Thursday, January 29, 2009

Bir Dilek Tuttum

Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir. Mevlana

Sunday, January 25, 2009

Sultanahmet (4.bölüm-son)

Geçen haftaki geziden daha çok fotoğraf var ama artık bir nokta koymanın zamanı geldi.Ayakkabı tamircisi yaşlı bir amcaydı. Artık ayakkabı tamir ettiren kalmadı diyor. Bizim hanım dükkanda oturuyor bende bakkalda laflıyorum diyor. Bazen de filim ekipleri gelip çekim yapıyorlarmış, tam biz bu konuşmayı tamamlamak üzereyken boncuk yeşil gözleriyle pamuk beyaz suratıyla köşeden teyze çıka geldi. Arkadaşıyla hararetli bir muhabet içersindeydi. Bizde onları öylece bırakarak yolumuza devam ettik. Son durak Topkapı Saraydı. Baharda bahçenin keyfi bambaşka oluyor. Sarayın bahçesinin altına bir çay bahçesi açılmış. Manzarasına yakışmayan enteresan müzikler çalıyordu enteresan insanlar da dinliyordu...!!!
 

 

 

 
Posted by Picasa

Monday, January 19, 2009

Kumkapı Civarı

Kumkapıa bir iki defa gece gitmiştim tabiki balık yemeğe... Gündüz vakti dolaşınca farklı birçok şey keşfettim. Kumpkapıda sadece balık yenmiyormuş...:-) Nefis pideciler var. Bunlar katmer yapıyorlar. Fotoğrafta görülen tereyağlı mis kokulu katmerde çekimden sonra afiyetle tarafımdan yendi. Birde ara sokaklarda kahvaltı ocakları var. Çay ocakları kahvaltıda veriyorlar 5-6 farklı çeşit peynir ve zeytin, yanında fırından yeni çıkmış sıcak pide, katmer, demli bir ince belli ilginizi çeker mi bilmem...!!!
Çocuklar trabzandan çok güzel kayıyorlardı. Kardeşimle bende apartmandaki trabzandan kayma yarışı yapardık. Bazen yan bazen yüzükoyun yatarak kayardık.:-)
Topaç... Topaçı Topkapı Sarayının bahçesinden aldık. Karşıma çıkan 3 topaçıyada nasıl atılacağını sordum. İnanmazsanız ama 3ününde tekniği farklıydı. Olayın tekniği ipi sarmada ve hızlı atmada saklı benden söylemesi...
 

 

 

 
Posted by Picasa

Sunday, January 18, 2009

Siyah-Beyaz Denemelerim (2.bölüm)

 

 

 

 
Posted by Picasa

İmrahor-Penceredeki Kumrular

Haftasonu çok fotoğraf çektim.O yüzden bölüm bölüm yayınlamayı planlıyorum.
Çok yorucu ve stresli bir haftadan sonra üstüne aynı şekil haftasonu aldık.:-)
Anneusumun evine hırsız girdi. Canımız sıkıldı. Annemin evde olmaması büyük şanstı. Neyse bende tüm bu stresle mücadele etmek için kendimi fotoğrafa verdim. Dünyadaki kötülükleri biraz unutmak, belkide farklı birşeyler görmek için, kimbilir...
Önce Yedikule zindanlarını görelim dedik ama müze kartımız orada geçerli değilmiş. Özelleştireli dört yıl olmuş ama hala Kültür Bakanlığının yayınladığı kitabın içinde yer alıyor. Olur dedik...!!! Sokaklarda dolanmaya başladık,değişik insanlarla muhabbet ettik, nefis kokular burnumuza geldi fırınlara daldık vs.vs...
Detaylar sonraya...








Saturday, January 10, 2009

Kız kulesi-Macun


Kız kulesi ve haakkındaki efsaneler:

Kızkulesi'nin ulaşılmazlığı nedeniyle, insanlar onun içinde yaşanılanlar hakkında çok fazla bilgiye sahip olamamışlar ve içi ile ilgili hikâyeler anlatıp ve düşler kurmakla yetinmişlerdir. Kızkulesi ile ilgili anlatılan ilk hikâye; Ovidius'un kaydettiği bir aşk hikâyesidir. Hero ile Leandros adlı iki gencin hüzünlü aşkını anlatan bu hikâye, Hero'nun kuleden ayrılmasıyla başlar. Hero, Afrodit'in rahibelerindendir ve aşka yasaklıdır. Yıllar sonra Afrodit'in tapınağında yapılan bir törene katılmak için kuleden ayrılır ve orada Leandros ile karşılaşır. Birbirine aşık olan iki genç, Leandros'un gece kuleye gelmesi ile aşklarını kutsarlar. Kızkulesi her gece iki gencin gizli aşkına ve yasak sevişmelerine tanıklık eder. Leandros'un yüzerek kuleye geldiği fırtınalı bir günde Hero'nun yaktığı sevda ateşinin feneri söner. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros, Boğaz’ın sularına gömülür. Sevgilisinin öldüğünü gören Hero da kendini Kızkulesi'nden Boğaz’ın sularına bırakır.
Kavuşamayan âşıklara atfen anlatılan bu hikâyeden başka bir de; Kleopatra'nın sonuna benzer bir sonun anlatıldığı yılan hikâyesi vardır. Kehanete göre kralın birine, çok sevdiği kızı onsekiz yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak öleceği söylenir. Bunun üzerine kral, denizin ortasındaki bu kuleyi onararak kızını buraya yerleştirir. Kaderin kaçınılmazlığını kanıtlarcasına, kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılan, prensesin tenine süzülerek zehrini boşaltır. Kral, kızına demirden bir tabut yaptırarak Ayasofya'nın giriş kapısının üstüne yerleştirir. Bugün bu tabutun üstünde iki delik vardır. Yılanın, ölümünden sonra da onu rahat bırakmadığına dair hikâyeler anlatılır.

En son anlatılan hikâye ise Osmanlı Dönemi ile ilgilidir. Bu hikaye ise, Battal Gazi'nin askerleri ile Kızkulesi'ne baskın yaparak kuleye saklanan hazinelerin ve Üsküdar Tekfuru'nun kızını kaçırdığını anlatır. Battal Gazi, tekfurun kızı ve hazinelerini aldıktan sonra Üsküdar'dan atına atlayıp oradan uzaklaşmıştır. Çokça bilinen "Atı alan Üsküdar'ı geçti" lafı bu hikâyeden gelir. Bu hikâyeden günümüze gelen bir diğer şey de küçük kulemizin ismi ile ilgilidir. Diğer efsanelerdeki prenseslere de atfen Türkler buraya Kız-Kulesi ismini vermişlerdir. Antikçağ'da Arkla (küçük kale) ve Damialis (dana yavrusu) adları ile anılan kule, bir ara da Tour Leandros ismi ile ün yapmıştır. Bu eşsiz yapı, günümüzde ise "Kızkulesi" adı ile bütünleşerek, bu isimle anılmaya devam etmiştir.
Kız kulesi ile ilgili efsanelere buradan ulaştım.

Macun olayına gelince Dursun Usta Kız kulesinde macun satıyor. Üsküpten gelmiş.Çok tatlı bir usta, yakasındaki rozetlerin ne anlama geldini soramadım. Artık siz gittiğinizde benim yerime sorarsınız. Bu arada Dursun bey, "ben macun doktoruyum" diyor. Gerçektende çok lezzetli muzlu, vişneli macunu vardı. Mmmmm, tavsiye ederim.









Sunay Akın'ın bir şiiri ile yazıyı tamamlayalım.


Kız Kulesi
Karanlıktan korkan çocukların
müzik kutusudur Kız Kulesi
kapağı açıldğında
dansa başlayan balerin
hınzır martıların şakalarıyla
ıslanır elbisesi

Vapur dumanından
bir bulutun içinde
kanlı dağlara
yakamoz gönderir Kız Kulesi
üzülmelerini istemez
kürt çocuklarının
yıldızsız gecelerde

Köşesindeki mavi bir islemlede
duvarına yasladığı bisikletlerin
kiralanmasını bekler
şaşkın bir ihtiyar
ve çoraplarına gizlediği
yasak şiirleri
ele vermemek için
Kız Kulesi'nin eteklerini uçuşturmaz rüzgar

Boğaz'dan geçen gemilere
engel olmasın diye
İstanbul'un saçlarını toplayan
beyaz bir tokadır Kız Kulesi
açamk isteyen şarapçılar
Salacak'tan uzanayım derken
düşerler denize

Başında beyoğlu sarhoşluğuyla
izin dönüşü
ocağa gider bir maden işçisi
ki fener yerine
aydınlatır yolunu
elinde tuttuğu Kız Kulesi

Friday, January 9, 2009

İyi ki Doğdum Ben...10 Ocak 2009



Tijen için sabahleyin bir kaşarlı simit yedim ve bir de çay içtim...:-) bakalım öğleden sonra nasıl devam edecek...

Tuesday, January 6, 2009

Mert G. 2. yaş Doğum Günü

Kuzenimin oğlu Mert bugün tam 2 yaşına bastı. Happy birthday Mert...
Yüzünden gülümseme hiç eksik olmasın... happy happy happy very happy birthday to you...
 
Posted by Picasa

Sunday, January 4, 2009

Havuçlu Kek

İstanbul'da hava buz gibi. Dışarıya zorunlu olmadıkça çıkmıyoruz. Zaten ekonomik kriz de var o yüzden bizde dostalarımızı eve davet ediyoruz.
Cumartesi günü de bir sürü misafir geldi. Uzun bir kahvaltı yaptık. Üzerine de havuçlu kek yedik. Ben starbucks'ın havuçlu kekini çok seviyorum (normal olanı, diyet olanı sevmiyorum :-). Starbucksa gittiğimde herzaman günün kahvesi ve havuçlu kek alıyorum. Arada sırada da yulaflı yaban mersinli ile menüyü değiştiriyorum.:-)
İşte havuçlu kek aşkımı bilen Gülsemin arkadaşım birgün annesine yaptırmış getirmişiti. Kekin büyük bir bölümünü mideme indirdikten sonra banada tarifi alıp denemek kalmıştı. Cumartesi günü denedim, pek bir güzel oldu. Vaktim olmadığı için havuç şekerlemesi ile süsleyemedim. Birdahaki sefere daha süslü ve güzel fotoğraflarıını çekerim. Yemeğe sizleri de beklerim.
 
Posted by Picasa

Thursday, January 1, 2009

1.1.2009-günün ilk saatleri

Hoşgeldin 2009. Yeni ve güzel bir kitabın sayfaları açıldı, bakalım nasıl devam edecek...
Sabah herkesler uyurken yola koyulduk ve kendimizi Arnavutköy de bahar pastanesinde bulduk. Güzel bir kahvaltının ardından yürüş yaptık. Soğuk iliklerimize işliyordu ama bir yandan da güneş mutlu mutlu bize gülümsüyordu. Sabahın erken saatlerinde sadece yabancılar vardı onlarda çocuklarını almış bizim gibi yürüyüş yapıyorlardı. Sağlıklı bir yıl için yürüyüş şart... :-) Arnavutköy- Aşiyan arası gördüklerim...



Posted by Picasa

About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html