Bu çokta iyi geçmeyen yılı, en güzel şeyle kapatmak istedim. Bu minik kuzucuk, yiğenimus, Mr.Mertus. Kendisini herşeyden çok seviyorum. Dünyadaki en tatlı bıcırığımın yüzünden gülümseme hiç eksik olmasın.
skip to main |
skip to sidebar
Bu sabah öylesine Tasim- İstiklal caddesinin girişinde fotoğraf çektim. Sonra iş dönüşü tesadüf bu ya aynı noktadan fotoğraf çekmişim. Dolasıyla bu post çıktı. Taksim gece-gündüz... İstiklal Cad. çok seviyorum. Özelliklede Galatasaraydan, Tünele doğru olan bölgesini. Bundan 15 yıl önce cad. daha güzeldi. Vitrinler daha şıktı. Vakko ayrı bir hava katıyordu (özelliklede yeni yıl süslemesi), sonra ahşap dekorasyonlu Beymen vardı... Şimdi ise ucuz ve işe yaramaz tüketim anlayışının yaygınlaşmaya başlamasıyla pazar yerine dönen dükkanlar çoğalmaya başladı. Yine de her milletden insanın dolaştığı, zengini, yoksulu, öğrencisi, emeklisi, işçisi, patronu ile İstiklal cad. her daim farklı bir güzel... :-) (En azından 1 kaç yıl daha.....:-( )
Melekler de yeni yıl dekorumun bir parçası olsun dedim. Bu yıl en çok bu hareketleri yaptım da...:-)
Pages
Thursday, December 31, 2009
Wednesday, December 23, 2009
Taksim Gündüz-Gece
Bu sabah öylesine Tasim- İstiklal caddesinin girişinde fotoğraf çektim. Sonra iş dönüşü tesadüf bu ya aynı noktadan fotoğraf çekmişim. Dolasıyla bu post çıktı. Taksim gece-gündüz... İstiklal Cad. çok seviyorum. Özelliklede Galatasaraydan, Tünele doğru olan bölgesini. Bundan 15 yıl önce cad. daha güzeldi. Vitrinler daha şıktı. Vakko ayrı bir hava katıyordu (özelliklede yeni yıl süslemesi), sonra ahşap dekorasyonlu Beymen vardı... Şimdi ise ucuz ve işe yaramaz tüketim anlayışının yaygınlaşmaya başlamasıyla pazar yerine dönen dükkanlar çoğalmaya başladı. Yine de her milletden insanın dolaştığı, zengini, yoksulu, öğrencisi, emeklisi, işçisi, patronu ile İstiklal cad. her daim farklı bir güzel... :-) (En azından 1 kaç yıl daha.....:-( )
Melekler de yeni yıl dekorumun bir parçası olsun dedim. Bu yıl en çok bu hareketleri yaptım da...:-)
Labels:
ondan bundan birazda benden
Tuesday, December 22, 2009
Yeni Yıl Mesajı- Güle Güle 2009
here's to a wonderful New Year
and a warm adieu to the old!
here's to happiness, good times, good cheer ,and the many joys to Unfold!
Bir yıl daha bitti. Her yılın sonunda bu yıl nasıl geçti diye bir analiz yaparım. Bu yıl bunu yapmayacağım. Özetle 2009 için şunları söylemek istiyorum:
1.2009 yılı çok hızlı geçti. Speedy Gonzales gibiydi. Ne olduğunu hiç anlamadım.
2.2008 yılı biterken 2009 yılından çok önemli 3 dilek dilemiştim. 3 de gerçekleşmedi. (Sana söylüyorum 2009 hala şansın var, 9 gün kaldı . Rica etsem giderken şu 3 dileğimi gerçekleştirirmisin). Yoksa 2010 yılından aynı şeyleri dilemek zorunda kalacağım ve yeni dilekte bulunamayacağım…:( O yüzden PLEASE....:-)
HAPPY NEW YEAR!, MUTLU YILLAR!, GLÜCKLİCHES NEUES JAHR!, GËZUAR VİTİN E Rİ!, ЧЕСТИТА НОВА ГОДИНА, ŠŤASTNÝ NOVÝ ROK, 恭賀新禧, GODT NYTÅR, ONNELLISTA UUTTA VUOTTA, BONNE ANNÉE!, BLWYDDYN NEWYDD DDA, FELIZ ANO NOVO, SRETNA NOVA GODİNA!, ATHBHLIAIN FAOI SHÉAN, ¡FELIZ AÑO NUEVO!, GOTT NYTT ÅR!, BUON ANNO!, 明けましておめでとうございます!, ΕΥΤΥΧΈΣ ΤΟ ΝΈΟ ΈΤΟΣ!
and a warm adieu to the old!
here's to happiness, good times, good cheer ,and the many joys to Unfold!
Bir yıl daha bitti. Her yılın sonunda bu yıl nasıl geçti diye bir analiz yaparım. Bu yıl bunu yapmayacağım. Özetle 2009 için şunları söylemek istiyorum:
1.2009 yılı çok hızlı geçti. Speedy Gonzales gibiydi. Ne olduğunu hiç anlamadım.
2.2008 yılı biterken 2009 yılından çok önemli 3 dilek dilemiştim. 3 de gerçekleşmedi. (Sana söylüyorum 2009 hala şansın var, 9 gün kaldı . Rica etsem giderken şu 3 dileğimi gerçekleştirirmisin). Yoksa 2010 yılından aynı şeyleri dilemek zorunda kalacağım ve yeni dilekte bulunamayacağım…:( O yüzden PLEASE....:-)
HAPPY NEW YEAR!, MUTLU YILLAR!, GLÜCKLİCHES NEUES JAHR!, GËZUAR VİTİN E Rİ!, ЧЕСТИТА НОВА ГОДИНА, ŠŤASTNÝ NOVÝ ROK, 恭賀新禧, GODT NYTÅR, ONNELLISTA UUTTA VUOTTA, BONNE ANNÉE!, BLWYDDYN NEWYDD DDA, FELIZ ANO NOVO, SRETNA NOVA GODİNA!, ATHBHLIAIN FAOI SHÉAN, ¡FELIZ AÑO NUEVO!, GOTT NYTT ÅR!, BUON ANNO!, 明けましておめでとうございます!, ΕΥΤΥΧΈΣ ΤΟ ΝΈΟ ΈΤΟΣ!
Labels:
ondan bundan birazda benden
Tuesday, December 8, 2009
Sunday, December 6, 2009
Kaz Dağları- 5.Bölüm-Civar Köyler
Assos'dan Babakale'ye doğru digerken 11. km 'de Bektaş Köyü çıkacak karşınıza. Bektaş Köyü'ne girmeden sola dönüp denize doğru 3,5 km gittiğinizde Sivrice Koyu'na ulaşacaksınız.
Denize indiğinizde sağa doğru giden sahil yolunu takip ederseniz Sokakağzı'na varacaksınız.
Bektaş köyünün aşağısında Berceste otel bulunuyor (10 numaralı fotoğraf). Etrafında hiç birşey yok, süper... Oradan devam ederseniz, büyük bahçelerin içinde gizlenmiş güzel bir kaç butik otel daha göreceksiniz.
Yolda ilerlerken Sivrice deniz feneri tabelasını göreceksiniz, toprak yolda az bir ilerledikten sonra fenere varacaksınız.
Bu fenerin bir de kütüphanesi var.
“2009 yılında Sivrice Deniz Feneri’nin kulesini Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, binaları onarılmış Fener bekçisinin kaldığı mekanı kütüphaneye dönüştürülmüş. Böylece, şimdilik yaklaşık 500 kitaptan oluşan ‘Sivrice Deniz Feneri Kütüphanesi’ kurulmuş.”
O yola devam ederseniz ki biz etmedik (çünkü çok bozuktu) Okan motele ulaşıyorsunuz.
Stephan daha da ilerlemiş ve çok güzel yerlerle karşılaştığını söyledi. Ama onun jeep’i vardı...
(1,2,3 numaralı fotoğraflar sivriceye ait.),
Sokakağzı sahilinin sonunda birazcık çirkin bir bina var. Ama olsun ne yapalım olacak okadar.
Sivrice çok bakir bir yer, Süper. Salaş ama bir o kadar da samimi. Enteller, keyifçiler, yemekçiler hepsi buradaydı. Bahar da hoş olur. Yazı bilmem çünkü denizin hemen kenarı....
4-5 inci fotoğraflar Küçük çetmi ye ait. Bu köyde çok fazla bir şey yok. Ama yinede güzel. Yanlız ulusoylar tepede iğrenç betondan bir villa inşa ediyorlar... çookk yazzzıkkk...
6-7-8 inci fotoğraflar Pınarbaşı köyüne ait. Bu köyde sıradan bir köy. Ama köy yolunda uçurumoba var. Sahipleri öğretmen. Çok güleryüzlü insanlar mve çok temizler. Biz burada gözleme yedik(kaşarlı-patatesli) ayranı ile birlikte tavsiye edilir. Hocaya sorduk nereden yağ alınır diye. Bir köy evini gösterdi bizde oraya doğru yola koyulduk.
9 fotoğraf. Tahtakuşlar etnografya müzesine ait. Müzede çok bir şey yok. Ama müze görevlisi ve müze bekçisinin hevesle anlatımlarını dinlemek için gidilir diyorum. Süper iyi insanlar, süper...
11. fotoğraf, koyunevi. Ah...ah... bu uzun bir yol. Yolun haritasını bir ara veririm. O yolda yer alıyor. Yol çook güzel. Köyü bilmiyorum yoldan fotoğrafını çektim.
Gezinin sonuna geliyoruz.
Yarın kalma, yeme içme olayı...
Denize indiğinizde sağa doğru giden sahil yolunu takip ederseniz Sokakağzı'na varacaksınız.
Bektaş köyünün aşağısında Berceste otel bulunuyor (10 numaralı fotoğraf). Etrafında hiç birşey yok, süper... Oradan devam ederseniz, büyük bahçelerin içinde gizlenmiş güzel bir kaç butik otel daha göreceksiniz.
Yolda ilerlerken Sivrice deniz feneri tabelasını göreceksiniz, toprak yolda az bir ilerledikten sonra fenere varacaksınız.
Bu fenerin bir de kütüphanesi var.
“2009 yılında Sivrice Deniz Feneri’nin kulesini Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, binaları onarılmış Fener bekçisinin kaldığı mekanı kütüphaneye dönüştürülmüş. Böylece, şimdilik yaklaşık 500 kitaptan oluşan ‘Sivrice Deniz Feneri Kütüphanesi’ kurulmuş.”
O yola devam ederseniz ki biz etmedik (çünkü çok bozuktu) Okan motele ulaşıyorsunuz.
Stephan daha da ilerlemiş ve çok güzel yerlerle karşılaştığını söyledi. Ama onun jeep’i vardı...
(1,2,3 numaralı fotoğraflar sivriceye ait.),
Sokakağzı sahilinin sonunda birazcık çirkin bir bina var. Ama olsun ne yapalım olacak okadar.
Sivrice çok bakir bir yer, Süper. Salaş ama bir o kadar da samimi. Enteller, keyifçiler, yemekçiler hepsi buradaydı. Bahar da hoş olur. Yazı bilmem çünkü denizin hemen kenarı....
4-5 inci fotoğraflar Küçük çetmi ye ait. Bu köyde çok fazla bir şey yok. Ama yinede güzel. Yanlız ulusoylar tepede iğrenç betondan bir villa inşa ediyorlar... çookk yazzzıkkk...
6-7-8 inci fotoğraflar Pınarbaşı köyüne ait. Bu köyde sıradan bir köy. Ama köy yolunda uçurumoba var. Sahipleri öğretmen. Çok güleryüzlü insanlar mve çok temizler. Biz burada gözleme yedik(kaşarlı-patatesli) ayranı ile birlikte tavsiye edilir. Hocaya sorduk nereden yağ alınır diye. Bir köy evini gösterdi bizde oraya doğru yola koyulduk.
9 fotoğraf. Tahtakuşlar etnografya müzesine ait. Müzede çok bir şey yok. Ama müze görevlisi ve müze bekçisinin hevesle anlatımlarını dinlemek için gidilir diyorum. Süper iyi insanlar, süper...
11. fotoğraf, koyunevi. Ah...ah... bu uzun bir yol. Yolun haritasını bir ara veririm. O yolda yer alıyor. Yol çook güzel. Köyü bilmiyorum yoldan fotoğrafını çektim.
Gezinin sonuna geliyoruz.
Yarın kalma, yeme içme olayı...
Friday, December 4, 2009
Kaz Dağları- 4.Bölüm
Kaz dağları rotamız, Hasan boğuldu göleti, Sütüven Şelalesi ve Kaz dağları Milli Parkı, Sarıkız dı.
Akçay ve Kızılkeçiliyi geçtikten sonra zeytinlik sapağından saptık ve güzel bir dağ yolunda ilerledik yolun sonunda yol ikiye ayrılıyordu, biri kaz dağları milli parkına diğeri hasan boğuldu’ya gidiyordu.
Biz Hasan boğuldu tarafında ilerledik ve parkın içine girdik. (Yazın buraya giden arkadaşlarımız mangalcıların dumanını görünce tabi ki Hasan burada boğulur demişlerdi...!!) ama bizim şansımıza sadece pırıl pırıl bir hava vardı. Sular akıyordu ve sonbaharın o renkli büyüleyici güzelliği bizi çok etkiledi ne yalan söyleyelim...
Hasan Boğulduğunun hikayesine gelince.
Edremit de her Çarşamba günü Pazar kurulurmuş. Bizim hasan da bahçıvanmış, pazara taze, sebze, meyve götürürmüş. Bir gün Pazar da obalı bir kız görmüş kıza aşık olmuş. Her pazar günü karşılaşmışlar , hasan en taze sebzelerini emineye veriyormuş eminede en taze sütü peyniri hasana ikram ediyormuş , zamanla aşkları derinleşmiş ve evlenmeye karar vermişler. Emine ailesine açılmış. Ama ailesi obalı olduğu için hasanın orada yapamayacağını idea etmiş. Ama emine ısrarcıymış. Bun üzerine aile demiş ki şu tuz çuvalını obaya kadar getirirse evlenirsiniz. Zira emine bir çıkışta çıkarabiliyormuş tuz çuvalını. Hasan kabul etmiş.
Tuz çuvalı ile yola koyulmuş, ama hava çok sıcakmış, tuz sırtını terletmeye ve yara açmaya başlamış. Hasan serinlemek için suya bırakmış kendini. Ertesi gün emine Hasanı aramaya çıkmış ama hasanın boğulduğu yer de yemenisine rastlamış, oda kendisini asmış.
İşte ikinci ve üçüncü fotoğraflar da gözüken yer Hasan boğuldu göleti. Sarı ağaçta herhalde emine ağcıdır...:-)
Sütüven şelalesine gelince, hikayesini bilmiyorum ama şelalenin önündeki köprüyü geçip karşı yolda sola doğru ilerleyin. Sonra nefis zeytin ağaçları ile dolu bir alana ulaşıyorsunuz. İşte oraları o kadar çok beğeniyorsunuz ki hemen sevdiklerinizi arayıp onları da oraya davet ediyorsunuz...:-)
İki çocuklu fotoğraf Beyoba köyünde çekildi.
Neyse geri dönüş ve kaz dağları milli parkına doğru yola çıkış.
Amacımız sarıkıza çıkmaktı. Girişte 75 ytl istiyorlardı. Ama saat 3:00 tü. Pek bir şey göremeyecektik. O yüzden bekçinin bize ikram ettiği çayı içtik ve arabayı orya park edip yan yoldan orman içinde yürümeye başladık. Son fotoğraflarda bu yürüyüş yoluna ait.
Sarıkıza rehbersiz çıkartmıyorlar. Eğer çıkacaksanız, tek araba ile çıkın ve aşağıdan rehber alın. Yada günübirlik turlardan birine katılabilirsiniz. 10:00 dan 16:30 a kadar olan bu turlar yemek dahil adam başı-45-50 arasında değişiyor.
Baharda biz ordayız...:-)
Akçay ve Kızılkeçiliyi geçtikten sonra zeytinlik sapağından saptık ve güzel bir dağ yolunda ilerledik yolun sonunda yol ikiye ayrılıyordu, biri kaz dağları milli parkına diğeri hasan boğuldu’ya gidiyordu.
Biz Hasan boğuldu tarafında ilerledik ve parkın içine girdik. (Yazın buraya giden arkadaşlarımız mangalcıların dumanını görünce tabi ki Hasan burada boğulur demişlerdi...!!) ama bizim şansımıza sadece pırıl pırıl bir hava vardı. Sular akıyordu ve sonbaharın o renkli büyüleyici güzelliği bizi çok etkiledi ne yalan söyleyelim...
Hasan Boğulduğunun hikayesine gelince.
Edremit de her Çarşamba günü Pazar kurulurmuş. Bizim hasan da bahçıvanmış, pazara taze, sebze, meyve götürürmüş. Bir gün Pazar da obalı bir kız görmüş kıza aşık olmuş. Her pazar günü karşılaşmışlar , hasan en taze sebzelerini emineye veriyormuş eminede en taze sütü peyniri hasana ikram ediyormuş , zamanla aşkları derinleşmiş ve evlenmeye karar vermişler. Emine ailesine açılmış. Ama ailesi obalı olduğu için hasanın orada yapamayacağını idea etmiş. Ama emine ısrarcıymış. Bun üzerine aile demiş ki şu tuz çuvalını obaya kadar getirirse evlenirsiniz. Zira emine bir çıkışta çıkarabiliyormuş tuz çuvalını. Hasan kabul etmiş.
Tuz çuvalı ile yola koyulmuş, ama hava çok sıcakmış, tuz sırtını terletmeye ve yara açmaya başlamış. Hasan serinlemek için suya bırakmış kendini. Ertesi gün emine Hasanı aramaya çıkmış ama hasanın boğulduğu yer de yemenisine rastlamış, oda kendisini asmış.
İşte ikinci ve üçüncü fotoğraflar da gözüken yer Hasan boğuldu göleti. Sarı ağaçta herhalde emine ağcıdır...:-)
Sütüven şelalesine gelince, hikayesini bilmiyorum ama şelalenin önündeki köprüyü geçip karşı yolda sola doğru ilerleyin. Sonra nefis zeytin ağaçları ile dolu bir alana ulaşıyorsunuz. İşte oraları o kadar çok beğeniyorsunuz ki hemen sevdiklerinizi arayıp onları da oraya davet ediyorsunuz...:-)
İki çocuklu fotoğraf Beyoba köyünde çekildi.
Neyse geri dönüş ve kaz dağları milli parkına doğru yola çıkış.
Amacımız sarıkıza çıkmaktı. Girişte 75 ytl istiyorlardı. Ama saat 3:00 tü. Pek bir şey göremeyecektik. O yüzden bekçinin bize ikram ettiği çayı içtik ve arabayı orya park edip yan yoldan orman içinde yürümeye başladık. Son fotoğraflarda bu yürüyüş yoluna ait.
Sarıkıza rehbersiz çıkartmıyorlar. Eğer çıkacaksanız, tek araba ile çıkın ve aşağıdan rehber alın. Yada günübirlik turlardan birine katılabilirsiniz. 10:00 dan 16:30 a kadar olan bu turlar yemek dahil adam başı-45-50 arasında değişiyor.
Baharda biz ordayız...:-)
Thursday, December 3, 2009
Kaz Dağları- 3.Bölüm- Adatepe Köyü
En sevdiğim köy...
...Ama o Zeus'u da görüyordu
çok pınarlı İda'nın en yüksek doruğunda,
görünce de korku kaplıyordu yüreğini...
...Hera dosdoğru yürüdü Gargaros doruğuna,
İda'nın en yüksek tepesiydi bu....
İlyada,,HOMEROS
Adatepe, Ayvacık'a 35 km uzaklıkta bir köy. Çok güzel bir köy. Yeşilyurtdan farklı olarak yapılaşma biraz daha az. Konaklama için Adatepe pansiyonları ve hünnap han var. Adatepe pansiyonları hemen çınar altı kahvesinin arkasında. bahçesinde lavantaya benzeyen çiçekler vardı. bir gittiğimizde orada kalmayı planlayabilirim.
Zeus altarı köyün girişinde. Zeus altarını geçince yol ikiye ayrılıyor. Biri köyün içine diğeride adatepe çiftlik evlerine gidiyor.
Adatepe çiftlik evlerinin yolu toprak köy yolu. Hele sonlara doğru biraz daha kötüleşiyor. Ama yolun manzarası (orman içindeki bölümü) çok güzel. Adatepe çiftlik evleri ismi verilmiş ama biz sadece bir ev gördük oda kapalıydı. Kısacası pek bir şey görmedik desek daha doğru olur.
Adatepe'de dutdibi kahvesinde oturduk. Gözleme ve sigara böreği yedik. Sahibleri çok kibardı. Yediklerimizde çok lezzetliydi.
Çınaraltı kahvesinde de kahve içtik.
Adatepe'de birde Hüseyin Meral sanat evi var. Zeyinyağ satıyorlar, birde adatepenin eski fotoğraflarının yer aldığı ufak bir bölümleri var.
Oraya gittiğimizde Andrea Bocelli çalıyordu. Hemde en sevdiğim parçası. Sesi de epey bir açmışlardı. Bizde tam tepedeydik. Köyü bu muzik eşliğinde seyretmek harika oldu.
Kıskanabilirsiniz, izin veriyorum, çünkü gerçekten çok güzeldi.
Bunun dışında Adatepe de bir de Adatepe zeytinyağ fabrikası var ki söylemeden geçemeyeceğim. Taşları boyarak 20-30 Ytl2ye satıyorlar. Ama Assos da aynı taşlar 2 Ytl'di.
Köyde bunların dışında çok fazla bir şey yok ama benim en beğendiğim köy burası.
Bu köyü yaklaşık 10-15 yıl önce ziyaret etmiştim. O zamanlar Zeus Altar'ının çevresindeki ağaçlara bez parçası bağlayıp dilek diliyorlardı. Bunu görünce çok üzülmüştüm. Neyse bu sefer gittiğimde bez parçalarını görmedim ama altarın içine yüzlerce pet şişe atılmıştı. Kültürümüze ve değerlerimize gösterdiğimiz saygı her geçen yıl azalıyor, ne yazık ki ileride ne koruyacak nede göstererek para kazanacağımız hiç birşeyimiz kalmayacak. Sadece doğanın içine edilerek dikilmiş çirkin beton yığınları. Belki onlarda bir depremde yıkılırlar böylece geriye ne kalır bilmem.
Adatepe hakkında diğer bilgilere buradan http://adatepekoyu.com/ ulaşabilirsiniz. İyi geziler...
...Ama o Zeus'u da görüyordu
çok pınarlı İda'nın en yüksek doruğunda,
görünce de korku kaplıyordu yüreğini...
...Hera dosdoğru yürüdü Gargaros doruğuna,
İda'nın en yüksek tepesiydi bu....
İlyada,,HOMEROS
Adatepe, Ayvacık'a 35 km uzaklıkta bir köy. Çok güzel bir köy. Yeşilyurtdan farklı olarak yapılaşma biraz daha az. Konaklama için Adatepe pansiyonları ve hünnap han var. Adatepe pansiyonları hemen çınar altı kahvesinin arkasında. bahçesinde lavantaya benzeyen çiçekler vardı. bir gittiğimizde orada kalmayı planlayabilirim.
Zeus altarı köyün girişinde. Zeus altarını geçince yol ikiye ayrılıyor. Biri köyün içine diğeride adatepe çiftlik evlerine gidiyor.
Adatepe çiftlik evlerinin yolu toprak köy yolu. Hele sonlara doğru biraz daha kötüleşiyor. Ama yolun manzarası (orman içindeki bölümü) çok güzel. Adatepe çiftlik evleri ismi verilmiş ama biz sadece bir ev gördük oda kapalıydı. Kısacası pek bir şey görmedik desek daha doğru olur.
Adatepe'de dutdibi kahvesinde oturduk. Gözleme ve sigara böreği yedik. Sahibleri çok kibardı. Yediklerimizde çok lezzetliydi.
Çınaraltı kahvesinde de kahve içtik.
Adatepe'de birde Hüseyin Meral sanat evi var. Zeyinyağ satıyorlar, birde adatepenin eski fotoğraflarının yer aldığı ufak bir bölümleri var.
Oraya gittiğimizde Andrea Bocelli çalıyordu. Hemde en sevdiğim parçası. Sesi de epey bir açmışlardı. Bizde tam tepedeydik. Köyü bu muzik eşliğinde seyretmek harika oldu.
Kıskanabilirsiniz, izin veriyorum, çünkü gerçekten çok güzeldi.
Bunun dışında Adatepe de bir de Adatepe zeytinyağ fabrikası var ki söylemeden geçemeyeceğim. Taşları boyarak 20-30 Ytl2ye satıyorlar. Ama Assos da aynı taşlar 2 Ytl'di.
Köyde bunların dışında çok fazla bir şey yok ama benim en beğendiğim köy burası.
Bu köyü yaklaşık 10-15 yıl önce ziyaret etmiştim. O zamanlar Zeus Altar'ının çevresindeki ağaçlara bez parçası bağlayıp dilek diliyorlardı. Bunu görünce çok üzülmüştüm. Neyse bu sefer gittiğimde bez parçalarını görmedim ama altarın içine yüzlerce pet şişe atılmıştı. Kültürümüze ve değerlerimize gösterdiğimiz saygı her geçen yıl azalıyor, ne yazık ki ileride ne koruyacak nede göstererek para kazanacağımız hiç birşeyimiz kalmayacak. Sadece doğanın içine edilerek dikilmiş çirkin beton yığınları. Belki onlarda bir depremde yıkılırlar böylece geriye ne kalır bilmem.
Adatepe hakkında diğer bilgilere buradan http://adatepekoyu.com/ ulaşabilirsiniz. İyi geziler...
About
.
Search This Blog
About Me
Translate
Popular Posts
-
Aşağıda görünen pasta tarafımdan çok özenle seçilmiştir!!! Binlerce pasta arasından bu pastaya hayran oldum...:-)) bu yazıda devam edecek......
-
Arboretum kısaca canlı ağaç müzesi demek. Avrupa ve Amerika da özellikle orman fakültelerine ve bazende şehre ait arboretumlar görmeniz ...
-
Ortaokuldan beri yanıma kim oturursa otursun benimle hep konuşur...Hepte anlatacak bir dert bulurlar... Geçen gün taksideyim...Mutlaka konuş...
-
Düğün törenim tam istediğim gibiydi. Ailem, dostlarım ve arkadaşlarımla tam planladığım gibi gerçekleşti. Ahmet Altan geçen günkü bir yazısn...
-
Bu haftasonun en güzel olayı teyze olmamdı. Pazar günü Lale arkadaşım sayesinde teyze olmanın keyfini çıkardım. Efe 14.04.2007'de dünyay...
-
Gittiğim her yerden en az bir mıknatıs ve bir kupa ile dönerim. Bu nerdeyse bende alışkanlık oldu ve bu alışkanlığım sayesinde de iki koleks...
-
Lviv'e nihayet geldik. Odessa ve Kiev den çok turistik. Artık yaptığım seyahatlerde şunu görüyorum, fazla turist alan yerler öz dokula...
Yasal Uyarı
Fotoğrafların korunması konusu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) m.84′de düzenlenmiştir. "Bir işareti, resim veya sesi, bunları nakle yarıyan bir alet üzerine tesbit eden veya ticari maksatlarla haklı olarak çoğaltan yahut yayan kimse, aynı işaretin, resmin veya sesin 3 üncü bir kişi tarafından aynı vasıtadan faydalanılmak suretiyle çoğaltılmasını veya yayımlanmasını menedebilir.
Fotoğrafların telif hakkı acupofcaffeine aittir. İzinsiz kullanımı durumunda her türlü yasal yola başvurulacaktır.
Blog Archive
geziyorum
Labels
- adalar (34)
- adana (1)
- akyaka (1)
- alaçatı (7)
- almanya (2)
- Amsterdam-Belçika (3)
- ankara (3)
- antakya (1)
- Antalya (10)
- assos (1)
- avusturya (9)
- ayvalık (4)
- baden baden (1)
- bafa gölü (2)
- batum (2)
- bodrum (1)
- bolu (2)
- bozcaada (3)
- bulgaristan (1)
- bursa (12)
- çatalca (7)
- çeşme (2)
- chios (4)
- Çıralı (5)
- colmar (1)
- cumalıkızık (1)
- cunda (5)
- dalyan (1)
- datça (7)
- doğu karadeniz (4)
- efes (1)
- eqisheim (1)
- fethiye (4)
- foça (3)
- Fransa (21)
- geziyorum (486)
- göcek (2)
- Gökçeada (6)
- gölyazı (2)
- greece (4)
- hiç. (1)
- iğneada (4)
- ispanya (11)
- ist (1)
- İstanbul (152)
- İstek-hikaye (2)
- italya (22)
- izmir (2)
- iznik (4)
- kapadokya (12)
- karadeniz (6)
- karagöl (1)
- kıbrıs (6)
- ku (1)
- kutlama (1)
- lavanta (1)
- likya yolu (5)
- linklerim (2)
- manyas (1)
- manyas kus cenneti (4)
- marmaris (1)
- okuyalım öğrenelim (27)
- ondan bundan birazda benden (351)
- pamukkale (1)
- polonezköy (3)
- Prag (3)
- romanya (1)
- safranbolu (3)
- sanatsal etkinliklerim (51)
- sapanca (1)
- Semtler (58)
- side (4)
- sinop (6)
- şirince (1)
- sofya (1)
- taraklı (2)
- tasarım (3)
- türkiye (181)
- uçmakdere (1)
- Ukrayna (9)
- urla (1)
- yalova (1)
- yaşam (14)
- yeme içme (1)
- yemeklerim (13)
- yunanistan (10)
sevdiklerim
mutfaktan nefis kokular geliyor
Yeni Eklenenler
Search this blog
Followers
Powered by Blogger.
Copyright (c) 2010 A CUP OF CAFFEINE. Design by WPThemes Expert
Blogger Templates, Grocery Coupons and Daily Fantasy Sports.