Tuesday, June 24, 2008

Arnavutköy

Pazargünü değişik bir gezi oldu. Arnavutköy'e çok gitmeme rağmen hala girmediğim birsürü güzel sokağın olduğunu fark ettim. Arnavutköy'ün yukarısı ve aşağıısı var. Aşağıya çarşı deniyor. Yukarıda ise ayrı bir dünya var...Sessiz, sakin, huzurlu. Bu sokakların birinde ev sahibi olmak süper olurdu...
Mavi bina Turyap'ın genel müdürlük binasıymış. Çiçekli kapıda bu binaya ait... Pembe apatman... işte burada bir daire fena olmaz...:-))
Diğer bilgilere buradan ulaşabilirrsiniz.






Bakırköy...

Uzun zamanddır Bakırköyde yürümüyordum... Şöyle bir dolanayım dedim... Biraz nostaljik bir tur yaptık... Sinema 74'ün pasajı, Mudodan çıkınca doğru yürüyünce demircilerin oradaki taş mektep...Hemen sayfalarından aldığım bilgiyi aktarayım...
Taş Mektep...1884 Fransız yapımı olan bu bina 2. derece tarihi eser statüsünde olup, Anıtlar Yüksek Kurulu'na bağlıdır. Yapıldığı yıllarda Fransız Karakolu olarak kullanılmış, sonra da Aya Yorgi Kilisesi'ne bağlı "Rahibeler Okulu" olarak hizmet vermiştir. Kısa bir süre sonra da Rum Ortaokulu olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bakırköy'deki Rumların azalmasıyla birlikte, kiliseye bağlı çalışanlar ve yoksullar için bir aşevine dönüştürülmüştür.

1928 yılında Bakırköy, Yeşilköy ve Yeşilyurt'un tek Merkez Ortaokulu olarak öğretime açılmış ve 1968 yılına kadar sayısız öğrenciye hizmet vermiştir. 1968'den sonra vakıf niteliğinde çalışmalar yapılmıştır.
1991 yılında Tarık Akan tarafından aslına uygun olarak düzenlenip, Özel Taş İlkokulu olarak eğitim-öğretime başlamıştır.
Bakırköy hakkndaki diğer bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.

Bu yıkık evin önünden zaman zaman zaman arabbayla geçerim (trafik çok sıkınca alternatif iç yollar)üzerine yazılan yazılar beni pek bir hayrete düşürür...!!!
Burada değişik birde kilise vardır... Ahşap eski evleri pek bir severim. O yüzden yıkılmadan hepsini fotoğraflamak istiyorum...

Bu semt değişiktir...



İş çıkışı bir gezi...

Perşembe akşamıydı sanırım, iş çıkışı Ortaköy'e gidelim dedik...Taksimden aşağıya sahile yürüdük, tam Kabataş iskelesinin önünde Adalar vapuru kalkıyor sesini duyunca hadi gidelim dedik... Niye niyet neye kısmet...:-)
Vapurda günbatımını izlemek çok güzeldi. Birde herkes birbirini tanıyordu. Sanıyorum bizim dışımızda herkes adalıydı...Balıkçı vardı...Açık arttırma mı desem loto mu desem, bir türlü çekiliş ile bir kasa balığı sattı.
Bugüne kadar Kınalıada'ya hiç gitmemiştim...(Adaların en küçüğü, İstanbul'a en yakını ve üzerindeki televizyon yansıtıcıları ile "görüntü" açısından en "kirli" olanı). Çok sevimsiz bence... Vakit az olunca bu adada inelim dedik... Vapurdan inince tam karşımızda Bahar pastanesi vardı. Biz sola yürüdük...Çarşının içinden geçtik...Biraz tırmandık...Pek birşey göremdik..Çirkin apartmanlarıın dışında...
 

Kınalıada'da fayton yok. Aslında olmasına gerek de yok. Çünkü bir ucundan, diğer ucuna en çok 20-25 dakikada ulaşmanız mümkün.
 

İskelenin tam karşısındaki ikiz Sirakyan evleri, adanın mimari özellik ve güzellikteki tek yapısı. Sol taraf balıkçı barınağı ve çay bahçelerine uzanıyor. Sağ tarafta ise plaj var. Adanın arkasına geçmek için en pratik yol doğru karşıya geçmek, tepeyi tırmanmak ve Hıristo Manastırı'nın bulunduğu yeşil çayırı aşıp Ayazma Plajı'na inmek.

 
Sağ tarafa doğru yürümeye devam ederseniz adanın ucuna doğru bir kaç güzel yapı görmeniz mümkün. Burada Kınalıada su sporları Kulübünü geçmek için yukarıya tırmanırsanız oradan fotoğraftaki günbatımını sizde seyredebilirsiniz.
 
Posted by Picasa

Kınalıda pek bir içimiz sıkıldı. Hemen kendimizi Burgaz'a attık...Sahildekii balıkçıların orada oturduk...Kendimize geldik...Ada havasını içimize çektk ve yorgun argın ama keyifli bir şekilde son vapurla İstanbul'a döndük...

Sunday, June 15, 2008

Kilyos Civarları...

Yaz geldi. İçimden denize girmek dışında başka birşey gelmiyor...ÖSS sınavı olduğu için heryer pek bir boştu... Önce Uskumruköy'ün oradan da Gümüşdereye gittik. Dağ rest. (aşağıda fotoğrafları olan) yemek yedkten sonra, Demirciköy'e uğradık. Dalia Beach Club (Dalia balık) bu taraflarda denize girebileceğiniz en güzel yerlerden biri bence...Birde burayauğrayabilirsiniz.
Tüm bunlardan sonra bisiklte binmeyi hak ettik dedik ve Belgrad ormanına doğru yola koyulduk... Kimsecikler yoktu... Süperdi... Ondan sonra birazda sahilde gezinelim dedik... Büyükdereye uğradık...
Anatolian arts'ı bulduk... Bana hediye almayı düşünüyorsanız aşağıdaki pelikan fena fikir değil derim...:-)))



Posted by Picasa





Posted by Picasa

Posted by Picasa

Sunday, June 8, 2008

Brezilyadan gönderilen mutluluk...

Obrigado tanto… que você é muito pensativo e tipo…

Era uma grande surpresa para mim…

Eu não sei agradecer-lhe… que você é meus msantos…

e você será para sempre.

Eu amei realmente seus presentes…


e eu estou indo mantê-los para sempre…

você é muito especial a mim… Eu desejo-lhe uma boa sorte…


Eu falto-o… agradeço- lhe tanto…






Posted by Picasa

Wednesday, June 4, 2008

Öylesine...

Bugün gelen bir e-mail...Yazarını bilmiyorum, çok hoşuma gitti...
öyle çok “sevdiğim” var ki...
çocukların gözlerini sevdim...
içimde huzuru, mutluluğu yaşattığı için...
dinmeyecek sanılan fırtınaları sevdim...
yaşamın her döneminde,
savaşmam gerektiğini öğrettiği için...
başarısızlıkları sevdim...
başarıya giden yolu gösterdikleri için...
geceleri sevdim...
tüm günümü nasıl geçirdiğimi
değerlendirme olanağı verdiği için...
insanların sorunlarını dinlemeyi sevdim...
yaşamın gerçeklerini görüp,
daha olgun insan olacağımı bildiğim için...
duyulan eksiklikleri sevdim...
her şeye sahip olmanın,
insanı ne kadar mutsuz ettiğini bildiğim için...
sabahın erken saatlerinde çalan çalar saatimin
sesini sevdim... bana bugün de
yaşama olanağı verildiğini gördüğüm için...
buzlu yollarda yürümeyi sevdim...
yaşamda da atılan yanlış bir adımın,
insana ne denli acı vereceğini anımsattığı için...
uzaklıkları sevdim...
özlemlerin duyguları pekiştirdiğini bildiğim için...
yaşamın renklerini sevdim...
yaşanılan tüm duyguları tablolara döktüğü için...
bir şeylere inanmanın mutluluğunu sevdim...
kendimi iyi duyumsadığımda,
yanımda olacak insanların varlığını bildiğim için...
her ne olursa olsun bir şeyin bittiği için üzülmek
yerine yaşandığı için sevinmeyi sevdim...
üzüntülere liman olursak,
mutluluğun başka yerlere demir atacağını bildiğim için...
sevmekten ve sevilmekten korkmayan insanları sevdim...
sevme ve sevilmenin yapaylıktan değil,
doğallıktan geldiğini bildikleri için...
arkadaşlarımla geçirdiğim zamanları sevdim...
içten bir sohbetin, tüm ağrılara iyi geldiğini bildiğim için...
ve sevdiklerimin ellerini tutmayı sevdim...
avcumun içine bıraktığım yüreğime dokundukları için...

Monday, June 2, 2008

Bisiklet Sezonumuzu Açtık...






Sahilde bisiklete bindik... Pek bir kalabalıktı... Canım Türkiyemin insanları denize girmek tehlikeli ve yasaktır tabelasına aldırış etmeden denize atlıyorlardı... Nasıl atlamasınlar ki bbu tabelanın hemen yanındaki diğer bbir tabelada plaj kuralları yazıyor...Diğerindede beldiye ye ait plaj... Bir ilginç tabelada çimenlerin üzerindeki "sondaj suyu kullanılmaktadır" tabelası... Bununda etrafında insancıklar ekmeklerini çimenlere sermişler, mangallarını yakmışlar... Gereçekten eğitim şart mı, yoksa başka birşey mi... bilmiyorum...

Neyse biz bisiklete bindik... Bu arada aşağıdaki çiçeklerin tamamını balkonda yetiştiriyoruz... Petunyalarımızı tohumdan yyetiştirdik...Mart gibi ekmiştik... yeni yeni çıktılar... Licentrayı amcam verdi...O da kuru iki köktü...ama kalp şeklindee çiçekleri var şimdi... Karanfillerimiz iki yıldır bizimle...Baharda deli gibi aştılar. Nisanda...Sanıyorum biraz ılık havaları seviyor...

Çok düğün dernek var bu aralar...

About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html