Thursday, September 30, 2010

Şikago

Nostaljiye devam. Sandıktan çıkanlar. Aslında fotoğrafların orjinal renkleri çok güzel ama nedense taranınca bozuldu. Neyse canım...
Bir gün fırsat bulursam büyük sandığı açarım, arizona ve diğerlerinin olduğu. Eskiden sadece arkadaşlarımı ve kendimi çekiyormuşum yeni yeni başlamış bu manzara çekme olayına...:-))) kehhh...kehhhhh...
Chicago, güzel, sevimli şehir. Her gittiğimde çok güldüğüm ve çok mutlu olduğum ender şehirlerden birtanesi.
Michigan avenue chicago'nun en önemli caddesi. Buranın beldiye başkanı şehre turist çekmek için elinden geleni yapıyordu. Ben gittiğimde birkeresinde CowParade denk gelmiştim. Bir gittiğimde banklar vardı. (çeşitli koltuklar, banklar süperdi), Bir başka gittiğimde de tombul kadınlar vardı. Kısacası herzaman başka bir güzellik.
Lake Michigan, Chicago river, vs.vs. Daha fazlası için tık tık .

Buz gibi havasını, sıcak insanlarını unutamadığım bir şehir. Müzik ve pizzayıda ekleyebilirmiyiz.
O zamanlar gittiğim yerleri not almıyordum. Tek hatırladığım duvarlarının gelen ünlülerin yazıları ile dolu olduğuydu ve 1 saat kuyrukta beklemiştik içeri girmek için.


Aşağıdaki şarkı sözlerini Chicago müzikali'nden seçtim.



Take me back to Chicago
Lay my soul to rest
Where my life was free and easy
Remember me at my best

Take me back to Chicago
Where music was all I had
I tried to be good as I could
And sometimes that made me sad

I still dream of the lake of peacefulness
The warm summer breeze
'Cause my life was so much simpler then
Street corners and Tastee Freeze





Wake up sunshine
Open up your sleepy eyes for me
Can't have you hidin'
I've been waiting all the night
People waiting for the light
Sunshine, sunshine

Wake up sunshine
Let me feel your warm sunlight on me
Can't have you hidin'
Night was long and night was cold
But today we're one day older
Sunshine, you make my life sunshine

You know I'm talkin' to you
I know you're knowin' it too
So just stop hidin' your face
Just open your eyes
Just smile your smile
I'm talkin' to you

Wake up sunshine
Ooh it's good to have you here with me
Can't have you hidin'
Can't imagine what I'd do
But feel too lonely without you
Sunshine, sunshine
You got to wake up girl
And face the day ahead











As my life goes on I believe
Somehow something's changed
Something deep inside
Ooh a part of me

There's a strange new light in my eyes
Things I've never known
Changing my life
Changing me

I've been searchin'
So long
To find an answer
Now I know my life has meaning

Now I see myself as I am
Feeling very free
Life is everything
Ooh it's meant to be
When my days have come to an end
I will understand
What I left behind
Part of me

Yale University (Connecticut), Cape Cod (Massachusetts)

Biraz nostalji yapayım dedim. Geçmişe gittim. Uzun yıllar öncesine... Fotoğraflarımı scan ettim.
Once upon a time in America.:-)
Yale University. Bu fotoğraflar oraya ait. Bu şehirde pek çok iyi ve kötü anım vardır.
İlk iki fotoğrafta Cape Cod'a ait. Amerikanın doğusunda en sevdiğim sahildi. Alabildiğine bir kumsal ve altın rengi. Okyanus bile gözüme güzel gözüküyordu burada.:-)
Tabiki batı yakasının sahilleri çok güzel ama burası bambaşkaydı. Burası hakkında daha fazla bilgi için tık tık.
(yada http://www.capecodchamber.org)
Gördüğünüz üzere ayak izi olmayan kumlarda nasıl dağıtıp çılgınlar gibi ayak baılmadık yer bırakmamışım...:-) Gençlik işte...:-)) keh...keh... Enerji istiyorum...:-)





Tuesday, September 28, 2010

Okuyan kedi-Pasajlar


Avrupa pasajı (Aynalı Pasaj)
Pasaj, elektriğin henüz olmadığı dönemde içerisini aydınlatan gaz lâmbalarının sağladığı ışığı arttırmak için arkalarına konan aynalardan ötürü “Aynalı Pasaj” ismi ile anılır olmuştur. Paris’deki emsallerine en çok benzeyen pasajdır. Meşrutiyet Caddesi’ni, Balıkpazarı’na bağlar. Mimari düzeni ve üslûbu ile “pasaj” tanımına tam olarak uyar. 1870 büyük Pera yangını öncesi burada “Jardin des Fleurs” isimli bir müzikli bahçe bulunmaktaydı. Yangın sonrası bugünkü pasaj mimar Pulgher tarafından tasarlanıp yapılmıştır.

Pasaj üç katlıdır. Zemin katta karşılıklı 22 dükkân bulunur. Üst katlarda ise dükkânlarla aynı hizada, fakat onlardan bağımsız odalar yer alır ve bu odalara pasajın orta kısmın¬daki merdivenler ile erişilir. Pasajı çatıdaki camekân aydınlatır. Geçide bakan birinci katlar boyunca, cephedeki nişlere yerleştirilmiş pişmiş topraktan yarı natür boyda kadın heykelleri yer alırlar. Sanat değeri yüksek olan bu heykellerin her biri bir mesleği sem¬bolize etmekte olup pasajın içinde bir sanat galerisi atmosferi yaratırlar.

Pasajın kiracılarının arasında Saray’a araba yapmakla ünlü olan Scribe’nin adı geçmektedir. Ayrıca ünlü çiçekçi Sabuncakis ve müzik âletleri satıcısı Commen- diger’in yanı sıra, düğme satıcıları, ayakkabıcılar, terziler ve benzeri esnaf da burada faaliyet göstermekte idi. Av¬rupa Pasajı 1929 yılında hazineye devredilerek satıldı. Uzun süre ihmâl edilen pasaj 1990 yılında esaslı bir restorasyon geçirdi. Günümüzde ise antika ve turistik eşya satan bir çarşı şeklini aldı. Aynalı Pasaj, emsalleri içinde en iyi korunan ve değerlendirilenidir.


Çiçek Pasajı
Daha önce İstiklâl Caddesi ile Balıkpazarının kesiştikleri noktada bulunan “Naum Tiyatrosu”, 1870 yılındaki büyük Pera yangınında yok olduktan sonra 1876 yılında yeniden yapıldı. Binanın sahibi Hristaki Zografos, mimarı ise Kleanthy’dir. Bina daha sonra Sadrazam Sait Paşa tarafından satın alınmıştır.

Beş katlı olup avlu etrafında sıralanmış toplam 24 dükkân ve katlarda yer alan 18 daireden oluşan pasaj; kârgir ve putrelli volta döşemelidir. Yapıldığı dönemin özelliklerini taşır. 1930 yılından itibaren bir süre avlu çiçek mezatı için kullanıldığından bina, bundan böyle, “Çiçek Pasajı” olarak anılmağa başlanmış.Binanın ikinci katında Haldun Taner’in başkanlığını yaptığı “Edebiyatçılar Derneği” çalışmış. Pasaj 1978 yılında çıkan yangın ve bakımsızlıktan kısmen çöktü; daha sonra da acil bir müdahale ile iki katı eksik olarak restore edildi.

Çiçek Pasajı derinlemesine bir avlu etrafında oluşur ve sonunda sola dönüşle Sahne Sokağı’na bağlanır. Restorasyon sonrası avlu üzeri estetik değeri olmayan bir camekân ile örtülmüştür. Pasajın avluya bakan duvar yüzeylerinde de eklektik üslûp hakimdir. Günümüzde, ikinci sınıf turis¬te ve gençlere hizmet eder duruma gelmiştir.

Monday, September 27, 2010

Fotoğraf denemesi

26 Eylül de Garanti Bankası Bireysel Emekliliğin düzenlediği fotoğraf çekme etkinliğine katıldım. Herkesin SLR makinası vardı.
Neyse eğitmenler yok K 9000 yapın yok diyaframı 22 yapın yok şunu şöyle yok bunu böyle dediler. Herkes şak şuk çekmeye başladı, vallahi ben onların dediklerini çok yapamadım çünkü makinem SLR değil. O yüzden bende farklı modlarını kullanmaya başladım. Eve gelince ufak bir iki oynama yaptım ortaya bu sonuçlar çıktı. bilmiyorum ama katılımcılar arasında 2 çocuk birde benim fotoğraflarım fena sayılmazdı. Onların eğitimi vardı birde tripodu vardı, hoş sosyalleşip aşağıdaki bir fotoğrafı onların tripdodunu kullanarak çektim.
Birde bizimle çekim yaptılar, kısacası bir kez daha ünlü oldum...:-)
Bir etkinlikte böyle bitti...:-)




Friday, September 24, 2010

Yazdan arta kalan







Bu yaz nasıl bitti anlamadım gitti. Temmuzun ortasına kadar yağmur yağdı sonra bir kapalı bir açık, derken bunaltıcı sıcaklar bastırdı ve 15 gün sonrada sonbahar geldi.
Gri gözkyüzü, karanlık haberler. Artık güzel bir gelecek ile ilgili ümitlerim tükenmeye başladı.

Thursday, September 23, 2010

3 Melek ile 3 Gün

3 melek ile çok güzel 3 gün geçirdim. Uzun zamandır bu kadar çok kahkaha atmamıştım.
Meleklerin işkembe yemelerini büyük bir hayranlıkla seyrettim. Ben bir kaşık bile ağzıma koyamazken onlar hapur hupur götürdüler...:-)


Wednesday, September 15, 2010

Saatçi- Taraklı





Tuesday, September 14, 2010

Sünnet Gölü

Sünnet Gölünü beğendim. Etrafında 4,5 km'lik yürüyüş parkuru var. Göynükten geliyorsanız yol biraz bozuk. Gölden çıkınca Bolu tarafında olan yol biraz daha iyi.
Yolda kamp kuranlara denk geldik. Pek keyifliydiler.:-)
Gölün kıyısında bir motel var. Gereksiz yere çok pahalı, hizmet kalitesi düşük, ayrıca doğaya uygun olmayan korkunç bir iç mekan dekoru var. Fiyonklu kumaş kaplı iskemleler, en son görmek istediğim şey. Birde dinlemek için gidilen bir yerde kim akşamları org müziği dinlemek ister ki.
Hadi piyano olsa, eski türk sanat müziği eserleri çalınsa anlayacağım ama org bu yahuuu...olcak şey değil...:-(

Bolu -Göynük arasında ise bundan daha kötüsü yok artık dedittiren bir doğa otel var. (Çok daha kötüleri varda bu otel orman içinde olmasından dolayı daha bir eksi puan alıyor).Korkunç. Tabiata bu kadar zarar verilebilir. 4-5 katlı bir beton yığını, enlemesine ve boylamasına kocaman birşey. Kimbilir kaç ağacın kesilmesine neden olmuştur. Ahhhhh, ahhh, kimde kabahat belli değil.

Neyse yolunuz düşerse bu göle uğrayın derim. Gölün sonunda köprü var onun arkasında da sanıyorum mehmedin yeri... ağaçlardan pek göremedik. Nasıl bir yer bilmiyorum bu yüzden de tavsiye edemiyorum, ama biraz daha ekonomik olabilir.










Dağ ve orman köylerinin ahşap cumbalı evlerini seyrederek yol aldığınız bölgede Bolu-Göynük yolunun 84. km.sinden ayrılan 13 km.lik orman yolu ile ulaşılan 18 hektar büyüklüğündeki Sünnet Gölü, deniz seviyesinden 820 metre yükseklikte yer alıyor. Çevresini karaçam ağaçlarının kapladığı nazar boncuğu renkli gölün derinliği 22 metre. Doyumsuz güzellikteki kış manzarasını seyretmeye gelenlerin çoğunlukta olduğu bu gölde avlanmak, balıkların büyüyüp çoğalmasına imkan vermek amacıyla şimdilik yasak. Buna rağmen gölde mercan ve alabalık bulunuyor.
Su seviyesinin yükselmesi ile göl içinde bütünü su altında kalan ağaçlar ve yosun türlerinin gizemli bir atmosfer yaratmış. Bu ürkütücü ve vahşi görüntüyü içine alan göl kıyısındaki tesislerde dinlenebilir yemek yiyebilirsiniz. Çevre temiz dağ havasında kondisyon depolamak için uygun yürüyüş yollarına da sahip.
kaynak: sihirlitur.com

Sunday, September 12, 2010

Göynük

İstanbul TEM- Adapazarı çıkışından sonra Bilecik- Eskişehir yoluna girdik. Oradan da Gevre - Taraklı yolunda ilerledik. Çok uzak değil yaklaşık 232 km.
Taraklı dan sonra Karagöl ve Göynük yaptık.
Göynükte safranbolu gibi ama henüz o kadar ticari olmamış hali diyelim.
Hele Taraklı da yürüken bir evin fotoğrafını çekiyordum. Ordaki bayanlar buyrun buyrun dediler. Bayram tatlısı yemeden göndermeyiz sizi. Evlerini açtılar. Baklava ve zeytinyağlı dolma ikram ettiler. Çok hoş bir duygu bu. Bunu çokaz yerde görüyor insan.

Göynükte çok fazla bir şey yok. Bir iki dolaştıktan sonra bitiyor. Hatta dedim ki insan burada yaşarsa ne yapar? Alışmışız İstanbul'a. :-)

Göynükte Konaklama için bir kaç alternatif var. Bunlar:
Akşemsettin Konağı: bu konağın görünüşü çok düzgün. İçide güzel.

Yaklaşık 180 yıllık bir tarihi olan Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan Akşemsettinoğlu Konağı, 2001 yılında restore edilmiş ve pansiyon olarak hizmete girmiştir.
ADRES: Kepkebir Mahallesi Ankara Caddesi No:38 Göynük-BOLU
Tel: 0374 - 451 62 78-79
Faks: 0374 - 451 62 78


Gürcüler konağı: Bu konak diğer konakların karşısında yani nehrin öbür tarafında. Bahçesi güzel gözüküyordu. Perde ve pencereleri de...:_)
GÜRCÜLER KONAĞI:

İlçede 2003 yılında restore edilmiş. İlçe merkezinde yüksek bir yere yapılmış olan konak yaklaşık 150 yıla dayanan bir tarihi var.

ADRES: Hacıabdi Mahallesi Turhanlar Sokak N0:3 Göynük-BOLU
Tel : 0374 - 451 21 16
Cep : 536 823 79 72


Hacı Ali Paşa Konağı: Bu biraz sıkışık bir durumdaydı. Aşağıda çarşıya yakındı.
Bina sahibi tarafından ilçe merkezinde 1996 yılında kendi imkanlarıyla restore edilmiş. Konakta ayrıca kahvaltı salonu ve sedirli oturma eyvanı bulunuyor.

ADRES: Yenice Çaykenarı sokak No:7 Göynük-BOLU
Tel: Zekai YILMAZ : 0532 668 2482

Tel : Murat YILMAZ : 0535 366 0269


Türksoylar Konağı: Saat Kulesine yakın. Manzarası çok güzel. Ufak bir bahçesi var. Karı koca emekli öğretmen bir çift tarafından işletiliyor.
5. numaralı fotoğraf Türksoylar konağının manzarası.
Göynük merkezde kule yolunda güzel manzaralı resyore edilmiş tarihi ahşap konak
Tel: 0374 451 27 88
GSM 0539 431 77 60

www.goynukturksoylarkonagi.com


Birde Göynük motel var.

Otelin alt katında Göynük’ün yöresel yemeklerini tadabileceğiniz bir de restoran var.

ADRES: Gazi Süleyman Paşa Bulvarı No:8 Göynük-BOLU
Tel: 0374 - 451 62 78-79
Faks: 0374 - 451 62 78
e-mail: goynukotel@ttnet.net.trgoynukhotel@ttnet.net.
Ama oralara gidince konakta kalmak en doğrusu...:-)


Göynükte Yemek:

Biz Paşazade de yemek yedik. Güveçte yaprak sorması, yoğurdu, tavuğu, çok lezzetliydi.
Birde Akşemsettin Türbesinin yanındaki parkta Çadır gibi birşey vardı orada da gözleme yedik. Seben marka ayran içtik. Lezzetliydi.

Konak Rest. güzel gözüküyordu ama denemedik.

Taraklıda : Hanımeller Konağında kalınabiliyor. Biz soradan keşfettik orayı.

Gezilecek yerler:
Zafer Kulesi, Akşemsettin Türbesi, Gazi Süleyman Paşa Cammi ve Hamamı. Bıçakçı Ömer Dede Türbesi, Debbağ Dede Türbesi.
Türbelerin içine girmediğim için bilgi veremiyorum. Sadece duvardaki yazı hoşuma gitti (hepsindeki) lütfen çabut bağlamayın, adak adamayın, sürünerek girmeyin, vs. gibi. :-)
Hamamın da güzel bir hikayesi var. Süleyman Paşa bir gün bir işçinin taşıdığı taşı cami duvarına koymadan geri götürdüğünü görür ve nedenini sorar oda derki kirliyim ve kutsal bir yere kirli olarak taşı bırakmak istemem. Süleymanpaşada buyurur, tez hamam yapıla...
Bu arada hamamın giriş ücreti 7tl. ilgilenenlere duyrulur.

















About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html