Monday, March 17, 2008

Annadolu Feneri-Anadoluğu Kavağı-Polonezköy

Bu hafta sonu trio yaptık... Anadolu Feneri, Anadolu Kavağı, Polonezköy... Üçünüde bir Pazar gününe sığdırdık...Tarihi tam olarak hatırlamıyorum ama sanııyorum iki ay öncede Anadolu Kavağındaydık... Hava çok güzeldi. Güneşi gören turistler kısa kollularla dolaşıyorlardı. Yabancı Turist sayısının fazlalığı beni pek sevindirdi nedense... :-) Genel olarak Fransızlar ve Amerikalılar ağırlıktaydı... Aşağıdaki fotoğrafların tamamı Anadolu Fenerine ait. Burada yemek yemeyi planlıyorsanız eğer Kaptan Köşkünü öneririm, hemen Caminin yanında merdivenlerle iniliyor...Manzarasına doyum olmuyor, yaz gelmediğinden çardadkları yoktu...
Fenerin etrafı ve sokakları çok güzeldi...19 numara... Yaşlı bir teyze gülümseyerek beyaz kapının dışına çıktı. Belliki yanlızlıktan sıkılmıştı. Gülümseyerek hoşgeldiniz, nasılsınız dedi...

Yazılar sırasıyla devamı edecek....


Köye adını veren fener ilk olarak 1834 yılında kurulmuş. 1858 de Fransızlar tarafından karşı sahildeki Rumeli feneriyle beraber kule kısmı yapılarak işletilmeye başlanmış. 1933'de Fransızlara verilen 100 senelik işletme imtiyazı iptal edilmiş ve tamamen Türklere geçmiş.. Anadolu feneri orijinal halini koruyan nadir fenerlerden biri. Bir tek fenerin kristalini döndüren motor ve ampul sonradan eklenmiş. Denizden 75 m yükseklikteki fener, saniyede bir beyaz ışık veriyor, 18 saniye bekliyor.


Fenni isimli bir şairin Sevahilname adlı eserinde yer alan 63 beyitlik bir şiir,Boğaziçindeki tüm köy ve mevkileri birer beyitle anlatmaktadır.İşte Anadolu feneri için 1720lerde yazılmış şiir;

"Meyl idüp şem-i izari içün ol simbere
Düştü pervane-i dil şimdi fenerden fenere"

Bugünkü dille

"Meyletti yanağından ışık saçan gümüş göğüslü yare
Gönül kelebeği uçup kondu şimdi fenerden fenere"

Kaynak:Anadolu feneri"Tarihten gelen ışık" ALİ SOYSAL Denizler Kitapevi Kaynak:Anadolufeneeri.net

Posted by Picasa

 
 
 
 
Posted by Picasa

12 comments:

Defne said...

Fotoğraflarla yine içimi açtın.

Aşağıdaki manolya yazına kaçtır yorum yazmaya çalıştım ama kapalı görünüyor. Eşim ve ben New Orleans'ta yaşarken görüp bayılmıştım ben bu Japon manolyalarına :). Bizim oralarda da var mı acaba diye düşünmüştüm o zamanlar. Ankara'da olmasa da İstanbul'da biryerlerde olması ne güzel. İstanbul'da ayrı bir güzel görünüyorlardır eminim. Bana New Orleans günlerini hatırlattın, sağol :).

Sevgilerimle.

Seyhan said...

Selam ,
Yine döktürmüşsün diyorum başka bir şeyde demiyorum.

Manolya yazısında bend sorun yaşadım yoruma kapalı gibi:(

Timur said...

Istanbulun en sevdigim yerlerinden biridir Anadolu Kavağı ve lakin ne yazık ki gidilememiştir Anadolu Feneri'ne ..sakin ve sessiz bi yer belli ki ..
gönül kelebeği olmak lazım :)

tmr

Anonymous said...

Anadolu Kavağı'na birkaç kez vapurla gittim. Anadolu Feneri'ne ise sadece birkez...
Polenözköy'ü çok merak etmeme rağmen hiç gidemedim.
Arzu'cuğum, İstanbul senin gözlerinle ayrı güzel ve ben blogunda yer verdiğin fotograflara bakınca, İstanbul' daha çok özlüyorum.
Sevgiler

Anonymous said...

Anadolu Kavağını ben de çok severim. FOtoğraflar ne kadar güzel. Öyle içim açıldı ki...Sevgiler...

Anonymous said...

@Defne...
Ne mutlu bana... Gerilere uzaklara dönmek o günleri yaşamak ne güzeldir.
Bu ağaçtan İstanbulda benim bildiğim 4-5 tane var. Biride benim iş yerimde ön pencereden görülüyor...:-))
İşte böyle... cumartesiye çiçeklerini dökmemişş oolursas Bebektekinin fotoğrafını da çekerim...
Sevgiler...arzu

Anonymous said...

@Pıtrcık...

Yine bakarsın belki bir gün bir yerde aynı fotoğrafı çekerken karşılaşırız...:-))

sevgiler...arzu

Anonymous said...

@Timur;
kesinlikle gitmelisin gerçekten çok sakin... Tabiki mevsimi ve saati var...Sabahın erken vaktinde pek kalabalık olmuyor...
selamlar...arzu

Anonymous said...

@Minecim...

Söyleyecek söz bırakmadın bana.:-)
Gazeteleri, kitapları, okuduklarımı bir kenara bırakıyorum çünkü ancak gördüklerim gerçek ve ben sadece gerçekleri yaşamak, yorumlamak istiyorum...tabiki yapabildiğim kadarıyla...
Bu blog da bana bu şansı veriyor...
Gördüklerim ama paylaşmak istemediklerimi zaten hep beraber görüyoruz...:-))
İsstanbula gelirseniz, bir kaç günlük büyük tur paketi yapacağım size...:-)))
Seevgilerimle...
Arzu

Anonymous said...

@Gülümseyiş...

Teşekkür ederim...Limonata için yanıt yazmşmıydım hatırlamıyorum ama Ortaköy house cafe gerçkten güzel yapıyor...Birde ortaköyde Sedir...tavsiye ederim...
Sevgiler...
Arzu

Özgür Coşar said...

İstanbul'a gittiğimizde boğaz turu yapan gemilerle kavaklara gideriz. Şimdi tam hatırlamıyorum hangisiydi anadolu mu rumeli mi? Hatırladığım dik bir yokuşu tırmanıp hisarın kalıntılarına ulaşınca, ki yolda enfes manzaralar var, Karadeniz ile Marmara birlikte görülebiliyor. İki denizi aynı anda görmek, boğazın eşsizliği insanı etkiliyor.
Sayenizde oraları hatırladım. Elinize sağlık...

Anonymous said...

@Sadeceözgür;

Bende çıkaramadım şimdi... Anadolu Kavağının tepesinde Cenevizliler kalesi (Yoros kalesi) var.. Oraya meerdivenlerle çıkılıyor ve gerçekten fotoğraflardaki gibi bir manzarası var....bilmem ki... Arkadaşlarrııma, dostlarıma, blog komşularıma geçmişte yaşadıkları güzel günleri hatırlatabiliyorsam mutlu bana...
Selamlar...Arzu

About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html