Thursday, August 28, 2008

Öylesine...


Fotoğraf: Peter H. Kaynak: Flickr.com

AYDINLIK
Hiçbir vakit tam karanlık değil gece
Kendimde denemişim ben
Kulak ver dinle
Her acının sonunda
Açık bir pencere vardır.
Aydınlık bir pencere
Hayal edilecek bir şey vardır
Yerine getirilecek istek
Doyurulacak açlık
Cömert bir yürek
Uzanmış açık bir el
Canlı canli bakan gözler vardır
Bir yaşam vardır yaşam
Bölüşülmeye hazır

PAUL ELUARD

Monday, August 25, 2008

Şile

Yazın genelde hafta sonu pek dışarıya çıkmıyoruz...Çünkü her yer çok kalabalık, hava sıcak vb. diğer nedenlerimiz var...:-)
Bu hafta sonu hadi dedik biraz kurallarımızı çiğneyelim şehir dışına çıkalım... Gidiş süperdi de, dönüş yolu kurallarımıza uymamız gerektiğini bir kez daha bize gösterdi...!!!
Bu gezimizde iki yeni köy keşf ettik... Biri Ovacık, diğeri İmrendereli... Her ikisi de karakteristik yapılarıyla görülmeye değer... İmrendereli biraz daha güzeldi sankim...:-)
Şile de biz sürekli kavala park'a gidiyoruz. Hemen fenerin altında... Buranın manzarası güzel çok pahalı değil ve sservisi güler yüzlü... Birde tavşanları, ördekleri, kazları, tavukları var... Çocuklar için cennet tabiki...
Bu sefer hadi deniz kenarına inelim dedik ve neler gördük neler...Bu durumda neymiş dedik... Bir daha deniz kenarına inmeeeeeeyeeeeeceeeeeğiiiiiiiiz...
 
 
 
 
Posted by Picasa

 
 
 
 
Posted by Picasa

Saturday, August 23, 2008

Minik Burun Yiğenimus

Minik burun bizi ziyarete geldi...
"Büyük topuklu terliklerde bende pek bir güzel duruyor canım..."
 
Bu koltuklarda dönüyor oooo peeeeeeek bir rahatmış canım......
 
Gettttiiiirrriiinnnn kuruyemiş biraz daha fındık fıstık...
 
hhhhmmmmm bu diğer koltukta pek bir rahatmış canım....
 
"my" "benim" demek... yoksa siz anlamıyormusunuz beeni....:-)) "welcome".... "kuş" bunları da yeni öğrendim...!!!
Posted by Picasa

Tuesday, August 19, 2008

Santral İstanbul

Pazar günü Santral İstanbul'a gittik. Cuma veya Cumartesi yeniden gidip sergiyi dolaştıktan sonra bu sefer Otto'da oturmayı planlıyoruz... Burnuma nefis sarımsaklı pizza kokusu geliyordu. Atmosfer ve mekan nefis gözüküyoru...:-) ...US'la biten arkadaşlarıma duyrulur....:-)

Santral İstanbul, İstanbul- Haliç'te 'da Eylül 2007'de faaliyete geçmiş bir kültür, sanat ve eğitim mekanıdır. Mekanın odak noktası Bilgi Üniversitesi tarafından modern sanat müzesine dönüştürülen 118 dönüme yayılmış Silahtarağa Enerji Santrali'dir. Ancak Santral İstanbul; bir enerji müzesi, sanatçı atölyeleri, kamuya açık bir kütüphane, Bilgi Üniversitesi'ne ait eğitim binaları gibi tesislere de ev sahipliği yapmaktadır.

1911-1983 yılları arasında İstanbul'a elektrik sağlayan ve Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk enerji tesisi olan Silahtarağa Elektrik Santrali 2004 yılı Mayıs ayında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Bilgi Üniversitesi'ne tahsis edilmiştir. Elektrik santralinin kültür-sanat mekanına dönüşüm projesi Bilgi Üniversitesi, Ciner ve Doğuş Grubu ile Laureate International Üniversitesi'nin ortaklığında, Kale Grubu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin sponsorluğunda gerçekleşmiştir.

Santral İstanbul'un mimari tasarımını Nevzat Sayin, Emre Arolat ve Han Tümertekin gerçekleştirmiştir.

Santralistanbul Proje Uygulaması; C.Akın BARLAS, Levent ŞAHİN, Okan TİKVEŞLİ ve Pro-Ge Proje Yönetim firmasından Fatih ÇAKIR, Erdoğan TARLABAŞI ndan oluşan takımla gerçekleştirilmiştir.

Santral İstanbul'un açılışı bünyesindeki Çağdaş Sanat Müzesi'nde Fulya Erdemci, Semra Germener, Orhan Koçak ve Zeynep Koçak'ın küratörlüğünde hazırlanan 100 Türk sanatçısının 450 eserinin sergilendiği Modern ve Ötesi adlı bir sergi ile yapılmıştır.

Kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki/Silahtara%C4%9Fa_Elektrik_Santrali






Santral İstanbul'la ilgili bilgilere http://www.santralistanbul.com/ dan ulaşabilirsiniz.

Monday, August 18, 2008

Koç Müzesi

İstanbulda kavruluyoruz... Hafta sonu kendimizi nereye atacacğımızı şaşırdık...!!!

Cumartesi günü Koç Müzesine gittik. Şimdiye kadar vakit ayırıp gitmediğim için kendime çok kızdım...
Müzenin içerisini keyifle dolaştıktan sonra isterseniz Haliçin kıyısından altın boynuz (golden horn!) manzarasını seyredebilir, sevimli, huzurlu güzel kafesinde(Halat)oturup serin birşeyler yudumlayabilirsiniz.. Bizde Limonlu tart ve cappucino'muzu latin jazz müziği eşliğinde afiyetle midemize indirdik.

Bu arada dilerseniz trenle Sütlüceye kadar gidebilirsiniz. Müzeyi ziyaret edenlere bu tur ücretsiz.
Ayrıca dilerseniz Esra ile (tekne) haliç turu yapabilirsiniz. Birzamanlar Fransız donanmasında flika olan bu tekne şimdilerde gezi teknesine dönüştülmüş. Çok keyifli. 6 kişi alıyor. Ne yazık ki en son kalkış saati 16:45. Bu eğlenceli gezinin ücreti 9 Ytl.
Önemli not: Kendi otoparkı var. Dolayısyla park sorunu yok...:-)

Şimdiden iyi eğlencecler dilerim... Bu arada binaların tarihi herzaman ilgimi çektiği için onlarla ilgili bilgileride ekledim.













Rahmi M. Koç Müzesi, eski İstanbul'un merkezinde Haliç Kıyılarında, iki tarihi binaya sahiptir. Endüstriyel arkeolojinin örneği olan bu binalar belki de içerisinde sergilenen endüstriyel objelere ev sahibi olabilecek en uygun mekanlardır.

Lengerhane Binası

Sultan III. Ahmet (1703-1730) zamanında 12. yüzyıldan kalma bir Bizans binasının temelleri üzerine kurulmuş olan bu eski Osmanlı Lengerhanesi, şu anda ikinci sınıf tarihi eser kapsamındadır ('Lenger' 'çıpa ve zincir', 'hane' ise 'ev' anlamındadır). Bina Sultan III. Selim (1789-1807) zamanında Maliye Bakanlığı'nın kontrolüne verilmeden önce restore edilmiş ve Cumhuriyet'in kurulmasından sonra ise binaya Cibali Tütün Fabrikası sahip olmuştur. Lengerhane binasının çatısı 1984 yılında çıkan bir yangında ciddi hasar görmüş ve bina 1991 yılında Rahmi M. Koç Müzesi ve Kültür Vakfı tarafından satın alındığı tarihe kadar terk edilmişti..

Hasköy Tersanesi

Bu tarihi tersane 1861 yılında Osmanlı Deniz Hatları Şirketi (Şirket-i Hayriye) tarafından kendi gemilerinin bakım ve onarımını yapmak üzere yapılmıştı. Tersane orijinal olarak 2 atölyeden oluşturulmuş, ihtiyaç doğdukça ve imkanlar müsait olduğunda büyütülmüştür. 45 metre uzunluğundaki ve buhar gücüyle çalışan kızak 1884 yılında inşaa edilmiş ve bu kızağa 1910 yılında elektrik gücüyle çalışan ikinci bir kızak ilave edilmiştir. Kamuoyunca çok sevilen, 1938 yılında hizmete giren ve yarım yüzyıldır hizmet veren Kacatas ve Sarıyer gibi ilk yapılan bazı feribotlar bu tersanede imal edilmiştir. Tersane, 1984 yılında Ulaştırma Bakanlığının kontrolüne geçmeden önce, değişik kamu kuruluşlarının kontrolü altında bulunmuştur. Nihayet 1996 yılında Rahmi M. Koç Müzesi ve Kültür Vakfı tarafından satın alınmıştır.

Müze bilgileri müzenin kendi sitesinden alınmıştır.

Kaynak:http://www.rmk-museum.org.tr/turkce/about/history.html

Monday, August 11, 2008

Pera Müzesi -Sergi

Haftasonu iki sergi gezdik. Fena değildi. Miro'ya NY'dayken gitmiştim. Orada ki sergi çok daha güzeldi...
Fotoğraflara gelince, aşağıdaki kuşlu fotoğraf güzeldi. Onun dışında ben sadece 3 tane daha beğendim bir tanesi aşıklar, diğeri yer çekimi bir diğeri de isimsizdi...
Sergileri gezmek istiyorsanız acele edin bu ayın sonunda bitiyor.
Pazar akşamıda Ortaköyde gecenin keyfini çıkardık... Brrrr odası var caminin hemen köşesinde... :-) boğaz köprüsü fotoğraflarıda bendenize ait...





Maeght Koleksiyonu’ndan
Baskılar, Resimler ve Heykeller

Yıl 1946... II. Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde tüm dünyada savaşın acıları ve yaraları sarılmaya çalışılırken bugün dünya düşün tarihi ve resim sanatının kilometre taşları, J. Paul Sartre, R. Char, A. Giacometti, M. Leiris, J. Prévert, T. Tzara, P. Bonnard, H. Matisse, G. Braque, F. Léger, M. Chagall, A. Calder, A. Malraux, B. Van Velde, F. A. Bazaine, E. Chillida ve Joan Miró Paris’te bir araya gelir...

Dönemin sanatı, modern sanatın Hitler’in deyişi ile saçmalık ve sapkın ilan edildiği dönemin hemen ertesinde gelişir. İnsanların şaşkın, sevinçli, yaraları sarmaya, yeniden hayatla barışmaya hazır olduğu bir dönemde, Paris bir mıknatıs gibi çeker tüm sanatçıları. Sanatın ancak özgür bir ortamda gelişebileceğinin de kanıtıdır bu...

Tzara’nın kitabını 1947’de resimler Miró... Miró’nun sanatını şiirle anlatır Prévert... Fransa’nın her zaman övünçle anacağı Kültür Bakanı André Malraux düşün ve edebiyat dünyasını yeni bir boyuta taşırken etkilendiği yakın arkadaşı Miró’nun da sanatını anlatır bir kitabında uzun uzun.
Bu dönemde Dadaizm, Kübizm, Sürrealizm, Otomatizm ve de Varoluşçuluk gibi yaşamı ve sanatı sorgulayan ve alışılmışın dışında yeni boyutlar getiren düşünce ve sanat akımları gelişir ve kendini bu akımlarla özleştirecek sanatçıları bulur. Yüzlerce sanatçı ve düşün adamına Maeght Ailesi kucak açar, onların dostu ve hamisi olur. Miró’nun ise her zaman özel bir konumu vardır Aile içinde.

Maeght Ailesi, II. Dünya Savaşından önce 1930’ lu yıllarda başlayan düşün insanları ve sanatçılarla olan dosluğuna yeni bir boyut kazandırmak ve sanatçılarına daha özgür bir çalışma ortamı yaratmak için, 1964 yılında Maeght Vakfı’nı kurar. Bu Vakıf Fransa’da kurulan ilk modern sanat vakfıdır.

Küratörlüğünü Maeght Ailesi’nin üçüncü kuşak temsilcisi ve çocukluğunun önemli bir bölümünü sanatçı ile paylaşmış Yoyo Maeght’ın yaptığı, Joan Miró: Maeght Koleksiyonu’ndan Baskılar, Resimler ve Heykeller sergisi, Miró’nun II. Dünya Savaşı sonrasını yansıtan coşkulu, sevinçli renklerinin yanı sıra uzun süren hoş bir dostluğun izlerini de sunuyor.

kaynak ve resimler: http://www.peramuzesi.org.tr/sergiler26b.html



Baykuşun Kareleri


30. kuruluş yıldönümünü Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nde 67 mezununun seçilmiş fotoğraflarından oluşan bir sergiyle kutlayan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fotoğraf Bölümü, 13 Temmuz 1978 tarihinde İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Yüksek Dekoratif Sanatlar Bölümü, Fotoğraf Enstitüsü olarak kurulmuştur.

Fotoğraf Enstitüsü, Türkiye’de fotoğraf eğitimi anlamında kurumlaşmanın temsilcisi olmuştur. Daha önceleri fotoğraf kulüpleri kurulmuş ve çeşitli kurumlarda fotoğraf dersleri verilmişse de lisans düzeyinde dört yıllık bir fotoğraf eğitimini hayata geçirmek ancak günümüzden otuz yıl önce gerçekleşebilmiştir. Okulun ilk yıllarını, kurucularından ve ilk hocalarından Cafer Türkmen şöyle anlatır: “İlk yıl ikiyüz kişi başvurdu. Ancak onbeş öğrenci alabildik. Salıpazarı’nda şimdiki Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü’nün olduğu yerin arkalarında eski bir handa eğitime başladık. 70-80 basamakla çıkılan üç katlı bir binaydı burası. Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü ile aynı binayı paylaşıyorduk. En alt katta ise Sinema Televizyon Enstitüsü’nün yanıcı filmler arşivi ve okulun bekâr müstahdemlerinin kaldığı bir koğuş bulunuyordu.” (Saliha Dıraman, Cafer Türkmen sergisi kataloğu, 2002).
Otuz yıllık geçmişinde üç yüzden fazla mezun veren Fotoğraf Bölümü’nün 30. kuruluş yılı kutlamalarının bütünleştirici etkinliklerinden biri olan bu sergi, Türkiye’nin akademik anlamda ilk fotoğraf bölümünün kuruluşunu ve mezunlarını anarken, yıllardır profesyonel çalışmalarını sürdüren bölüm mezunlarının deneyimlerini de bizlerle paylaşıyor.

kaynak ve resimler: http://www.peramuzesi.org.tr/sergiler26b.html

About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html