skip to main |
skip to sidebar
Uzun zamandır eller havaya yapmak istiyordum. Ama sigara dumanından boğazımın yandığı, gürültüden müziğin anlaşılmadığı, yapışkan saz ekibinden kurtulmak için binbir oyunun yapıldığı, kadınların mankenlik havasına girdiği ve erkeklerin kadehleri birbiri ardına yudumladığı bir ortam değil de daha farklı bir şey istiyordum. Yine eller havaya olacaktı ama değişik bir biçimde.:-)))
Sonunda böyle bir mekan buldum. Hem de fotoğraftaki manzaraya sahipti.:-) Nefis bir piyano müziği eşliğinde yine aynı güzellikte bir bayan solist tarafından söylenen eğlenceli, hüzünlü alaturka müzik, gecemizi unutulmaz kıldı. Hoş sanat müziği benim pek tarzım değil, beni tanıyanlar "allah allah" "arzu nasıl yani...!!" diyorlardır ama bu farklı bir geceydi:-)
Biraz ortamı anlatmak istiyorum. Sanıyorum bu mekana hep müdavimleri geliyor. Neredeyse herkes birbirini tanıyordu.
Mutluluğu 45-50'lilerinde bulmuş bir çift. Düğünlerini de 1-2 hafta önce orada yapmışlar. Bazen mikrofon yeni damata uzatılıyordu, o da eşine bakarak aşk şarkılarını mırıldanıyordu...
Hemen önümüzdeki masa çok kalabalıktı.O ailenin 7den70e tüm fertleri oradaydı sanki. Her biri masadaki bir diğeri için anlam ifade eden parçaları istekte bulunuyordu.
Bir de Ahmet Necdet Bey oradaymış. Kendisi Avni Anıl'ın yakın dostu bir şairmiş. Ben tanımıyordum. Bir ara kalktı, Topkapı- Bahçekapı şiirini okudu. Nefis bir şiir. Bundan tam 55 yıl önce yyazmış. O zamanlarİstanbul'un nüfusu 480 bindi dedi. O zaman sevdiğimizin adını tramvaydaki buğulu cama serçe parmağımızla yazıyorduk... (Hesapladım nüfus tam 25 kat artmış. Normal bir artış olsaydı, 2 milyon olacaktı. O zaman sanıyorum İstanbul, İstanbul olarak kalacaktı)...Yine bir başka arada Ahmet Bey "Avni Anıl bambaşka bir insandı" diyerek onu bir kaç bestesiyle konuklara tanıttı.
Topkapı- Bahçekapı şiirini internette aradım ama ne yazık ki bulamadım. Bu yazıya Ahmet Bey'in bir şiirini eklemek istediğim için aşağıdaki şiiri uygun gördüm. Bu arada eşi için de min-el ay diye bir şiir yazmış. Eşi de bestesini yapmış. Biraz ısrarlarımızla bize bu şarkıyı okudu. İnanılmaz hoş sesiyle... Sanki oraya gelen herkes müzisyendi.:-)
Yemek yenilen masaların diğer tarafında bar vardı. Orada da 35-40larında olan bekar erkekler otuyorlardı, tavırlarından aşık oldukları anlaşılıyordu. Bir ara onlardan biri ortamın büyüsüne kapılıp solistten "Ararım seni" şarkısını istedi ve telefonunu açarak birisine dinletti. Saatler saatleri kovalamış biz hiç fark etmemiştik.
Sonra yine barda oturan Yakup Bey geldi. Kızı hastaymış. Hastanede yatıyormuş. Uzun zamandır sanıyorum. Çünkü solist "şimdi hastaneye canlı bağlanıyoruz" dedi ve Yakup Bey'in kızı için "Neredesin sen" türküsünü söyledi. Biraz duygusal anlar yaşadık...
Sonuç, dediğim gibi insanların mütevazı olduğu, hoş, eğlenceli, şiir dolu bir akşam geçirdik. Eller havaya...:-))
Mendirek
Senin düşünü ilk kez bir mendirekte kurdum
Adımı yazdım hemen adının yanısıra
Önce kuşlara sordum ardından balıklara
Yorgun bir tekne gibi gece koynuna girdim
Mendirek bir rüzgârın denize düşen izi
Önünde dalgaların can çekiştiği duvar
Arkasındaysa aşkın kanayan yarası var
Ey şiir! Soluğunla gönendir gecemizi!
Sonsuz'un son'u geldi artık bir sonE'yim ben
Ucu hiçliğe çıkan o zâlim çıkmaz sokak
Gibi bir karanlığı kazıyıp belleğimden
Bir yürek çiziyorum adının yanına bak
Ayışığı sızıyor kapıdan pencereden
İzin ver de öpeyim öpülmedik yerinden
Ahmet Necdet
Kırşehir-Neşet Ertaş-TRT
Şu Garip Halimden Bilen İşveli Nazlım
Göynüm Hep Seni Arıyor Neredesin Sen
Tatlı Dillim Güler Yüzlüm Ey Ceylan Gözlüm
Göynüm Hep Seni Arıyor Neredesin Sen
Ben Ağlarsam Ağlayıp Gülersem Gülen
Bütün Dertlerimi Anlayıp Göynümü Bilen
Sanki Kalbimi Bilerek Yüzüme Gülen
Göynüm Hep Seni Arıyor Neredesin Sen
Sinemde Gizli Yaramı Kimse Bilmiyor
Hiçbir Tabip Yarama Merhem Olmuyor
Boynu Bükük Bir Garibim Yüzüm Gülmüyor
Göynüm Hep Seni Arıyor Neredesin Sen
Pages
Sunday, March 8, 2009
Bir Tatlı Huzur Aldık
Uzun zamandır eller havaya yapmak istiyordum. Ama sigara dumanından boğazımın yandığı, gürültüden müziğin anlaşılmadığı, yapışkan saz ekibinden kurtulmak için binbir oyunun yapıldığı, kadınların mankenlik havasına girdiği ve erkeklerin kadehleri birbiri ardına yudumladığı bir ortam değil de daha farklı bir şey istiyordum. Yine eller havaya olacaktı ama değişik bir biçimde.:-)))
Sonunda böyle bir mekan buldum. Hem de fotoğraftaki manzaraya sahipti.:-) Nefis bir piyano müziği eşliğinde yine aynı güzellikte bir bayan solist tarafından söylenen eğlenceli, hüzünlü alaturka müzik, gecemizi unutulmaz kıldı. Hoş sanat müziği benim pek tarzım değil, beni tanıyanlar "allah allah" "arzu nasıl yani...!!" diyorlardır ama bu farklı bir geceydi:-)
Biraz ortamı anlatmak istiyorum. Sanıyorum bu mekana hep müdavimleri geliyor. Neredeyse herkes birbirini tanıyordu.
Mutluluğu 45-50'lilerinde bulmuş bir çift. Düğünlerini de 1-2 hafta önce orada yapmışlar. Bazen mikrofon yeni damata uzatılıyordu, o da eşine bakarak aşk şarkılarını mırıldanıyordu...
Hemen önümüzdeki masa çok kalabalıktı.O ailenin 7den70e tüm fertleri oradaydı sanki. Her biri masadaki bir diğeri için anlam ifade eden parçaları istekte bulunuyordu.
Bir de Ahmet Necdet Bey oradaymış. Kendisi Avni Anıl'ın yakın dostu bir şairmiş. Ben tanımıyordum. Bir ara kalktı, Topkapı- Bahçekapı şiirini okudu. Nefis bir şiir. Bundan tam 55 yıl önce yyazmış. O zamanlarİstanbul'un nüfusu 480 bindi dedi. O zaman sevdiğimizin adını tramvaydaki buğulu cama serçe parmağımızla yazıyorduk... (Hesapladım nüfus tam 25 kat artmış. Normal bir artış olsaydı, 2 milyon olacaktı. O zaman sanıyorum İstanbul, İstanbul olarak kalacaktı)...Yine bir başka arada Ahmet Bey "Avni Anıl bambaşka bir insandı" diyerek onu bir kaç bestesiyle konuklara tanıttı.
Topkapı- Bahçekapı şiirini internette aradım ama ne yazık ki bulamadım. Bu yazıya Ahmet Bey'in bir şiirini eklemek istediğim için aşağıdaki şiiri uygun gördüm. Bu arada eşi için de min-el ay diye bir şiir yazmış. Eşi de bestesini yapmış. Biraz ısrarlarımızla bize bu şarkıyı okudu. İnanılmaz hoş sesiyle... Sanki oraya gelen herkes müzisyendi.:-)
Yemek yenilen masaların diğer tarafında bar vardı. Orada da 35-40larında olan bekar erkekler otuyorlardı, tavırlarından aşık oldukları anlaşılıyordu. Bir ara onlardan biri ortamın büyüsüne kapılıp solistten "Ararım seni" şarkısını istedi ve telefonunu açarak birisine dinletti. Saatler saatleri kovalamış biz hiç fark etmemiştik.
Sonra yine barda oturan Yakup Bey geldi. Kızı hastaymış. Hastanede yatıyormuş. Uzun zamandır sanıyorum. Çünkü solist "şimdi hastaneye canlı bağlanıyoruz" dedi ve Yakup Bey'in kızı için "Neredesin sen" türküsünü söyledi. Biraz duygusal anlar yaşadık...
Sonuç, dediğim gibi insanların mütevazı olduğu, hoş, eğlenceli, şiir dolu bir akşam geçirdik. Eller havaya...:-))
Mendirek
Senin düşünü ilk kez bir mendirekte kurdum
Adımı yazdım hemen adının yanısıra
Önce kuşlara sordum ardından balıklara
Yorgun bir tekne gibi gece koynuna girdim
Mendirek bir rüzgârın denize düşen izi
Önünde dalgaların can çekiştiği duvar
Arkasındaysa aşkın kanayan yarası var
Ey şiir! Soluğunla gönendir gecemizi!
Sonsuz'un son'u geldi artık bir sonE'yim ben
Ucu hiçliğe çıkan o zâlim çıkmaz sokak
Gibi bir karanlığı kazıyıp belleğimden
Bir yürek çiziyorum adının yanına bak
Ayışığı sızıyor kapıdan pencereden
İzin ver de öpeyim öpülmedik yerinden
Ahmet Necdet
Kırşehir-Neşet Ertaş-TRT
Şu Garip Halimden Bilen İşveli Nazlım
Göynüm Hep Seni Arıyor Neredesin Sen
Tatlı Dillim Güler Yüzlüm Ey Ceylan Gözlüm
Göynüm Hep Seni Arıyor Neredesin Sen
Ben Ağlarsam Ağlayıp Gülersem Gülen
Bütün Dertlerimi Anlayıp Göynümü Bilen
Sanki Kalbimi Bilerek Yüzüme Gülen
Göynüm Hep Seni Arıyor Neredesin Sen
Sinemde Gizli Yaramı Kimse Bilmiyor
Hiçbir Tabip Yarama Merhem Olmuyor
Boynu Bükük Bir Garibim Yüzüm Gülmüyor
Göynüm Hep Seni Arıyor Neredesin Sen
About
.
Search This Blog
About Me
Translate
Popular Posts
-
Aşağıda görünen pasta tarafımdan çok özenle seçilmiştir!!! Binlerce pasta arasından bu pastaya hayran oldum...:-)) bu yazıda devam edecek......
-
Arboretum kısaca canlı ağaç müzesi demek. Avrupa ve Amerika da özellikle orman fakültelerine ve bazende şehre ait arboretumlar görmeniz ...
-
Ortaokuldan beri yanıma kim oturursa otursun benimle hep konuşur...Hepte anlatacak bir dert bulurlar... Geçen gün taksideyim...Mutlaka konuş...
-
Düğün törenim tam istediğim gibiydi. Ailem, dostlarım ve arkadaşlarımla tam planladığım gibi gerçekleşti. Ahmet Altan geçen günkü bir yazısn...
-
Bu haftasonun en güzel olayı teyze olmamdı. Pazar günü Lale arkadaşım sayesinde teyze olmanın keyfini çıkardım. Efe 14.04.2007'de dünyay...
-
Lviv'e nihayet geldik. Odessa ve Kiev den çok turistik. Artık yaptığım seyahatlerde şunu görüyorum, fazla turist alan yerler öz dokula...
-
Yazın genelde hafta sonu pek dışarıya çıkmıyoruz...Çünkü her yer çok kalabalık, hava sıcak vb. diğer nedenlerimiz var...:-) Bu hafta sonu ha...
Yasal Uyarı
Fotoğrafların korunması konusu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) m.84′de düzenlenmiştir. "Bir işareti, resim veya sesi, bunları nakle yarıyan bir alet üzerine tesbit eden veya ticari maksatlarla haklı olarak çoğaltan yahut yayan kimse, aynı işaretin, resmin veya sesin 3 üncü bir kişi tarafından aynı vasıtadan faydalanılmak suretiyle çoğaltılmasını veya yayımlanmasını menedebilir.
Fotoğrafların telif hakkı acupofcaffeine aittir. İzinsiz kullanımı durumunda her türlü yasal yola başvurulacaktır.
Blog Archive
geziyorum
Labels
- adalar (34)
- adana (1)
- akyaka (1)
- alaçatı (7)
- almanya (2)
- Amsterdam-Belçika (3)
- ankara (3)
- antakya (1)
- Antalya (10)
- assos (1)
- avusturya (9)
- ayvalık (4)
- baden baden (1)
- bafa gölü (2)
- batum (2)
- bodrum (1)
- bolu (2)
- bozcaada (3)
- bulgaristan (1)
- bursa (12)
- çatalca (7)
- çeşme (2)
- chios (4)
- Çıralı (5)
- colmar (1)
- cumalıkızık (1)
- cunda (5)
- dalyan (1)
- datça (7)
- doğu karadeniz (4)
- efes (1)
- eqisheim (1)
- fethiye (4)
- foça (3)
- Fransa (21)
- geziyorum (486)
- göcek (2)
- Gökçeada (6)
- gölyazı (2)
- greece (4)
- hiç. (1)
- iğneada (4)
- ispanya (11)
- ist (1)
- İstanbul (152)
- İstek-hikaye (2)
- italya (22)
- izmir (2)
- iznik (4)
- kapadokya (12)
- karadeniz (6)
- karagöl (1)
- kıbrıs (6)
- ku (1)
- kutlama (1)
- lavanta (1)
- likya yolu (5)
- linklerim (2)
- manyas (1)
- manyas kus cenneti (4)
- marmaris (1)
- okuyalım öğrenelim (27)
- ondan bundan birazda benden (351)
- pamukkale (1)
- polonezköy (3)
- Prag (3)
- romanya (1)
- safranbolu (3)
- sanatsal etkinliklerim (51)
- sapanca (1)
- Semtler (58)
- side (4)
- sinop (6)
- şirince (1)
- sofya (1)
- taraklı (2)
- tasarım (3)
- türkiye (181)
- uçmakdere (1)
- Ukrayna (9)
- urla (1)
- yalova (1)
- yaşam (14)
- yeme içme (1)
- yemeklerim (13)
- yunanistan (10)
sevdiklerim
mutfaktan nefis kokular geliyor
Yeni Eklenenler
Search this blog
Followers
Powered by Blogger.
Copyright (c) 2010 A CUP OF CAFFEINE. Design by WPThemes Expert
Blogger Templates, Grocery Coupons and Daily Fantasy Sports.
8 comments:
Arzu'cuğum gittiğiniz mekanın adı ne? Çok merak ettim.
Neresi olduğunu belirtmemişsiniz.
Mekanin adini bende merak etmedim desem yalan olur. Istanbul'u iyi bilmedigimizden her gidisimizde nereye gitsek diye sorun yasiyoruz.
sanki cihangir taraflarında biryermiş gibime geldi. ama tam yerini söyleseniz de biz de faydalansak o güzel piyanonun sesinden
"harikaymış, geleyim de birlikte gidelim" diyeyim deneme yorum olarak :)
Off piyano sesine bayılırım manzarası da süpermiş gerçekten..
bence mekan digerlerine benzemesin diye adini yazmayacaksiniz :)
sevgili Arzu, halan bir yerlerde böyle güzel ve sevgi dolu müziklerin ve umutların olduğunu bilmek çok güzel, yine git ve benim yerime de dinle ve seyret o güzel İstanbul'u :)
keyifli haftasonları
Post a Comment