye ederim....


BORUZAN

Boruzan’ın özelliği direkt deniz kenarında bir masaya oturma şansı. Sahipleri işinin başında ve oldukça konuksever. 22 yıldır restaurant işletmeciliği yapan, yedi nesildir Bozcaada’lı olan sahibinin dedesi askerliğini Bozcaada Kalesi’nde boruzancıbaşı olarak yapmış, ailenin soyadı da bu lakaptan geliyor. Adanın en önemli simgelerinden biri olan Yakar Kaptanı da burada elinde bastonuyla otururken görmek olası. Biz göremedik. Rest. birisi ayazmada diğeri şehir merkezinde sahilde.... biz ayazmadakini denedik.... Rezeneli çiğ börek ve gözleme yedik... her ikisi de çok lezzetliydi... Tavsiye edilir.







PERRON CAFE

Sıcaktan çok bunalmıştık. O yüzden heb beraberer soğuk birşeyler içmek, bendenizde kahve keyfi yapmak için buraya oturduk. Eski rum mahallesinde, sandadlın bir iki sokak arkasında. Hoş ve samimi bir yer. Kahveyi ayaklı fincanda ve yanında lokumla ikram ediyorlar. Sahibi çok güler yüzlü bir insan, serviside bir okadar samimi, sıcak ve içten... Ben beğendim...Dekerasyonuda hoşuma gitti. Tavsiye ederim. (Kaddeh, şarap aksesuarları satan dükkanı geçince sağdaki sokak, rengigüle çok yakın).




SANDAL

Eski rum mahallesinde bir restaurant. Sahibi Kayserili.Beyaz badanalı, mavi pancurlu, asma altındaki masaları ile çok hoş bir atmosferi var. Yemeklerine gelince, biz LEVREK yedik (tadı hala damağımda), peynir ezmesi (cevizli), borani, deniz börülcesi ve asma yaprağı ile teryağında pişmiş karides (ooff...bu çok lezzetliydi). Buraya giderseniz önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Yoksa çok kalabalık oluyor, yer bulmanıza imkan yok... Servise gelince, ailece işletiyorlar (ben şefi çok tuttum), garsonlar... vallahi, mezelerimizi, rakımızı, vede buzu almak için masadan kalktım ve içeerdeen aldım, tabiki bu arada onlarlada samimi oldum...:-)) işte böyle yarım sandalın üzerinde bu sandalın yarısı nerede diye yazıyor ben bulamadım siz bulursanız banada habber verirmisiniz...:-))



SALKIM
Ada Aşığı Erhan - Selma SİNOR çifti özenle , aslına uygun restore ettikleri meşhur İSTRATİ DALİ'nin kahvesini Ege ve Akdeniz mutfağından lezzetlerle oluşturdukları şirin bir restauranta çevirmişler.Zengin bir kahvaltıyla başlayan servis gün ve gece boyunca Asmalı Sokak ta devam ediyor. Salkımın da atmosferi çok güzel. Biz damla sakızlı muuhallebi yedik... çok lezzetliyi... Ahtapot çeşitlerini ve likör ile kahvesini dddeneyin diyorlardı ama yemekten yeeni kalkmıştık. Yer kalmamıştı...:-) next time...


LODOS
Salkımın diğer bir köşesinde. İç mekanı çok hoş...İskoç bir bayan servis yapıyor. Ülkesinde peyzaj okumuş. Ada da iş bbulacağını düşünmüş...ama ne yazık ki mesleğini yapamıyor. Ama garson olarakta çok mutluydu. Kibar ve nazik bir şekilde servis yapıyordu...Birde burada rezervasyon alan işletmeci bayan var suratı ve tavırları için aynı şeyi söyleyemeyeceğim... Neyse vişneli sarması güzeldi. Kayakoruğu iyiydi,Sinarit, patlıcan avukma, kabaklı börek tarafımızdan denenip geçer not aldılar. Lezzetli notumu veremiyorum...:-)) (neden mi, önce çevremdeki herkes gülmeli, sonra bana servis edenler mutlu olmalı, işiletmecisi yaptığı işi sevmeli vs.vs...ozaman yemek lezzetli oluyor)...

ADA CAFE

Burası hemen belediyenin arkasındaki çamlık cafesinin arkasında... Damla sakızlı dondurmalı muhallebi, gelincik şerbetli damla sakızlı muhallebi, ve şambali ?? (irmik tatlısı) tarafımızdan denendi ve çok beğenildi. ODTÜ lülere burada indirim yaplıyor...:-)
Ayrıca adaya özgü gelincik şerbetini ve dometes reçelini de buradan satın alabilirsiniz. Yanındaki hediyelik eşya dükkanını gezmeden pas geçmeyin...Ayrıca bu cafede internet hizmetide veriliiyor.


MARTI
Lütfen Martı’yı ıskalamayın.Çünkü bbiiz ıskaladık...:-(( Mükemmel bir yer. Yunan lezzetleri ve Ege mutfağı hakimmiş. Masalar sahilde, hatta önündeki minnacık iskelesi üzerinde bile masa kurdurmak mümkünmüş. Bundan daha romantik bir yer olamaz.

Not-1 : Battı Balıkta latin gecsi vardı... ulllaaallaaa... Şifre göndermesi yapıyorum... "Onlar..... biz neyiz?.......biz ...... onlar ne?" :-))))) tatil Yıldızıma ve çekirgeme....:-)))

Not-2. Eğlence için Kales'nin arkasındaki Ali Bar öneriliyordu (denize sıfır) ama biz gidecek vakiit bulamadık...

Not-3: Bir heycanla yemek yerlerini anlatmıştım. Ama garip bir şekilde yazılarım kayboldu... Yeniden yazınca o heycanımda kayboldu... Yoksa pek bir ağız sulandıran yazı olacaktı....:-))
Adaya aşık olmamak, kalbini burada bırakmadan İstanbul’a geri dönmek mümkün değil..

Thursday, May 22, 2008

Bozcaada- Şarap


Bozcaadaya gidince bağları ve şarap imalathanelerini dolaşmadan dönmek olmazdı...:-)Corvus bunlardan birtanesiydi.

Truva topraklarının yakınlarında bir ada yüzer
Bu küçük ada’nın barışçıl halkı Beyaz Tenedoo’ diye çağırır onu,
Işığın tanrısı Apollo, yıllar önce değiştirdi rengini
Ve ada halkına, kılıç kullanmaktan vazgeçmelerini emretti.
“görelim” diye düşündü Apollo,” barış içinde yaşayabilecekler mi”
Ve oğlu Tenée’ye “sen bu ada’nın başına geçeceksin” dedi.
Ve asla korkmayacaksın, kırmızı soylu kanın dökülmedikçe...
Ekmeğini, zeytinini, bal ve peynirini al; Ve bırak koyu şarap kalbini yatıştırsın.
Fakat ada’nın kılıcı, mızrağı, ok ve yayı öğrenmesine izin verme !
Sonra güneşin doğuşuyla yüksek ağaçlar ile konuşan rüzgarın sesini dinle.
Onları duymak seni mutlu edecek, çünkü benim sesimi duyacaksın.
Bu melodiyi koru, keder peşine düşmesin “sıradan bir yerde ve sıradan bir zamanda”
Böylece Tenée hafif esen rüzgarların öğütleri ile barışın altın anahtarına sahip oldu.
Ve doğu ya da batı, hiçbir krallık onun kutsal yuvasına dokunmaya cesaret edemedi.








Bendeniz aşağıdaki şarabı aldı. İngilteredeki çok ünlü bir rest. menüsüne giren ilk Türk şarabıymış. Tek bunu tattm. Sonra kısa hikayesini dinledim ve sahip oldum...:-)

RARUM- Kırmızı Sek Şarap

Ürün Cinsi : Kuntra, Karalahna
Bölge : Bozcaada
Alkol hacmen : %13,5
Üretim tarihi : 2004
Şişeleme tarihi : 2005
Parlak ve canlı tonlarda, koyu lal kırmızısı renkte. Yoğun, taze meyve, kiraz, frenk üzümü ve böğürtlen kokuları ile burunda çok dengeli ve damakta kendini hissettiriyor. Gövdeli, oldukça uzun ve kalıcı bir şarap.

Rarum / ra-rum / [ rare,raro ] (Nadir, ender bulunan, nadide değerli anlamına gelen rarum bu şarabın lezzetine yakışır bir isim oldu.

Not: İlk şişe fotoğrafıma bayıldım...:-)))

Bozcaada Konaklama

Tatil rezervasyonumuz için çalışmalara nerdeyse 1 ay öncesinden başlamıştık. Ama her yer çoktan dolmuştu. Bizim kalmak istediğimiz yerler:(link verilmiştir).
Eflatun konukevi, ;Eflatun Konukevi, adını, adayı cennet bahçesine çeviren begonvillerin, sardunyaların, biberiyelerin ve kekiklerin renginden alan 11 odalı bir konukevi
Ada Bachus (burası havuzuda olan hoş bir yer, birdahaki sefere inşallah); Eski kule mevkiinde bulunuyor. burasıda oldukça hoş bir yer. Diğer yerlere oranla biraz daha pahalı. Ayazma plajına ve sulubahçe plajına yakın. Rüzgar güllerinede... Gördüğüm kadarıyla çiftlerin tercih ettiği bir mekan. Dolayısıyla çocukların için pek uygun olmayabilir. Havuzu çok büyük değil ama idare eder. Bağı ve bahçesi güzel.
Kaikas;Otel Kaikias, kalenin arkasında, denize nerdeyse sıfır, kalenin bittiği yerde, kafanızı sola çevirdiniz mi karşınıza çıkan sapsarı bir bina. Hemen önünde, en az ana binası kadar sevimli, küçücük bir yeri daha var yolun öbür tarafında kalan, orası da mutfağında nefis kek ve böreklerin piştiği kahvaltı salonu. İzmir’li mimar bir çift Handan ve İsmail Beydili burayı çok özel bir mekana dönüştürmüş.
Rengigül Konukevi;Rengigül Konukevi, ilk alternatifiniz olmalı, ancak yer bulmak çok zor. Oraya giden öve öve bitiremiyor. Evsahibesi Özcan hanım sizi sanki ailesinden biriymiş gibi içten ve canayakın ağırlıyor. Ekstralara ücret bile almıyor. Melek gibi biri. Efsanevi bir kahvaltı sofrası var. Burada kalacaksanız, yemenin cazibesine kapılıp, kilo almayı göze almalısınız. Eski Rum Evi, dekorasyonu ve bahçesiyle yaşamaya değer olağanüstü bir atmosfer sunuyor.

yada bu evlerden birinde kalmak istiyorduk. Ama ne yazık ki doluydular. Aslına bakarsanız çokta iyi olmuş. Bizde Anke teyzenin (eski kule) bağ evinde konakladık.



Tatilde ya konfor isterim, yada muhabbet. :-)) Anke Teyzede ikincisi vardı.
Anke teyze Alman. 1963 yılında bir mühendise aşık olmuş, çok istediği gazeteciliği bırakmış ve İstanbula gelmiş.İki çocuğu olmuş (bugün ikside öğretim görevlisi ve hukukçular).Çocuklarına daha çok vakit ayırmak için evde Almanca ders vermiş. Onlar büyünce ünv. de ders vermeye başlamış. Sonra Almanyaya dönmüşler.Ama eşi 8 ay sonra Anke 39 yaşındayken vefat etmiş. Ankede çocukları toplamış Türkiye'ye geri dönmüş. Diyor'ki "Orada kalsaydım çocuklarım benim istemediğim bir şekilde büyüyeceklerdi..." Neyse sonra Bozcaadaya yerleşmiş 3-4 çocuk derken , 100 çocuğa kadar Almanca ders vermeye başlamışlar.Öğretmen sayısı 25'e çıkmış. Dersleri kamp şeklinde veriyorlarmış.


Çocuklar şimdiki bağ evinin bağında kamp kuruyorlarmış. Çok eğlnmişler ama çokta yorulmaya başlamış...(çocuklarla ilgili hikayeleri ssüperdi...!!!) Ders vermeyi bırakmış ve son 2 yıldır bu işi yapıyor...
Ayaz isminde bir köpeği ve sayısız kedisi var. Bağevi çok konforlu değil. Ama çok huzur verici.


En güzel yanı kahvaltı bölümü...:-)) Anke teyze süper şeyler hazırlıyor, deneysel reçerler yapıyor...Kamp alışkanlığı olsa bir iki kuralı var...Diğer konuklarla beraber büyük kare bir masaya oturuyorsunuz, hep beraber kahvaltı yapıyorsunuz. EN ÖNEMLİSİDE KAHVALTI TABAĞINIZA ALDIĞINIZ HERŞEYİ BİTİRCEKSİNİZ...:-)) Vallahi kırıntı bile bırakmadık. Kurutulmuş domatesler, közde biber,nefis kekler...
Tabiki kahvaltıyı da hep beraber hazırlıyor ve kaldırıyorsunuz...

Odaları ve banyoları çok konforlu değil. Ama sonuçta bir bağevi...Olması gereken herşeye sahip...

Anke teyze bizlerdeen daha güzel türkçe konuşuyor. Köpeğine kızınca "olmaz ki paşam" diyor...sonra "abicim neden yaptın ..." gibi çok komik diğer cümleler....:-))


Sonuç; huzurlu bir bağevinde, biraz çalışarak, biraz muhabet ederek güzel bir tatil geçirebilirsiniz. Tabiki beklentileriiniz sadece bukadarsa...!!!

Wednesday, May 21, 2008

Bozcaada-kapı-pencere

Kapı, pencere çekmeyi pek seviyorum. Bozcaada da bunun için çok uygundu. Eski Rum mahallesinde kendimi pek bir kaybettim Japon turistler gibiydim vallahi...:-))
Neyse kısa kısa Bozcaadda bilgileri...
Bozcaada (Yunanca: Tenedos), Türkiye'nin 3. büyük adası, bu ada üzerinde yer alan, Çanakkale iline bağlı ilçe.
 
Bozcaada'da yerleşim 14.yy'ın son yıllarında adanın tümüyle boşaltılmasıyla kesintiye uğramıştır. 15.yy'ın ortalarında ada Osmanlı yönetimine girdiğinde boş olduğu yönünde belgeler vardır.

 
20. yüzyıl başında nüfusun yarısından biraz fazlasını Rumlar oluştururken, bugün adada sadece 30 kadar Rum kalmıştır. Bu nüfus azalmasının nedeni olarak Rum azınlığın bir "yıldırma" siyasetiyle kaçırıldığını öne sürenler vardır. Azınlığı yıldıran unsurlar arasında 6-7 Eylül Olayları, Kıbrıs Sorunu, toprakların düşük bedelle kamulaştırılması, Lozan Antlaşması'nda azınlıkların haklarının korunmasına ilişkin maddelere Türk hükümetlerinin uymaması, daha büyük bir Rum toplumu barındıran komşu Gökçeada'daki Rumların göç etmesi sayılmaktadır.

 
Özellikle, Lozan Antlaşması'nın 14. maddesi uyarınca, adadaki güvenlik güçlerinin yerel halktan müteşekkil olması kuralına Türkiye'nin uymadığı iddia edilmektedir.
 
Posted by Picasa

Bu iddialara karşılık, Rumlar (belki kısmen) iktisadi nedenlerle göç etmiş olabilirler. Adadan ayrılan Rumlar Türkiye dışına göç etmiştir. Bu göç 1970'ten sonra hızlanmıştır.

 
Adada faal durumda üç cami ve bir kilise bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye'nin köyü olmayan tek ilçesidir.


 
 
 
Posted by Picasa

 
 
Posted by Picasa

About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html