Thursday, September 29, 2011

Somewhere over the rainbow
Way up high
And the dreams that you dreamed of Once in a lullaby 
Somewhere over the rainbow
Blue birds fly And the dreams that you dreamed of Dreams really do come true
Someday I'll wish upon a star
Wake up where the clouds are far behind me
Where trouble melts like lemon drops
High above the chimney tops thats where you'll find me oh
Somewhere over the rainbow bluebirds fly
And the dream that you dare to,why, oh why can't I?
Well I see trees of green and Red roses too,
I'll watch them bloom for me and you
And I think to myself What a wonderful world
Well I see skies of blue and I see clouds of white
And the brightness of day
I like the dark and I think to myself
What a wonderful world
The colors of the rainbow so pretty in the sky
Are also on the faces of people passing by I see friends shaking hands Saying,
"How do you do?" They're really saying,
I...I love you I hear babies cry and I watch them grow,
They'll learn much more
Than we'll know And I think to myself
What a wonderful world
Someday I'll wish upon a star, Wake up where the clouds are far behind me
Where trouble melts like lemon drops
High above the chimney top that's where you'll find me Oh,
Somewhere over the rainbow way up high
And the dream that you dare to, why, oh why can't I?




Gökkuşağının üzerinde, yükseklerde bir yer
Ve her ninnide bir kez düşlediklerin
Gökkuşağının üzerinde bir yerde mavi kuşlar uçar
Ve düşlediklerin, düşler sahiden gerçekleşir

Bir gün bir yıldızın üzerinde olmak isterim, bulutların ardımda kaldığı yerde uyanmak
Dertlerin limon damlaları gibi eridiği yerde
Bacaların yukarısında yükseklerde, beni bulacağın yer orası

Gökkuşağının üzerinde bir yerde mavi kuşlar uçar
Ve senin kurmaya cesaret edebildiğin hayaller, neden, neden, neden ben yapamam?
Ağaçların yeşilini ve kırmızı gülleri de görüyorum
Onların bizim için çiçek açmalarını izleyeceğim
Ve kendi kendime düşüneceğim, ne güzel bir dünya!

Mavi gökleri, beyaz bulutları ve günün parlaklığını görüyorum
Karanlığı severim, kendi kendime düşünüyorum, ne güzel bir dünya!
Gökyüzünde güzel olan gökkuşağı renkleri, geçen insanların da yüzünde
"Nasılsın?" diyerek elimi sıkan arkadaşlarımı görüyorum
Aslında "Seni seviyorum" diyorlar
Bebeklerin ağladığını duyuyorum ve büyümelerini izliyorum
Bizim bildiklerimizden çok daha fazlasını öğrenecekler
Ve kendi kendime düşünüyorum, ne güzel bir dünya!

Bir gün bir yıldızın üzerinde olmak isterim, bulutların ardımda kaldığı yerde uyanmak
Dertlerin limon damlaları gibi eridiği yerde
Bacaların yukarısında yükseklerde, beni bulacağın yer orası
Gökkuşağının üzerinde, yükseklerde bir yer
Ve senin kurmaya cesaret edebildiğin hayaller, neden, neden, neden ben yapamam?


Wednesday, September 28, 2011

harika bir gün...

Dostlar ırmak gibidir. Kiminin suyu az kiminin çok.. Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya. İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı Bulanık bir göl gibi... Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi. Uzaktan görünüşü çekici aldatıcı İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı... Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz; Sokulmaktan korkarsınız güvenemezsiniz! İnsanlar vardır; derin bir okyanus... İlk anda ürkütür korkutur sizi. Derinliklerinde saklıdır gizi Daldıkça anlarsınız daldıkça tanırsınız; Yanında kendinizi içi boş sanırsınız. İnsanlar vardır coşkun bir akarsu... Yaklaşmaya gelmez alır sürükler. Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler! Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz. Bu tip insanla bir ömür dolmaz. İnsanlar vardır; sakin akan bir dere... İnsanı rahatlatır huzur verir gönüllere. Yanında olmak başlı başına bir mutluluk. Sesinde görüntüsünde tatlı bir durgunluk. İnsanlar vardır; çeşit çeşit tip tip. Her biri başka bir karaktere sahip. Görmeli incelemeli doğruyu bulmalı. Her şeyden önemlisi insan insan olmalı... İnsanlar vardır; berrak pırıl pırıl bir deniz. Boşa gitmez ne kadar güvenseniz. Dibini görürsünüz her şey meydanda. Korkmadan dalarsınız sizi sarar bir anda. İçi dışı birdir çekinme ondan. Her sözü içtendir her davranışı candan... CAN YUCEL

Tuesday, September 27, 2011

Eylül Sabahının Serinliği

 

EYLÜL SABAHININ SERİNLİĞİNİ


Yaprakların serinliğini
Ciğerlerime dolduruyorum

Sessizlik ve serinlik
Birleşiyor
Yıkanmış güvercinler
Ve çok uzakta bir tren sesi

Her zaman yeniden başlamak duygusu
Doğuyor içimde
Her uyanışımda

Düşmanlarımı bağışlıyorum
Daha çok seviyorum dostlarımı
Her uyanışımda

Eylül sabahının serinliğini
Yaprakların serinliğini
Yüreğime dolduruyorum 

Ataol Behramoğlu

Sunday, September 25, 2011

Begonvil - Büyükada

İtalyaya gitmeden önce adaya gitmiştik. Çok kalabalık olur diye akşam üzeri gidelim dedik ama o bile hiçbirşeyi değiştirmemişti. Bu sene ada arap turistlerin akınına uğradı. Ada halkı çok şikayetçi, çünkü fayton kuyruğu deniz otobüsüne kadar uzamış (allahtan biz görmedik) yemek yerleri tamamen dolmuş, sürekli gürültü yaparak konuşuyorlarmış kısacası hoş olmayan durumlar yaşamışlar. Neyse kış geliyor. Aralık ayından itibaren gitmeye başlarız artık çünkü adanın en güzel zamanı Mayıs sonuna kadar olan zaman. :-) Fıstık Ahmet de (prinkipo meyhanesinde) yemek yeriz, sonra sahilde kadınlı erkekli sirtaki yapanları izleri en son vapurlada döneriz...:-)





Thursday, September 22, 2011

Venedik - Venice - Son Bölüm

İlk fotoğraf şaşkın turistler. Bu fotoğrafımı çok beğeniyorum. Harita ile bir yer bulmanız neredeyse imkansız gibi. Sadece şunu yapabilirsiniz. Haritayı elinize alıp şu bölgede şunu göreceğim diyebilirsiniz. O bölgeye gittiğiniz zaman görmek istediğiniz yerlerin tabelası asılı oluyor sadece okları takip ediyorsunuz.

Piknik yapan tursitlere her yerde ratlayabiliyorsunuz. 2. Fotoğrafı çekerken vaparettonun içindeydim bir anda gördüm. Süperdi hem önünde oturdukları bina hemde sahip oldukları manzara. Piknik yapmanız şiddetle önerilir. (mangal yakmamak koşuluyla!):-)))

Kırmızı aslan Venedik'in sembolü.

Kürek çeken adam. Bu venedik'in dışı daha doğrusu adalarla venedik arası diyelim. Trenden çektim.

Son fotoğrafa gelince Venedik'te en beğendiğim meydanlardan biri. Burada turist yok sadece yerel halk var. Buranın atmosferi bambaşka.

Bir İtalya macerasının daha sonuna geldik. Nice İtalya maceralarımın olması dileğimle....:-)












Wednesday, September 21, 2011

Venedik - Venice Arsenal ve diğerleri

Şehrin dışında kaldığı için kimse Arsenale gitmiyor. Kanalların darıcık ve romantik görüntüsü burada biraz kayboluyor ama bu bölgenin de kendine ait güzellikleri var. Biz burada 2 tane liseyi gezdik. 2 tane güzel sanatlar lisesi. İnanılmazdı. Gençlerin yaptıklarına hayran olmamak imkansızdı. Nasıl yaratıcı olmasınlar ki etrafları sanat, pencerleri bilmem kaçıncı yüzyıldan. Apartmanın kapısındaki heykel vs. Kısaca örnek alacakları çok fazla şey var. Çocuklar zaten tarihin içinde yaşıyorlar. Belkide bizde sanata ve sanatçıya çok fazla önem verilmediği için bu mesleği yapanlar belli bir süre sonra üretim güçlerini kaybediyorlar yada piyasa işlerine yöneliyorlar. Neyapalım bizim ülkemizin durumu da bu. 8-9-10 numaralı fotoğraflar Arsenal , kaleye ait. 2 numaralı vaperetto arkasından geçiyor. O an size çok sevimsiz gelebilir. Bu yüzden San marcodan yürüyerek buraya ulaşmaya çalışın (dilerseniz ve vaktiniz varsa). Birde yakınlarında hastane var. Ambulanslar taktir edersiniz ki sürat motoruydu. Sarı sürat motoru. Hemşire, doktor ve ambulans kaptanı can yeleği giyorlar. görüntü çok hoş. Trafikte değil belki ama gondolların arasında sıkışabiliyorlar...:-)) Şaka bir yana gondolları siyah olmasının bir nedeni de veba salgınından sonra hep ölüleri taşıdığı için o eski ihtişamlı ,süslü ve mücevherligörüntüsüne son vermişler ve hükemet yöneticileri sadece siyah renk olsun demiş. Halk çok yaşlı olduğu için bunlara yüzen tabutlar deniyor...:-(












Tuesday, September 20, 2011

Venice - Venedik kanallar

Hangi fotoğrFLrı koydugumu bilmiyorum ama sanıyorum 1 veya 2 bölüm daha yayınlayp Venedik'e son vereceğim...:-) Bende Zeynep gibiyim o hindistanı istedi gitti bende italyayı istiyorum. Ufacık bir köyünde minik ama büyük bahçesi olan eve razıyım... Yaşamak istediğim gibi yaşamak istiyorum...



















Monday, September 19, 2011

San Marco Meydanı

Herkesin çok beğendiği benimse çok özellikli bulmadığım bir meydan. Belkide çok kalabalık olmasından dolayı. Ne zaman ve günün hangi saatinde gitsem hep kalabalıktı. Civarında ki kafelerde oturup şöyle bir kahvenizi yudumlamak isterseniz en az 25 euroyu gözden çıkarmanız gerekli benden söylemesi. Tabiki bunu canlı müzik eşliğinde keyifle yapıyorsunuz ama değer mi tartışılır. Zira soğuk bir içecek alıp oradaki banklarda oturup biraz bu kafenin müziğini dinliyorsunuz canınız sıkılırsa diğerinin...:-) Dediğim gibi herşeyin başlangıcı burası, vaporettoların, gondolların vs. Meydanda sıra sıra dükkanlar ve cafeler var. Deniz tarafında yakın olan sokaklarda ise marka mağzalar vs. diğer tarafta ise 1 euroya labileceğiniz hediyelik eşyayı 5 euroya satan dükkanlar. Oturarak yemek pahalı olduğu için turistlerin çoğu piknik yapıyor. Dolayısıyla bu meydan da sürekli çöp var. (ama toplanıyor!) Bu meydanda en sevdiğim şey Dorsudoro bölgesine geçiş anım. Bu bölgeyi nedense çok daha fazla sevdim. çok daha sakin. Özellikle arsenal taraflarında hemen hemen hiç turist yok gibi. Venedik'e turistler genellikle 1-2 gün için geliyorlar o yüzden grand canal ve san marco ile bu ziyareti tamamlıyorlar. Keşke size tüm detayları anlatabilsem... Öncellikle fotoğraflar diyelim her zamanki gibi...

















About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html