skip to main |
skip to sidebar
Prag...
Prag'da Sonbahar... Karanlık saatler neyi anımsatır size; neyi anımsatır fısıldanan yarım sözler, iterken gün ışığına otları ,çiçekleri? Robert Graves 'in 'Sevdaların Kışı' uzun bir acıyı mı getirir düşlerinize; yoksa zamansız bir kaçışı mı büyütür gözlerinizde?..Simdi sonbahar yağmurlu kapıların altında şarkı söylüyor, mevsimler yanarken yüreklerimizde... Suskunuz artık, mevsimler vız geliyor hepimize... Uykudan uyanan bir kız çocuğunun gülümsemeleri avutuyor bizi, zamanın açık penceresinden... Sevginin çoğalması ne anlam taşıyor, haydi bakalım bu kez sen anlat!.. De ki: ''Umutsuz bir umutla ölmek, ama düşersen ellerine Savaş çapulcularının, kurtulmak için pençelerinden Boy göstermek yeniden bir tören alanında, Yaralı ve göğsü madalyalarla dolu, kaldırıp kılıcın Kahraman bir bölüğe yeniden kumanda etmek'' Artık kalmamalı ne öfke ne pişmanlık ne de suçu paylaşma!.. Ne ölen aşkımıza yas, ne uluyan fırtına! Sen mutlaka bu gece Prag'da olmalısın ve Kafka 'yı okumalısın... Sabaha karşı gökyüzünde yıldızlar oynaşırken mutlaka Tuna Nehri 'ne bakıyor olmalısın... Charles Köprüsü'nde şafak sökerken yürümelisin... Bir öğle vakti Franz Kafka'nın doğduğu evi görmelisin; Mozart 'in Don Giovanni'yi ilk kez sahneye koyduğu Estates Tiyatrosu 'nun önünde sarı saçlı, mavi gözlü kızdan bohemya kristal bebekler almalısın, sonra da Antonin Dvorak Müzesi 'ni gezmelisin... Eğer o saatlerde Wenceslas Meydanı 'nda IMF karşıtı gösteriler yapılmıyorsa, müzisyen ve soytarıları seyretmelisin... Çocuksu düşler kurmalısın bir sabah Prag'da Tuna Nehri 'ne bakarken... Bir ara, geçmişe dönmelisin , gri gölgelerle kaplı 1968 Ağustosu'nda, Prag'da tankların paletlerinde ezilen çocukları, yıllar sonra da sosyalizmin coşkusunu düşünmelisin... Sormalısın kendi kendine: ''Ve bu mudur mutluluk? Çifte intihardan sonra Yürek yüreğe karşı yeniden hayata dönmek, Düzeltmek saçlarını, silmek dökülen kanı, Gencecik bir kız bulup kulağına gecede 'Sonsuza kadar' diye yeminler fısıldamak.'' Ne tartışma, ne öfke, ne pişmanlık ne de suçu paylaşma... Ağu vardı kadehte, getiren kim bize ne! Ne ölen aşkımıza yas , ne uluyan fırtına... Karanlıklarda esen, hüznün gülüşü yalnız!.. Bir soğuk kış manzarası , çitleri kar örterken!... Başını hafifce göğe kaldır istersen, bak yağmur yağıyor mu? Kafka'nın evini gezerken bir tuhaf yalnızlık yaşayacaksın!.. Eğer noktalı virgülleri, ünlemleri, soruları yerli yerine koyabiliyorsan inan mutlu olacaksın!.. Prag'da bu pazar ne düşünüyorsun bilmiyorum!.. Bilirim Prag'a sonbahar yakışır!.. Sen de Prag'a... Peki sen Miroslav Holup 'u tanır mısın: ''Git aç kapıyı Belki bir ağaç Bir koru Belki bir bahçe Ya da sihirli bir kent vardır dışarda. Git aç kapıyı. Sis olsa bile dışarda Dağılır Git aç kapıyı Islak karanlıktan başka, Oyuk rüzgardan başka Hiçbir şey olmasa bile dışarda. Git aç kapıyı. Hiç olmazsa Esinti olur Bir parça.'' Kafka'nın evinden çıktığında ıhlamur ağaçlarının üstünde kuleler göreceksin Prag'da... Uzaklarda ağır bulutlar ve hafif yol vardır... Sonra yum gözlerini ve düşün... Ne savaşlardan konuş ne zindanlardan ... deniz fırtınasından konuş... Herbert'in dünyasının ekseninin gıcırdayıp gıcırdamadığına bak, çürümenin paramparça hecelerinden söz et... Adsız çocuklarımızı düşün!.. Yaşamın kahreden o acı bahçelerinde gezin; inatçılığın, bencilliğin, ikiyüzlülüğün karşısında diren!.. Çünkü direnmek sana yakışır!..
Pages
Friday, November 11, 2005
prague romance
Prag...
Prag'da Sonbahar... Karanlık saatler neyi anımsatır size; neyi anımsatır fısıldanan yarım sözler, iterken gün ışığına otları ,çiçekleri? Robert Graves 'in 'Sevdaların Kışı' uzun bir acıyı mı getirir düşlerinize; yoksa zamansız bir kaçışı mı büyütür gözlerinizde?..Simdi sonbahar yağmurlu kapıların altında şarkı söylüyor, mevsimler yanarken yüreklerimizde... Suskunuz artık, mevsimler vız geliyor hepimize... Uykudan uyanan bir kız çocuğunun gülümsemeleri avutuyor bizi, zamanın açık penceresinden... Sevginin çoğalması ne anlam taşıyor, haydi bakalım bu kez sen anlat!.. De ki: ''Umutsuz bir umutla ölmek, ama düşersen ellerine Savaş çapulcularının, kurtulmak için pençelerinden Boy göstermek yeniden bir tören alanında, Yaralı ve göğsü madalyalarla dolu, kaldırıp kılıcın Kahraman bir bölüğe yeniden kumanda etmek'' Artık kalmamalı ne öfke ne pişmanlık ne de suçu paylaşma!.. Ne ölen aşkımıza yas, ne uluyan fırtına! Sen mutlaka bu gece Prag'da olmalısın ve Kafka 'yı okumalısın... Sabaha karşı gökyüzünde yıldızlar oynaşırken mutlaka Tuna Nehri 'ne bakıyor olmalısın... Charles Köprüsü'nde şafak sökerken yürümelisin... Bir öğle vakti Franz Kafka'nın doğduğu evi görmelisin; Mozart 'in Don Giovanni'yi ilk kez sahneye koyduğu Estates Tiyatrosu 'nun önünde sarı saçlı, mavi gözlü kızdan bohemya kristal bebekler almalısın, sonra da Antonin Dvorak Müzesi 'ni gezmelisin... Eğer o saatlerde Wenceslas Meydanı 'nda IMF karşıtı gösteriler yapılmıyorsa, müzisyen ve soytarıları seyretmelisin... Çocuksu düşler kurmalısın bir sabah Prag'da Tuna Nehri 'ne bakarken... Bir ara, geçmişe dönmelisin , gri gölgelerle kaplı 1968 Ağustosu'nda, Prag'da tankların paletlerinde ezilen çocukları, yıllar sonra da sosyalizmin coşkusunu düşünmelisin... Sormalısın kendi kendine: ''Ve bu mudur mutluluk? Çifte intihardan sonra Yürek yüreğe karşı yeniden hayata dönmek, Düzeltmek saçlarını, silmek dökülen kanı, Gencecik bir kız bulup kulağına gecede 'Sonsuza kadar' diye yeminler fısıldamak.'' Ne tartışma, ne öfke, ne pişmanlık ne de suçu paylaşma... Ağu vardı kadehte, getiren kim bize ne! Ne ölen aşkımıza yas , ne uluyan fırtına... Karanlıklarda esen, hüznün gülüşü yalnız!.. Bir soğuk kış manzarası , çitleri kar örterken!... Başını hafifce göğe kaldır istersen, bak yağmur yağıyor mu? Kafka'nın evini gezerken bir tuhaf yalnızlık yaşayacaksın!.. Eğer noktalı virgülleri, ünlemleri, soruları yerli yerine koyabiliyorsan inan mutlu olacaksın!.. Prag'da bu pazar ne düşünüyorsun bilmiyorum!.. Bilirim Prag'a sonbahar yakışır!.. Sen de Prag'a... Peki sen Miroslav Holup 'u tanır mısın: ''Git aç kapıyı Belki bir ağaç Bir koru Belki bir bahçe Ya da sihirli bir kent vardır dışarda. Git aç kapıyı. Sis olsa bile dışarda Dağılır Git aç kapıyı Islak karanlıktan başka, Oyuk rüzgardan başka Hiçbir şey olmasa bile dışarda. Git aç kapıyı. Hiç olmazsa Esinti olur Bir parça.'' Kafka'nın evinden çıktığında ıhlamur ağaçlarının üstünde kuleler göreceksin Prag'da... Uzaklarda ağır bulutlar ve hafif yol vardır... Sonra yum gözlerini ve düşün... Ne savaşlardan konuş ne zindanlardan ... deniz fırtınasından konuş... Herbert'in dünyasının ekseninin gıcırdayıp gıcırdamadığına bak, çürümenin paramparça hecelerinden söz et... Adsız çocuklarımızı düşün!.. Yaşamın kahreden o acı bahçelerinde gezin; inatçılığın, bencilliğin, ikiyüzlülüğün karşısında diren!.. Çünkü direnmek sana yakışır!..
About
.
Search This Blog
About Me
Translate
Popular Posts
-
Aşağıda görünen pasta tarafımdan çok özenle seçilmiştir!!! Binlerce pasta arasından bu pastaya hayran oldum...:-)) bu yazıda devam edecek......
-
Ortaokuldan beri yanıma kim oturursa otursun benimle hep konuşur...Hepte anlatacak bir dert bulurlar... Geçen gün taksideyim...Mutlaka konuş...
-
Arboretum kısaca canlı ağaç müzesi demek. Avrupa ve Amerika da özellikle orman fakültelerine ve bazende şehre ait arboretumlar görmeniz ...
-
Düğün törenim tam istediğim gibiydi. Ailem, dostlarım ve arkadaşlarımla tam planladığım gibi gerçekleşti. Ahmet Altan geçen günkü bir yazısn...
-
Bu haftasonun en güzel olayı teyze olmamdı. Pazar günü Lale arkadaşım sayesinde teyze olmanın keyfini çıkardım. Efe 14.04.2007'de dünyay...
-
Dün biraz bahs ettmiştim... Atrium yolunda çektiğim fotoğraflardan... Bugün Zeynep'in sayfasında bahar dalı fotoğrafı gördüm...Çok güze...
-
Lviv'e nihayet geldik. Odessa ve Kiev den çok turistik. Artık yaptığım seyahatlerde şunu görüyorum, fazla turist alan yerler öz dokula...
Yasal Uyarı
Fotoğrafların korunması konusu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) m.84′de düzenlenmiştir. "Bir işareti, resim veya sesi, bunları nakle yarıyan bir alet üzerine tesbit eden veya ticari maksatlarla haklı olarak çoğaltan yahut yayan kimse, aynı işaretin, resmin veya sesin 3 üncü bir kişi tarafından aynı vasıtadan faydalanılmak suretiyle çoğaltılmasını veya yayımlanmasını menedebilir.
Fotoğrafların telif hakkı acupofcaffeine aittir. İzinsiz kullanımı durumunda her türlü yasal yola başvurulacaktır.
Blog Archive
geziyorum
Labels
- adalar (34)
- adana (1)
- akyaka (1)
- alaçatı (7)
- almanya (2)
- Amsterdam-Belçika (3)
- ankara (3)
- antakya (1)
- Antalya (10)
- assos (1)
- avusturya (9)
- ayvalık (4)
- baden baden (1)
- bafa gölü (2)
- batum (2)
- bodrum (1)
- bolu (2)
- bozcaada (3)
- bulgaristan (1)
- bursa (12)
- çatalca (7)
- çeşme (2)
- chios (4)
- Çıralı (5)
- colmar (1)
- cumalıkızık (1)
- cunda (5)
- dalyan (1)
- datça (7)
- doğu karadeniz (4)
- efes (1)
- eqisheim (1)
- fethiye (4)
- foça (3)
- Fransa (21)
- geziyorum (486)
- göcek (2)
- Gökçeada (6)
- gölyazı (2)
- greece (4)
- hiç. (1)
- iğneada (4)
- ispanya (11)
- ist (1)
- İstanbul (152)
- İstek-hikaye (2)
- italya (22)
- izmir (2)
- iznik (4)
- kapadokya (12)
- karadeniz (6)
- karagöl (1)
- kıbrıs (6)
- ku (1)
- kutlama (1)
- lavanta (1)
- likya yolu (5)
- linklerim (2)
- manyas (1)
- manyas kus cenneti (4)
- marmaris (1)
- okuyalım öğrenelim (27)
- ondan bundan birazda benden (351)
- pamukkale (1)
- polonezköy (3)
- Prag (3)
- romanya (1)
- safranbolu (3)
- sanatsal etkinliklerim (51)
- sapanca (1)
- Semtler (58)
- side (4)
- sinop (6)
- şirince (1)
- sofya (1)
- taraklı (2)
- tasarım (3)
- türkiye (181)
- uçmakdere (1)
- Ukrayna (9)
- urla (1)
- yalova (1)
- yaşam (14)
- yeme içme (1)
- yemeklerim (13)
- yunanistan (10)
sevdiklerim
mutfaktan nefis kokular geliyor
Yeni Eklenenler
Search this blog
Followers
Powered by Blogger.
Copyright (c) 2010 A CUP OF CAFFEINE. Design by WPThemes Expert
Blogger Templates, Grocery Coupons and Daily Fantasy Sports.
1 comments:
Prag, blog diye araken ulaştım sayfanıza ve gezi etiketli yazılarınızı okurken older post older post diye diye bir sabahı geçirdim okuyarak. Prag ile ilgili yazdıklarınız alıntı değilse bu işi (yazma) yaparak da hayatınızı kazanabilirsiniz gibi geldi bana. Sanırım Prag ile ilgili daha iyi yazılamazdı. Sanırım diyorum çünkü görmedim Prag'ı, henüz...
Post a Comment