Friday, August 28, 2009

İstanbul ve Kapılar

Efendim 9 gün boyunca buralarda olmayacağım. Size güzel bir İstanbul manzarası bırakıyorum. Dün akşam İstanbul Modern de odalar sergisine gittik. Sergi çok güzel değildi. Ama odaların insanlarla ne kadar değişim yaşadığını görmek açısından ilginçti.
Neyse time to say goodbye...




Wednesday, August 26, 2009

Parkta oturan insanlar

Geçen gün parkta oturan insanların fotoğraflarını çektim. Şu yaşlılar pek bir hoşuma gittiler doğrusu. Umarım yıllar geçtikçe böyle güzel dostluklara birlikte yaşlanırız...



Sunday, August 23, 2009

İstanbul da klasik bir pazar günü

Sabahleyin Behzar ablada nefis bir kahvaltı yaptık ve kahvaltımızı saraylılara layık bir vişne ahududu karışımı şerbetle noktaladırdıktan sonra klasik boğaz turumuzu yapmak üzere yola koyulduk. Alius rahatsız olduğu için çok yürüyemiyoruz o yüzden uzun gezilerimize bir müddet için ara vermiş bulunuyoruz. :-(




Saturday, August 22, 2009

Minyatür odalar sergisi

Ankaraya gitmeden önceki hafta minyatür odalar sergisine gitmiştik. Çok büyük bir sergi değildi ama odalar güzel döşenmişti. Soho da yaşayan bir ressamın evi vardı, sonra geleneksel kırsal kesime ait fransızlara ait bir ev vardı, vs.vs.
Bu arda,bu sene uzay yılıymış. Dolayısıyla gezegenlerin anlatıldığı bir sergi kurmuşlar. Ben en çok çocukların uzayı resmetmelerine bayıldım. O kadar güzel düşüncelerini aktarmışlardı ki. Kısacası biz o gün Koç müzesinde toplam 4,5 saat geçirdik. 30 Eylül serginin son günü sonra Ankarada başlayacakmış.
Bu arada Ankarada da Koç müzesine gittik. Alev Hn., Yıldızcım, ve Minecimle beraber güzel bir vakit geçirdik. Yemek sunumları çok güzel gözüküyordu denemekte fayda var.
Bu arada aşağıdaki kuş fotoğrafı Koç'un gezisi sırasında çekilmiş. Bende o gezinin fotoğraflarına bakarken en çok bu fotoğrafı beğendim ve hemen fotoğrafını çektim. Keşke böyle bir anı gerçekte yakalamış olsaydım. Bu arada uzay resimlerinden birisini de ekleyeyim. Bunu çizen 11 yaşında bir kız çocuğu.



Monday, August 17, 2009

Ankara -bölüm3 (Anıtkabir- Pirinç Han)


Pirinç hakkında çok güzel fotoğraflara süslenmiş detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.










Ankara -bölüm2

Ankara da 2.gün. Bilgisayarımda ki bir problemden dolayı yazıyı şimdi yazamıyorum. Çünkü az önce yazdığım yazı bile kendi kendine silindi. Birde yazıyı yazarken birden bire üst cümlede bir yere kendiliğinden geçiyor ve son tuşladığım harfler orada çıkıyor. Buyüzden yazı kısmı yarına diyorum. Önce fotoğraflar...








Saturday, August 15, 2009

Ankara -bölüm1 (Ankara Kalesi)


Ankara’ya 2 günlük bir eğitim için gitmiştim, eğitim biter bitmez de İstanbul’a dönmeyi planlıyordum ama planlarım tabiî ki tutmadı. Sevgili dostlarım Alev hn., Yıldızcım, Minecim ve Dilekus beni İstanbul’ a göndermemek için ellerinden geleni yaptılar. Bir kez daha burada teşekkür etmek istiyorum.
Sıhhiye, Bahçelievler,Tunalı, Ankara Kalesi, Çankaya, Vişneli , Dikmen, Eryaman, Kızılay derken Ankara’nın büyük bir bölümünü fetih ettim.

Eğitim sıhhiyedeydi. Perşembe sabah 7:30 da AŞTİ’ye geldim. Yıldızcım beni karşıladı ve Alev hn. Katılmasıyla birlikte Bahçelievler de ballı kaymaklı nefis bir kahvaltı yaptık. Daha sonra Yıldızcım beni Sıhhiye’ye bırakırken Ankara Kalesi de buraya 5 dk dedi ve bu cümle benim öğle molasında gideceğim noktanın anahtarı oldu.

Öğle arası 1,5 saat olunca bende düştüm yola. 5 dk. Sonra Ankara kalesindeydim. Takım elbise ve elimde fotoğraf makinesiyle sanıyorum epey komik bir turist görünümü çiziyordum. Fotoğraflarda gördüğünüz 3 kız Barçin, Berke, Berfin ilk çektiğim fotoğraftı. Önce kendileri tanıttılar, sonra fotoğrafımızı çeker misiniz dediler, ve en sonda tek tek poz verdiler. Her fotoğraf dan sonra da nasıl çıktıklarını görmeyi ihmal etmediler. Sonuçtan memnun olunca bu fotoğraflar bize ne zaman ulaşır dediler. Bende bir dahaki Ankara yolculuğumda kendileri bulup onlara fotoğraflarını götüreceğime söz verdim. Kalenin için de ilerledim ve yol boyunca kale sakinleri ile konuştum. Kimisi beni salça yapmaya davet etti, kimisi bana soğuk su ısmarladı, kimisi kayısı ikram etti, çocuklar rehberlik yaptı kısacası herkes benim bir başka boyutta kaleyi dolaşmama yardımcı oldu.


Uçurtmalı çocuk, Barış. SBS sınavından 328 puan almış. Karnemde hiç 3 yok. Hepsi 4, 5Teşekkürle geçtim, Mimar olmak istiyorum ama daha uzun yıllar var ve birde puanlama. Önümüzdeki yıllarda da böyle iyi gidersem puanım tutar diyor.
Pencereden bakan çocuk; abla kalenin bir bayraklı olan bölümü var ama şimdi kapalı, diğeri de geride, iki camiyi dümdüz geç oradaki kadınlara sor diyor. Çok kibardı. Çookkkkk…
Duvarın üzerinde oturan çocuklar. Onlarda bambaşka bir alemdi. Kısa bir tarih bilgisini de onlardan aldım. Sonra surlara çıktım. Bir tarih öğretmeni ile tanıştım. Bana 25 dk.’lık kısa bir Ankara tarihi anlattı. (Tarihi sevdiğimden sanıyorum, her şey pek bir denk geliyor)…
Bu değerli bilgilendirmeden sonra ehhh artık eğitime dönme vakti dedim ve geri döndüm.







Anakaradan döneli 1-2 saat oluyor. Yine önce resimler sonra yazı diyorum...:-)

Tuesday, August 11, 2009

ATAKÖYÜM İÇİN...


Doğma büyüme Ataköylüyüm ve Ataköy de yaşamayı çok seviyorum. Çünkü kendimi güvende hisediyorum. Bu güven duygusu da çok eskilere dayanıyor.
İlk okul 3. sınıftan beri okuldan döndükten sonra kardeşimle evde yanlız kaldık. Annem, babam bize ve çevremize güveniyordu. Aslında pekte yanlız kalıyor sayılmazdık. Zira apartmanımızdaki tüm çocuklar bizimle aynı yaştaydı ve akşam geç saatlere kadar sokakta hep birlikte oynardık. Çünkü o zamanlar çoğumuzun annesi ve babası çalışıyordu ve mahallemizde bize göz kulak olacak komşularımız, abla ve abilerimiz vardı.

Önceleri, Ataköy'de 1,2,3 ve 4. kısımlar vardı. Şu anda TOKİ tarafından satılmaya çıkarılan eğlence merkezi ve iğrenç beton yığınına çevrilmeyye çalışan sahilde C Moteli (Ataköy Mocamp)bulunuyordu. Denize girmesek de havuzunda veya sahilinde güneşlenmeye giderdik.

Salih ve Savaş abi dolmuş şoförlerimizdi. Savaş abinin mavi Fordu vardı. Salih amca biraz daha yaşlıydı. Onun arabası bordo, hani şu yuvarlak farları olanlardandı. Markasaını hatırlaamıyorum. Birgün bizim de yakından tanıdığımız bir ailenin 3 oğlu birden uçak kazasında vefat etti. O zaman tüm Ataköylüler, o aile için yas tuttu. Acılı anne dolmuşa bindiğinde hemen müzik kapatılırdı, vs., vs. Kısaca herekes birbirini tanır ve güvenirdi. Sonra, evet sonra.....

Ataköy gün geçtikçe kalabalıklaşmaya başladı. 9., 5., 7.,8.ve 11 kısım derken proje dahilindeki tüm kısımlar tamamlandı. Bizde rahat bir nefes aldık.Artık yapılacak bir kısım kalmadı dedik. Ta ki TOKİ bataklık alan üzerine Ataköy Konaklarını inşa edene ve tanesini 800.000 Euroya satana kadar. Bu birbiri içine girmiş ve hiç bir estetiği olmayan yapılarda bayramlaşma tebriği bile bir balkondan diğer bir balkona tokalaşma şeklinde kestirmeden gerçeklştirebilecek türden... Zaten şu anda kimsenin rağbet etmediği bu bloklar da bomboş ve yeni sahiplerini bekliyor.

Sonra eski emlak kredi bankasının bulunduğu ufacık alana NOVUS binaları dikildi. Alan kalmayınca gözler 2. kısım daki evlerin bahçesine dikildi. Allahtan birlik olup bu alanları TOKI'den satın aldıkta 40 yıllık ağaçlarımızı kesilmesine izin vermedik.

Kısaca, yeşil alanlarımız bir bir hızla betona çevrildi. (Yine de Ataköy İstanbul da yeşil mekana sahip olan ender semtlerden bir tanesi). Şimdi sıra Ataköy sahilinde.



Yıllar geçince, "yok artık demek istiyorum!" Çünkü, "eskiden burası sahildi, şimdi şu hale bak deniz doldu, alışveriş merkezi yapıldı vs.vs." bu konuşmalar geçmişi acı acı yad etmekten ileriye gitmeyeccek. Oysa ben mücadele eden insanlarla birlikte mücadaale ettim ve bugün bu sahilde rahatça yürüyebiliyorum demek istiyorum.

Çünkü 5 kata kadar imar izni olan bir alan olsa bile o alan TOKİ'nin olunca 30 katta kadar bina dikebiliyormuş (yeni değiştirdikleri yasa ile). Belediyenin ve TOKİ'nin kendi sitesinden de bu bilgiye ulaşabilirsiniz.

Yazının özeti, bende yeşilime, mavime , Ataköy'üme sahip çıkıp bu gece yürüyüşe katıldım.Çünkü susmak çözüm değil.
Bugün konu ile Radikal Gazetesinde çıkan yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum.

İSTANBUL - “Ataköy sakinleri olarak biz, dairelerimizi, Cumhuriyetimizin mesken politikasını yürüten T.C. Emlak Kredi Bankası’ndan satın aldık. Ataköy 1. ve 2. kısımlar Cumhuriyet’in ilk toplu yerleşim uygulamasıdır. Mahallemizin adı dahi yarışma neticesinde belirlenerek, devletimizin kurucusu Büyük Atatürk’ün adıyla adlandırılmıştır. Yeşil alanların ağaçlandırılması, yarışmalar açılarak ve büyük meblağlar ödenerek yapılmıştır. Lüften bizi artık tedirgin etmeyin!”
Emekli avukat Mustafa Aydın, 90 yaşında bir Ataköy sakini ve çevre gönüllüsü... TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar’a yazdığı mektupta ‘Ataköy’ünü’ böyle anlatıyor. Aydın’ın mektubu, Ataköylülerin son günlerde yaşadığı sıkıntıları yansıtıyor... Sıkıntıların kaynağında ise Ataköy sahilinde Galleria Alışveriş Merkezi’nin yanında ‘satılık kıymetli arsa’ olarak ihaleye çıkarılan 153 dönümlük arazinin rant alanına çevrileceği korkusu var. Kurdukları ‘Sahiline ve Yeşiline Sahip Çık Platformu’yla çevre semtlerden de destek toplayan Ataköy sakinleri, gerektiğinde rant alanına dönüşmesi olası alanları korumak için kendi paralarıyla satın alacak kadar da ‘yeşile, maviye’ bağlı... Ataköylüler pazar günü gerçekleşen olaylı eylemin ardından, dün yaptıkları basın toplantısında da ‘yeşil için destek’ aradı. TOKİ ise açıklama yapmadı.

Plajlı modern kent vaadi
‘Sahilde, plajlı modern bir kent’ temasıyla inşa edilip pazarlanan Ataköy’de sakinler bölgenin giderek sahilden uzaklaştığını düşünüyor. Yıllar önce kaldırılan plajdan sonra Ataköy sakinleri şimdi de sahil alanının satışa çıkarılmasına tepkili. Plaja ilk darbe 80’lerin başında vurulmuş. Gündemdeki tartışmalara neden olan alandaki plajsa birkaç yıl önce kapatılmış, bölgedeki ekolojik zenginlik bakımsızlığa terk edilmiş.
Prof. Ayfer Kaynar, Ataköy’deki ‘sahil tartışması’nın en yakın takipçilerinden... Sahiline ve Yeşiline Sahip Çık Platformu üyelerinden Kaynar, Ataköy’deki sıkıntıları şöyle anlattı:
“Ataköy projesi bir bütündür. Yeşiliyle, mavisiyle, doğallığıyla. Burayı turistik tesise çevirmek istiyorlar. Biz buna kesinlikle karşı çıkıyoruz. Üstelik tek karşı çıkan da biz değiliz. Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen de bu projeyi desteklemiyor. Hatta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş bile Ataköy’deki yeşil alanların korunmasından yana. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’la yaptığımız bir görüşmede de kendisi Ataköy sahilindeki, turizm gerekçeli yoğunlaşmanın karşısında olduğunu belirtmişti. Tüm tepkilere rağmen Ataköy’deki yeşil alanlar yıllardır rant tehlikesi altında. Türkiye’de kişi başına 2.5 metrekare yeşil alan düşerken, İstanbul’un göbeğindeki Ataköy’de bu oran 11 metrekareye çıkıyor. Gücümüz yettiğince evlerimizin alanında kalan yeşil alanları satın alıp, belediyeye yeşil alan olarak teslim ettik. Ancak 120 bin metrekare civarındaki bir alanı satın almamızı kimse bizden bekleyemez. TOKİ’nin yeşilimizden elini çekmesini istiyoruz.”
Platformun üyelerinden Doğu Coşkunfırat, alandaki plaja yeniden hayat verilebileceğini ifade ederken, bölgede oluşacak yapının asıl imar planına göre 6.5 metreyi aşamayacağına işaret etti: “İçinde marina olan Kültür ve Sağlık Kompleksi adı altında yeni bir alışveriş merkezi planlanan... Bu bölge yeşil kalmalı, projeye şiddetle karşıyız.”
TOKİ’nin 19 Ağustos’ta satışa sunacağı sahil bölgesindeki balıkçı kulübelerini hatırlatan bir başka Ataköylü ise “Bu balıkçıların geçim kaynağı burası... Muhtemelen İstanbul’un ücra bir köşesine yönlendirilecekler. Buradaki yaşam şeklinin değişmesini istemiyoruz. Ataköy’ün hak ettiği doğal, huzurlu bir sahil ortamı...” görüşünde.

‘TOKİ destekçileri’ kim?
Pazar günü, ‘Sahiline ve Yeşiline Sahip Çık’ platformunun eyleminde muhalif bir grup da bu gösteriyi protesto etti. Platform üyeleri, kendilerini Ataköylü olarak tanıtan bu eylemcilerin TOKİ işçileri olduğunu öne sürüyor. Ayfer Kaynar, pazar günü taşıdıkları pankartlarda ‘Yeşile dokunmayacağız’, ‘Teşekkürler TOKİ’ gibi ifadelere yer veren karşı grup eylemcilerin ellerinde sopa taşıdıklarını da söyledi.

517 milyon liraya alıcı bekliyor
TOKİ’nin 517 milyon 540 bin lira muhammen bedelle satışa çıkardığı arsanın geçmişi de olaylı. Bölge daha önce plajdı. Emlak Bankası’na ait olan arazi Ataköy projesinin turistik tesisleri olarak görünüyordu. Daha sonra turizme açıldı, plaj kapatıldı. Bir dönem üzerine Ataköy C Motelleri adlı tatil köyü inşa edilen arsayı, ‘emlak kralı’ Yafes Öztürk, 1981 yılında Emlak Bankası’ndan yap-işlet-devret modeliyle kiraladı. Emlak Bankası 1992 yılında, sözleşmeye uyulmadığı gerekçesiyle Öztürk’ün araziyi tahliye etmesi talebiyle dava açtı. Emlak Bankası 2002 yılında kapatılınca gayrimenkulleri TOKİ’ye devredildi. TOKİ de tahliye davasını devam ettirdi. Yafes Öztürk 2003’te ölünce biri resmi nikâhlı dört eşi davada taraf oldu.
Dava 16 yıl sürdü. TOKİ geçen yıl tahliye davasını kazandıktan sonra araziyi satışa çıkardı. Üstündeki moteller yıkılan arsa Ataköy Marina, Sheraton Oteli ve Galleria’yla komşu.

Sunday, August 9, 2009

Vefa Civarında Keşif Turu





About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html