Saturday, April 19, 2008

Behzar Ablamla Kahvaltı-Kuleli Çay Molası-Kuzguncuk gezi

Bu sabah boğaz manzarası eşliğinde nefis bir kahvaltı yaptık. Ardından da Boğazda kıyılarını dolaştık... Evinos'un çizdiği resim çok hoşuma gitti. Hoş o şimdi Viyanadan bu fotoğrafları görünce canı buurada olmayı çok çekecek ama ne yapalım ben kötü bir ablayım.:-)))
Kuzguncuk istanbulda en çok sevdiğim semtlerden birisi...Orasıda yavaş yavaş değişmeye başlamış...Cafeler açıılmış vb. diğer yerler...




Kuzguncuk’un eski adının “Hrisokeramos” olduğu ve “Altın Kiremit” anlamına gelen bu adın yerleşmeye, II. İustinos(hd 565-578) tarafından yaptırılmış olan,çatısı altın yaldızlı kiremitlerle kaplı bir kiliseden geldiği yazılmaktadır. Kuzguncuk adının kökeniyle ilgili görüşlerden biri, eskiden “Kosinitza” adıyla anılan semtin, bu adının bozularak “Kuzguncuk” olduğu şeklindedir. Evliya Çelebiye göre ise bu ad,II. Mehmet(Fatih) zamanında(1451-1481)buraya yerleşmiş “Kuzgun Baba” adlı bir veliden kaynaklanmıştır.

İstanbul’un Asya kesimindeki ilk Musevi yerleşim bölgesi Kuzguncuk’tur. Musevilerin buraya geliş tarihleri bilinmemekle birlikte, 17.yy kaynaklarında Kuzguncuk’un bir Musevi köyü olarak anıldığı görülmektedir.

Kuzguncuk’un Avrupa Musevileri tarafından “Kutsal topraklara varmadan önceki son durak” olarak kabul edildiği ve herhangi bir nedenle vaat edilmiş topraklara gidemeyenlerin hiç değilse Kuzguncuk’a yerleşip orada ölmeyi ve gömülmeyi vasiyet ettikleri bilinir. Bu nedenle de,yerleşmede geniş bir Musevi mezarlığı olduğu 17.yy’dan itibaren sık sık vurgulanır. Bu tarihlerde Kuzguncuk’ta Museviler dışında Rumların da oturdukları bilinmektedir. Ermeniler ise,buraya 18.yy’dan itibaren yerleşmeye başlarlar ve 19.yy’da Kuzguncuk’ta oldukça büyük bir grup oluştururlar. Ermenilerin burada bir basmahane açtıkları;yeni icat nakışlı basmaları dokuyan imalathanelerin Kayserili Sarkis Kalfa’ ya ait olduğu,bu yüzden yeni tür basmaya “Sarkis Kalfa basması” dendiği;19.yy’ın başlarında da söz konusu basmahanenin Üsküdar’a nakledildiği yazılmaktadır.

Daha çok gayrimüslim ağırlıklı bir yerleşme niteliği taşıyan Kuzguncuk,Müslüman Osmanlıların rağbet ettiği bir semt olmamıştır. Buna karşın hemen bitişiğindeki Öküz Limanı (Paşalimanı) kesimi,camii,çeşmesi,kayık iskelesi ve bahçeleriyle yalnız Türkler tarafından iskan edilmiştir. Yörenin adının,Rumeli yakasından getirilen öküzlerin Anadolu’ya götürülmek üzere Beşiktaş’tan kayıklarla buraya nakledilmesinden kaynaklandığı sanılmaktadır.

Kuzguncuk’a ulaşımda, 19.yy’ın ikinci yarısında özellikle Şirket-i Hayriye vapurlarının önemli etkisi olmuştur. 1865-1866’da çıkan ve Kuzguncuk’ta büyük tahribata yol açan yangın sonrası yapılan iskele,deniz ulaşımını kolaylaştırmıştır.


Kuzguncuk’un gayrimüslim ağırlıklı bir semt olması nedeniyle burada, 19.yy’ın sonlarına tarihlenen Üryanizade Mescidi ile 1952 tarihli Yeni Cami olmak üzere,yalnız iki cami bulunmaktadır. Üryanizade Mescidi, II. Abdülhamid’in (hd 1876-1909) şeyhülislamlarından Üryanizade Ömer Efendi tarafından yaptırılmıştır. Şerefesi saçaklı minaresi, İstanbul’daki ahşap minarelerin en zengin ve dikkate değer örneklerinden biridir.

Kuzguncuk bir azınlık semti niteliği taşımasına bağlı olarak iki Rum, bir Ermeni kilisesi ve iki sinagog içermektedir.

Bunlardan Ayios Panteleymon Kilisesi ve Ayazması 1861’de yanmış, 1896’da yeniden yapılmıştır. Kilisenin çan kulesi ise 1911 tarihlidir. Ayazması da 1831’de yapılmıştır. Ayios Yeoryios Kilisesi ise bir Bizans kilisesi üzerine Ayios Panteleymon anısına yapılmıştır. Kuzguncuk İskelesi yanında yer alan Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi,1835 tarihli ahşap kilisenin harap olması üzerine 1861’de yaptırılmıştır. Kal de Abaşo(Aşağı Sinagog) adıyla da anılan Beth Yaakov Sinagoğu 1878 tarihlidir. Virane ya da Kal de Ariva(Yukarı Sinagog) adıyla anılan ikinci sinagog ise,1840’larda inşa edilmiştir. Bu anıtsal yapılar dışında,Kuzguncuk’ta Küçük Hamam ve Dağ Hamamı adlı iki hamam,Kuzguncuk-Paşalimanı arasında 1812 tarihli İsmet Bey Çeşmesi ve Kuzguncuk çekek alanındaki 1831 tarihli İskele Çeşmesi semtin tarihi eserleri arasındadır.

Kuzguncuk sahilinde yer alan yalılardan günümüze kalan görkemli örnek,Fethi Ahmed Paşa Yalısı’dır. İlk sahibi II. Mahmud(1808-1839)ve Abdülmecid(1839-1861) dönemlerinde önemli devlet görevlerinde bulunan Fethi Ahmet Paşa’dır. Harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı kısımdan oluşan yalının ardında çam,çınar,köknar ağaçlarının çoğunlukta olduğu büyük bir koru bulunmaktadır. Günümüze yalnız selamlık bölümü kalan yalının korusu,halka açılması ve içinde yapı yapılmaması koşuluyla belediyeye bırakılmıştır.

Kuzguncuk’un köy içi dokusunu,bugüne dek geçirdiği yangınlardan kalabilen ve 19.yy’ın ikinci yarısıyla 20.yy’ın başına tarihlenen sıra evler,tek evler,köşkler ve son dönem apartmanları oluşturmaktadır. 1864 yangını sonrası yapılan ve semtin özgün dokusunu oluşturan,dar parselasyon üzerinde yükselen sıra evler,iki ile dört kat arasında değişmektedir. Bu yapılar ya tümüyle kagir ya da kagir zemin kat üzerinde yükselen ahşap üst katlardan oluşmaktadır.

Çileğiyle tanınan Kuzguncuk’ta,Musevilerin balıkçılık ve sebzecilikle,Rumların kahvecilik, berberlik ve meyhanecilikle, Ermenilerin de kuyumculuk ve tuhafiyecilikle uğraştıkları bilinmektedir.

2 comments:

Özgür Coşar said...

semt, bir dönem dizilere set haline getirilmişti ve bu durum, sakinlerini epey kızdırmıştı diye hatırlıyorum. günümüzde artan dizi sayısıyla bekli gene kullanılıyordur kuzguncuk. anadolu tarafında sahilde çok güzel kafeler vardı bir zamanlar. belki şimdide vardır. beylerbeyi sarayının biraz ilerisinde. pazar sabahları kahvaltı etmeye giderdi insanlar. denize en yakın masayı kapmak için anlamsız bir çaba içinde, boşalacak masaları kollamaktan karşısındakinin sözünü dinlemezdi falan :)

Anonymous said...

@Sadeceözgür...
Evet ne yazık ki set halinee getirilmişt. Hatta baba teknssimi , ekmek teknesi mi ddiyye bir dizide orada çekilmiş. Çok hoş bir ev... müstakil... neyse saahipleri çok para kazanmış taşınmışlar oradan... şimdi harebe olma yolunda ilerliyor... Sakinlerei kızmış ama bu seferde ben çok kızdıım... eski nostalji görüntüsünü tamemn kaybetmek üzerrre...açılan ultra modeern cafeler vs....
neyse beyler beyinin oradaki sahildeki masaların biir kısmını kaldırdılar... artık halkımız ne yazık ki içerede ve binaların çatı katında yemek zorundalar...:-))
hereyeri benzetiyoruz...
yok ediyoruz... önce meşhır edip sonra yıldızlarını söküyoruz...
:-((

About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html