Tuesday, December 1, 2009

Kaz Dağları, Assos - Bölüm-1

Sevgili dostlar bu bayramda da Kaz dağlarındaydık. Rotamız, Assos, Yeşilyurt, Adatepe, Çamlıbel köyü, Tahta kuşlar, Küçük Çetmiköyü, Hasan Boğuldu, Sütüven Şelalesi, Sarıkız (yarı yolu), Bektaş köyü, Sivrice koyu,Pınar başı köyü, Arıklı, Sokakağzıydı. Dolu Dolu bir dört gün geçti.
Bu gezilerin hastayız efendim...:-)
Gezinin ve yazının ilk bölümü- Assos, 2. bölümü, Yeşilyurt, 3.Bölüm, Adatepe, 4. bölüm, kazdağları, 5. bölüm kaldığımız pansiyon ve karışık bilgiler şeklinde tarafımdan planlandı, iyi yolculuklar...:-)

ASSOS

Assos, M.Ö. VII. Yüzyıldan bugüne, yaklaşık 2700 yıldır yaşamını sürdürmeye çalışan bir yerleşim alanı.(Bana göre 5-10 yıl içinde de artık bu yaşam savaşını tamamen yitirecek ve betonlar altında yok olup gidecek!)
M.Ö. VII yüzyılda Lesbos, Midilli Adasından gelen Methymanlı’lar tarafından kurulmuş. Daha sonra bu insancıklar Athena mabedini ve tepenin eteklerine doğruda antik tiyatroyu kurmuşlar. Tiyatrolu, Gymnasiumlu, acropolisli yaşam uzun bir müddet sürmüş.
Daha sonra, 14 yüzyılda Sultan Murat Hüdavendigar zamanında Osmanlı topraklarına katılmış ve Behramkale adını almış.






Akropol Eski Yunan kentlerinde, kentlerin yanı başındaki yüksekliklere verilen admış. Yunanca akropolis "yukarıda bulunan şehir" anlamına geliyormuş. Eskiden savaş zamanında kadın ve çocukları korumak, barış zamanında da tifo, kolera, cüzam gibi ölümcül hastalıklardan onları tecrit etmek için Hellen topluluklarında krallar oturuyormuş. Erişilmez yükseklikte, çok rahat savunulabilecek, kente tepeden bakan bir kale, ekilebilir toprak arazi ve sığınakmış.
Assosta hem denize, hemde karaya egemen olan Akropol 3 km uzunluğunda bir surla çevrili.
Gelmiş geçmiş en büyük filozoflardan biri, Aristo hayatının bir dönemini burada geçirmiş. Milattan önce 347 ve 344 yılları arasında bir felsefe okulu kurmuş ve işletmiş. Amacı Eflatun'un (Platon) ünlü eseri Devlet'te (Republic) sözünü ettiği ideal devlet şeklini hayata geçirmekmiş. Bu amaçla Atina'dan kalkıp buraya gelmiş, o dönemin yöneticisinin kuzeni ile evlenmiş ve ondan bir kız çocuğu olmuş.







Athena Tapınağı
“Athena, Yunan mitolojisinde akıl, sanat, strateji, barış ve savaşın tanrıçası. Roma mitolojisinde Minerva diye anılır. Babası Tanrıların başı Zeus, annesi ise Zeus'un ilk karısı olan Hikmet Tanrıçası Metis' tir. Sembolleri, kalkan, mızrak, zeytin dalı ve baykuştur. Mızrak savaşı, zeytin dalı barışı, baykuş da bilgeliği temsil eder.”
Assos’ta, M.Ö.530 ‘da Akropolün en yüksek yerine kurulmuş olan Athena tapınağı, Anadolu’daki en eski Dorik tarzdaki tapınakların başında geliyormuş. Dorik üslupta olmasına karşın, İyon üslubunun özelliği olan çatı frizi varmış. Yanlarda 13’er, ön ve arkalarda 6’şar sütunla çevrili Pepiteros planında yapılmış.
İki basamaklı podyum günümüze ulaşabilmiş ama kazılarda ana bölümde bulunan Helenistik dönem çakıl mozaik döşeme ve sunak daha sonra yok olmuş!
Tapınağın kabartmaları, Paris Boston ve Arkeoloji müzesindeymiş.
Akropol’de, Eflatun ve Sokrat dan ders aldığınızı düşünerek, bir kadeh şarap eşliğinde gün batımını seyredebilir, tepeden denize doğru Agoraları, tiyatroyu ve Gymnasiumu görebilirsiniz. Yok bunu beğenmediyseniz akşam saatlerinde tapınağın kalıntılarına vuran ay ışığını, mehtabı yada Midilli’nin ışıklarını seyrederek bir zamanlar Aristo Mantığından faydalanan insanların bugün neden bu mantığın %1’ini bile kullanamadığını düşleyebilirsiniz.







Assos- İskele Antik Liman
1950-60 yıllara kadar Palamut ormanları varmış. Denizden 50 km içeriye kadar olan bu ormanlık alanda palamut ve meyveleri toplanarak, şu anda otel olarak kullanılan yerlerde depolanıyormuş ve daha sonra da yurt dışına sevk ediliyormuş.
Bu dış satım işine İzmir de Nazlı Ailesi İşletmeleri, İstanbul da ise mahalli ağızda salama yeler denen aileler yapılıyormuş. Nazlı han da ismini herhalde bu işletmeden almış.
Daha sonra vinil boya hammaddesinin icadı ve kullanılmasının yaygınlaşması ile palamut ve iliği ekonomik değerini yitirmiş, hal böyle olunca da ağaçlar kesilmiş ve odun kömürü yapılmış.
Şu anda kurutulmuş palamut meyvesi yörede üretilen halı ve kilimlerde doğal boya maddesi olarak kullanıyormuş. Tabi ki çok az sayıda.

6 comments:

Anonymous said...

Rotaniz cok guzel.

Ben sivil mimari orneklerini takip ettigim icin, Kaz daglari Bolgesi, yani Edremit Korfezi'ni civarini ayri bir begeniyorum. Bu koylere (Camlibel vs)de Turkmen koyleri diyorlar.

Tahtakuslar'a kadar gidip devamina gidememistik. Merakla bekliyorum devamini.

Daha oncede yazmistim size, Murefte falan tarafina gitmiycekmisiniz diye. Nedendir bilinmez benim Marmara'yi cevreleyen yerlere ilgim var. Bu bakimdan Bursa gezinizi de agzimdan sular akarcasina okumustum...
(Bu arada Avsa ve Marmara adasi'da bana goz kirpmiyor degil :)) )

Ama Ankara'dan kolay olmuyor gitmek.

Bu arada cenem dusmusken, Alacati fotograflariniz yuzunden, tez jurisine cikmaya 2 hafta kala Alacati'ya gittigimizi soylemismiydim :)))


Kendi adima bu guzel blogunuz,bizi yonlendirdigniz icin tekrar tesekkure etmek istiyorum.

Yureginize saglik,

Gul

acupofcaffein said...

@ Gül,
Güzel yorumun için teşekkür ederim.

Gelelim Marmara kıyısı gezilerine, ben çocukken Kumbağ- Tekirdağ da yazlığımız vardı, dolayısıyla o zamanlar avşa, marmara adası, şarköy ve uçmak dereye çok giderdik. Birkaç yıl önce kumbağa gittiğimde tanıyamadım. Korkunç bir betonlaşma vardı.
Bu yüzden çocukken çok eğlendiğim ve çok güzel vakitler geçirdiğim sahil kasabası hayalim birden bire kaybolup yerini hayal kırıklığına bırakmıştı.

Marmara kıyılarının bitki örtüsü Egeden daha farklı, Ege her mevsim güzel ama marmara sadece baharda.Bu yüzden söylediğiniz yerlere bahar da gitmek daha güzel.

Belki 2010 yılı baharında söylediğiniz gezileri yapabiliriz. Umarım hep birlikte çok fazla hayal kırıklığı yaşamayız.

Not: bu arada tezinizi umarım başarıyla vermişinizdir.

Sevgiler, selamlar

Arzu

dimple74 said...

resimleriniz çok ama çok güzel, ellerinize & gözlerinize sağlık

gamze

acupofcaffein said...

@Gamze teşekkür ederim...

acupofcaffein said...

@Gül,
İkinci yazını istediğin için yayınlamıyorum.
Bildirinde bol şans.

İstanbul da görüşmek üzere.
Sevgiler
arzu

Anonymous said...

Sizin blogta ugradiginiz fikir hirsizligina, ben akademik camiada ugradim.
Fikrimi "sanirim" caldilar,
ben gerekli yontemleri soyledikten sonra, ya olmaz falan diyip, baslarindan sagdilar dun. Bu durumda konferans hayalim de suya dustu, oysaki benim icin cok onemli bir konferansti.

Herseyde bir hayir vardir diyorum, ama dunden beri ne kadar cok uzuldugumu bir Allah biliyor.

Herseyi birakip, issiz gucsuz yollara dusmek bile aklimdan gecti. :((

.................................

Ben de Istanbul sevdasi oldugu surece kesin gelirim oyle yada boyle.

O zaman size haber vermeyi dusunuyorum. :)

Sevgiler,

Gul

About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html