Tuesday, September 7, 2010

Şeker Bayramı

Öncellikle herkesin şeker bayramını kutlarım.
Bu aralar sağlıklı beslenmeye taktım. Daha öncede söylediğim gibi şekere elveda dedim. Çok zor oluyur çünkü ara öğünlerde mutlaka şeker istiyorum ama vücudumu bunu alıştıracağım.
Bu arada şekerin zararlarını bana en uygun anlatan yazıyı buldum. Bayram önesi sizinle de paylaşayım dedim.

Kaç yaşında olursanız olun farketmez, mutlaka yılda bir kere tahlil yaptırmakta fayda var. Normal kan sayımı, gizli şeker, vb.

Herkese sağlıklı ve güzel bir bayram dilerim.





Çok konsantreli olan saf şeker tüketimi metabolizmada tamiri zor bozukluklara yol açıyor. Bu nedenle pasta, baklava, çikolata gibi tatlı yiyecekleri mümkün olduğunca az tüketmek gerekiyor
Vücudumuz yakıt olarak karbonhidrat, protein ve yağları kullanır. Ancak en etkin yakıt olarak karbonhidratı tercih eder. Kalp hücreleri ve beyin karbonhidratlarla çalışır. Bu nedenle karbonhidratlara daha çok gereksinim duyarız. Alınan karbonhidrat yetersizse yağ ve protein yakıt olarak kullanılır. Vücutta karbonhidrat depoları normal düzeyin altına düştüğünde proteinlerin amino asitlerinden ve yağların gliserol bölümlerinden glikoz oluşturulabilir.

Vücut proteinlerindeki aminoasitlerin yüzde 60'ı kolayca glikoza dönüştürülebilir. Hücrelerin karbonhidrat düzeyinin ve kan glikoz düzeyinin azalması bu işlevi başlatan iki temel uyarandır. Karbonhidratları doğal ya da yapay (işlenmiş, rafine) olarak tüketiriz. Doğal olanları sebze, meyve, baklagiller ve tahıllardan alırız. Bunlar sağlıklıdır ve metabolizmamızın önemli yapı taşıdır. Uzun zaman tok tutarlar, şişmanlatmazlar ve içerdikleri bol lif sayesinde bağırsakları temizlerler. Yapaysal karbonhidratlar özellikle rafine edilmiş besin maddelerinde bulunur. Beyaz un ürünleri (makarna, muhallebi, pastalar, beyaz ekmek vb.), beyaz pirinç, özellikle beyaz şeker bunların en önemlileridir.

Saf şeker özellikle çok konsantrelidir. Karbonhidrat metabolizmasında tamiri zor bozukluklara yol açar. Elden geldiğince beyaz şeker ve pastalardan kaçınmalıdır. Çünkü şeker hücreler içinde oluşan ve hücre hormonu olarak adlandırılan eikozanoidler'den kötü eikozanoidler'in aşırı artışına neden olur ve böylece iyi eikozanoidlerle kötüler arasındaki fizyolojik denge bozulur. Hücre işlevini yapamaz duruma gelir. Böylece birçok kronik (müzmin) hastalığın oluşma süreci başlar. Fazla şeker yaşam süresini kısaltır. Şekerin kısıtlanması
ise ömrü uzatır. Taze meyveler, baklagiller, tam tahıllar, fasulye, kök sebzeler (patates, havuç), mısır, kestane karbonhidrattan zengin yiyeceklerdir. Doğal hallerinde tüketilirse çok lifli olduklarından bu tür kompleks karbonhidratların sindirilme veya kana geçmesi daha uzun zaman alır ve aniden kan şekeri yükselmez. Şekerde olduğu gibi aşırı insülin salgılanması ve buna bağlı metabolizma ve hormon bozuklukları olmaz.

Oysa, konsantre karbonhidrat olan şeker ve diğer tüm yapaysal karbonhidratlar kan şekerini aniden yükseltip, aşırı insülin hormonu salgılanmasına neden olur. İnsülinin görevi, şekeri kandan yağ hücrelerine taşımak ve kan şekeri düzeyini tekrar normale indirmektir. Normal ölçülerde çok fazla salgılanan insülinin uzun süre etkisiyle büyük miktarlarda kan şekeri hücrelere taşınır. Sonuçta kanda yüksek miktarlarda insülin ve çok az miktarda kan şekeri bulunur. Bu durumda organizmada şeker açlığı başlar. Beyin, fonksiyonlarını düzgün yapması için gereken enerjiyi kan şekerinden sağlar. Tekrar şekerli besin tüketerek bu açlık giderilmeye çalışılırsa, yine aşırı insülin hormonu salgılanması ve ardı sıra kan şekerinin düşmesi gibi aynı olaylar tekrar yaşanır ve olumsuz kısır döngüye girilir.

Böyle bir şeker açlığında tekrar şekerli besin alınmazsa vücutta insülinin karşıtı olan diğer bir hormon "glukagon" salgılanır. Bu hormon yağ hücrelerinden yağları mobilize ederek (çıkararak) enerji sağlar. Böylece fazla kilolar da verilir.

ŞEKER VE TATLILARIN ZARARLARI

Aşırı şeker tüketimine bağlı olarak yüksek miktarlarda insülin salgılanması yağ hücrelerinde yağ depolanmasına neden olur ve her kan şekeri yüksekliğinde aşırı insülin salgılanması ve sonuçta yağ hücrelerinde yağların depolanması tekrarlanır. Böylece obezite (aşırı şişmanlık) gelişir. Demek ki obezitenin önlenmesi için suni şekerden yoksun beslenme çok önemlidir. Sık sık ya da aşırı şeker tüketimi sonucu kan şekeri yükselmesiyle salgılanması artan insülin, büyüme hormonu yapımını da frenler. Büyüme hormonu genel sağlığımız için büyük anlam taşıyan vücudumuzdaki en önemli hormondur. Hiçbir hormonda olmayan yeteneğe sahiptir. Hücreleri gençleştirir, vücut yağ oranını azaltır, kasları güçlendirir, zihinsel fonksiyonu iyileştirir, kolesterolü düşürür, kemikleri güçlendirir, seksüel gücü artırır.

Özetle, büyüme hormonu gençleştirici hormondur. Büyüme hormonunun yapımını artırmak için aşırı şeker tüketiminden kaçınmalıdır. Yüksek kan şekeri AGE riskini artırır. Kan şekeri ne kadar yüksekse, şeker ve proteinlerden AGE oluşumu o kadar kolay olur. Serbest radikallerle okside olmuş şeker, okside olmuş proteinlerle birleşerek karamel benzeri AGE (Advanced Glycosylated Endproducts) olarak tanımlanan ürünleri oluşturur. AGE hücrelerin içerisinde ve hücre aralarında birikir. Ciltte yaşlılık lekeleri diye adlandırılan kahverengi lekeler bu karamel birikintileridir. Şu var ki, ciltteki hücre karamellerinin aksine, vücut içindeki karameller, hücrelerin birbirleriyle iletişimini bozar ve sağlığı negatif etkiler. Kronik hastalıkların seyri kötüleşir, yaşlanma hızlanır. AGE ince damarları tıkar ve kan dolaşımını ve kalp çalışmasını kötüleştirir.

Alıntı: http://rainbow7.blogcu.com/

0 comments:

About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html