Bayram tatilinde Gökçeada'ya gittik. İlk gidişimiz olduğu için tam bir keşif gezisi oldu.
Haritanın fotoğrafını direksiyonun üzerinde çektim.:-)
Şunu belirtmek istiyorum ki HARİTANIN ÜZEREİNDE YAZILI OLAN HERE YERE GİDİLMİŞTİR. Ada da ayak basılmadık yer kalmamıştır...!!!
Bir yere gidince o bölgenin yapmadan dönmeyinlerini okurum birde EN'lerini..
Gökçeada Türkiye'nn En rüzgarlı adası...En büyük adası...Dünyanın En çok su kaynağına sahip dördüncü büyük adası...Türkiye'nin En batı noktası (ince burun)...
Yapmadan yada yemdedn dönmeyin bölümünü kendim hazırladım yarın anlatırım, tabiki fotoğraflarla...
Gökçeadanın köyleri çok güzel... Kaleköy, eski bademli, zeytinli, tepeköy, dereköy bu köyler koruma altına alınmış. Eski bademli köyü adanın balkonu sayılıyor... kaleköyü, ovayı ve ege denizini buradan seyredebilirsiniz.
Bu köyü ben çok beğendim. Bilmiyorum neden...
Gittiğim her yerde şehre ait bir ruh ararım...Gökçeada da bu ruh vardı özelliklede bu köyde...
Köye yeni bademliden geçerek çıkıyosunuz. Yeni bademli iğrenç renklere sahip korkunç yapılardan oluşmuş bir yer... pansiyonların çoğuda bu köyde... Burayı geçerken çoğu zaman kafamızı çevirdik...Sonra yukarı tırmanan bir yol... Bir kaç kıvrım sonra bambaşka bir dünya...
Eski bademli...
Eski Bademli de ufak bir köy kahvesi var işletmecisinin ismi Dimitri...Dimitri İstanbul da çalıştktan sonra kendsini emekli yapmış ve doğduğu büyüdüğü köye dönmüş...Kahvenin önünde dut ağcı ve sarı renkli uzun iki tane bank var... Yazın kalabalık zamanda uzun muhabetler için...
Eski çamaşırhanenin önündeki çınar ağcı çok büyüktü... Fotoğraflardan anlaşılıyor mu bilmiyorum...Çamaşırhane şimdi kullanılmıyor...(hoş bazı insanlar!!! içinde mangal yapıyor, tarrihi esermiş, koruma altındadymış kime ne...:-( anlamıyorum gerçekten...)
Birde ilkokul varmış eskiden şimdi otel olmuş... Dimitri okulun yapılması için tüm köy halkı ile birlikte çalışmış... Kovalarla su ve harç taşımışlar... Öyle basit bir okulda yapmamışlar...İçinde spor salonu, tiyatro sahnesi ve büyük iki salonu varmış... Ne yazık ki şimdilerde otel... Orası köy halkı için bir kültür merkezi olarak kalsaydı ne iyi olurdu oysa ki...
Kışın bu köyde toplam 5 kişi yaıyor...Yazları ise 80 hane...Köyün bir kilisesi var birde mezarlığı...
Zeytinli köy...
Adaya yakın köylerden birtanesi... Burada yerleşim diğer köylere oranla biraz daha fazla... Eski bir Rum evi restore edilirek butik otel yapılmış...
Meşhur dibek kahvesi de burada... Beşiktaşlı Hristo'nun yeride... Yeme içme bölümünde bunları detaylı anlatırım...
Tepeköye gelelim...
15 Ağustos ta şenikler bu köyde yapılıyor. Meryem anaya kurbanlar adak ediliyor. Pişirilen kurban suyuna keşkek yapılıyor ve herkese dağıtılıyor... Eğlence başlıyor ve herkes dans ediyor...(kavgasız, silahsız)...
Barba Yorgo'nun yeri de burada... Yemek çok lezettli...Pansiyon ve şarp evide var... Ben kırmızı şarabını denedim ve beğendim...
Dereköye gelelim...
Bu köy bir zamanlar Türkiyenin en büyük köyüymüş...1950 hane yaşıyormuş... Lisesi bile varrmış... Kızlar için yurdu...Kültür mekezi, vs.vs... Şimdi burada 50 hane yaşıyor... tamamen ter edilmiş bir görünümü var...İlk okuluda restaurant yapılmış!!! tabiki çalışmıyor... öylesine yapılmış ve terk edilmiş...
Yarın devam edecek...
Haritanın fotoğrafını direksiyonun üzerinde çektim.:-)
Şunu belirtmek istiyorum ki HARİTANIN ÜZEREİNDE YAZILI OLAN HERE YERE GİDİLMİŞTİR. Ada da ayak basılmadık yer kalmamıştır...!!!
Bir yere gidince o bölgenin yapmadan dönmeyinlerini okurum birde EN'lerini..
Gökçeada Türkiye'nn En rüzgarlı adası...En büyük adası...Dünyanın En çok su kaynağına sahip dördüncü büyük adası...Türkiye'nin En batı noktası (ince burun)...
Yapmadan yada yemdedn dönmeyin bölümünü kendim hazırladım yarın anlatırım, tabiki fotoğraflarla...
Gökçeadanın köyleri çok güzel... Kaleköy, eski bademli, zeytinli, tepeköy, dereköy bu köyler koruma altına alınmış. Eski bademli köyü adanın balkonu sayılıyor... kaleköyü, ovayı ve ege denizini buradan seyredebilirsiniz.
Bu köyü ben çok beğendim. Bilmiyorum neden...
Gittiğim her yerde şehre ait bir ruh ararım...Gökçeada da bu ruh vardı özelliklede bu köyde...
Köye yeni bademliden geçerek çıkıyosunuz. Yeni bademli iğrenç renklere sahip korkunç yapılardan oluşmuş bir yer... pansiyonların çoğuda bu köyde... Burayı geçerken çoğu zaman kafamızı çevirdik...Sonra yukarı tırmanan bir yol... Bir kaç kıvrım sonra bambaşka bir dünya...
Eski bademli...
Eski Bademli de ufak bir köy kahvesi var işletmecisinin ismi Dimitri...Dimitri İstanbul da çalıştktan sonra kendsini emekli yapmış ve doğduğu büyüdüğü köye dönmüş...Kahvenin önünde dut ağcı ve sarı renkli uzun iki tane bank var... Yazın kalabalık zamanda uzun muhabetler için...
Eski çamaşırhanenin önündeki çınar ağcı çok büyüktü... Fotoğraflardan anlaşılıyor mu bilmiyorum...Çamaşırhane şimdi kullanılmıyor...(hoş bazı insanlar!!! içinde mangal yapıyor, tarrihi esermiş, koruma altındadymış kime ne...:-( anlamıyorum gerçekten...)
Birde ilkokul varmış eskiden şimdi otel olmuş... Dimitri okulun yapılması için tüm köy halkı ile birlikte çalışmış... Kovalarla su ve harç taşımışlar... Öyle basit bir okulda yapmamışlar...İçinde spor salonu, tiyatro sahnesi ve büyük iki salonu varmış... Ne yazık ki şimdilerde otel... Orası köy halkı için bir kültür merkezi olarak kalsaydı ne iyi olurdu oysa ki...
Kışın bu köyde toplam 5 kişi yaıyor...Yazları ise 80 hane...Köyün bir kilisesi var birde mezarlığı...
Zeytinli köy...
Adaya yakın köylerden birtanesi... Burada yerleşim diğer köylere oranla biraz daha fazla... Eski bir Rum evi restore edilirek butik otel yapılmış...
Meşhur dibek kahvesi de burada... Beşiktaşlı Hristo'nun yeride... Yeme içme bölümünde bunları detaylı anlatırım...
Tepeköye gelelim...
15 Ağustos ta şenikler bu köyde yapılıyor. Meryem anaya kurbanlar adak ediliyor. Pişirilen kurban suyuna keşkek yapılıyor ve herkese dağıtılıyor... Eğlence başlıyor ve herkes dans ediyor...(kavgasız, silahsız)...
Barba Yorgo'nun yeri de burada... Yemek çok lezettli...Pansiyon ve şarp evide var... Ben kırmızı şarabını denedim ve beğendim...
Dereköye gelelim...
Bu köy bir zamanlar Türkiyenin en büyük köyüymüş...1950 hane yaşıyormuş... Lisesi bile varrmış... Kızlar için yurdu...Kültür mekezi, vs.vs... Şimdi burada 50 hane yaşıyor... tamamen ter edilmiş bir görünümü var...İlk okuluda restaurant yapılmış!!! tabiki çalışmıyor... öylesine yapılmış ve terk edilmiş...
Yarın devam edecek...
5 comments:
Selam Arzu,
Fotograflar gercekten cok güzel... Anlaşılan çok aktif bir tatil olmuş...:))) Farkında mısın her gecen gün cektiğin fotograflar daha da güzelleşiyor?
Sevgiler,
Asude
Arzu'cuğum,
2005 yazında sadece bir günlüğüne ben de gitmiştim. Şansıma hava yağmurluydu.Pek gezilecek hava yoktu yani.
Yorgo'nun şarabını orada oturan bir arkadaşım hediye etmişti ve o şarabı Kemer'de içmek nasip oldu. Hey gidi günler
Mine
@ Merhaba Asude,
Teşekkür ederim. Öncellikle geçmiş bayramın kutlu olsun. Umarım çok tatlı yememişinizdir...!!! :-)
Fotoğraflara gelince haklısın...
Bendedfark eiyorum.Bu blog dünyyasına geçince fotoğraf çekmeye başladım ve her geçen gün çekme zevkim artıyor. Artık prof. makina alma zamanım geldi...:-)
sevgiler...arzu
@Mehaba Mineciğim,
Bayramda İstanbulda çok yağmur yağmış ama orada çok yağmadı. Sadece 1 saat sağnak oldu. O zamanda kahvede oturduk ve çok güzel zaman geçirdik.
Şarap gerçekten çok iyiydi. Evet hey gidi günler...:-)
Umarım bir daha ki gittiğinizde gezme imanınız daha çok olur.
Marmaros, kapıkayaya gideresiniz. Gerçekten hoş yerler...
Sevgiler,
Arzu
ahh gözümde tütüyorr gökçeada. çok güzel resimler ellerime sağlık..
Post a Comment