Tuesday, December 30, 2008

Happy New Year...

here's to a wonderful New Year

and a warm adieu to the old!


here's to happiness, good times, good cheer

and the many joys to Unfold!


HAPPY NEW YEAR...























2008 yılı biterken........

basit bir analiz yaptım...

2008 yılı kötülüklerim:

1. birisi için çok kötü bir dilekte bulundum ve dileğim gerçekleşti. (ama hak etmişti beni çok üzmüştü)
2. birisi için kötü bir dilekte dahi bulunamadım, zaten okadar kötü bir durumda ki onun için daha kötü ne diyebilirim ki dedim...

(not, bunları onlar için yazdım, çünkü okuduklarını biliyorum ve bana kötülük yaparken ne kadar mutlu oldularsa benimde aynı şekilde mutlu olduğumu bilmelerini istiyorum)

VİVA KÖTÜLÜK...:-()



2008 yılı iyiliklerim:

1. bir öğrencinin okuması için 1/2 yıl kadar yardım yapabildim ama devam ettiremedim.
bunun dışında çok kaydedeğer bir iyilik yapmadım...( çok içimden de gelmedi zaten)

2008 yılı üzüntülerim:
çok fazla üzüldüm, o yüzden onları burada yazıp blog kapasitemi doldurmak istemiyorum....!!! :-) umarım hepsi 2008 de kalır ve 2009 da devam etmez...

2008 yılı sevinçlerim:

2008 yılı bana çok sevinç getirmedi,ama kısaca,
1. 4 aralıkta yiğenim mert bey doğdu. (çok büyük bir sevinç)
2. Annem, kardeşim ve ailesi ve bizim sağlığımız yerinde buda sevinçli olmak için bir başka nedenim.

2008 yılı başarılarım:

Çok fazla bir başarım olmadı. Sayısız derecede eğitim verdim, umarım verdiğim eğitimler bazılarının ilerlemesine yardımcı olur. Hiç bir proje geliştirmedim ve üretmedim (eskiden çok üretirdim ama Türkye'de bunun bir getirisi olmadığını gördüm!)


2008 yılı başarısızlıklarım

pek bir başarısızlığım da olmadı. Hırslı bir insan olduğum için izin vermiyorum ama dediğim gibi başarılı olmak içinde bir uygulama yapmadım.

2008 yılı dostluklarım:

1. Bir otobüs dolusu arkadaşım oldu. (gerçekten çok samimiyim)
2. Bir dostum beni çok üzdü (gerçekten)
3. Dostluk, paylaşım olmadan taşınması ağır bir yük...

2008 yılı gezilerim:
1. Yeni yılda Amsterdam, Belçika (2007nin bir kısmı dahil)
2. Symi, Kos
3. İtalya ve bölgeleri,
4. Türkiyede (sayısız günübirlik geziler ve + bozcaada, datça, marmaris, bodrum)

Kısacası 2008 yılı bitiyor. Çok verimli bir yıl değildi, çok verimsiz bir yılda değildi. Ama 2009 yılının daha iyi geçmesini ümit ediyorum.

Not: PITIRCIK , GÜLSEMİN ve kod adı bende saklı olan arkadaşlarıma da minikuslarını sağlıklı dünyaya getirmelerini dilerim...

Sözlerimi bitirirken:

1. 2009'un daha güzel geçmesini istiyorum (hepimiz adına).
2. Ekonomik krizin bitmesini ve insanların işsiz kalmamasını diliyorum. Teğet geçen ekonomik krizin psikolojik olduğunu düşünmenizi!!! ve rahatsız olmamanızı istiyorum :-()
3. Sağlık, anlayış ve hoşgörüsü bol, kahkası çok bir yıl olsun...


Benden bukadar. Yeni yılda fotoğraftaki gibi olmayı planlıyorum. :-)

Eğlenceli ve güzel bir yeni yıl akşamı geçirmenizi dileğiyle... HAPPY NEW YEAR...

Wednesday, December 17, 2008

Garipçe Köyü

Rumeli fenerine gelmeden sağ kolda bir köy, Garipçe köyü. Bayram da bir gün gidelim dedik.Çok uzun zaman önce gitmiştik ozamanlar biraz daha sevimliydi. Ne yazık ki bu köyde çirkin yapılaşma sayesinde sevimliliğini kaybediyor. Sigara böreği ve çayımızı sahilde içtikten sonra hemen oradan ayrıldık.
Rotamızı rumeli fenerinin biraz ilerisindeki golden beach clup'a çevirdik. Biraz yürüyüş yaptıktan sonra gölet yolunu gördük. Ama çamurlu ve bol köpekli olduğu için devam etmedik. Zaten bu parkuru hoca eşliğinde ve ATV'lerle öneriyorlar.
Bir başka zamana diyelim.
İstanbulun yakınların da güzel bir yeşil alanın hasreti içersindeyim...!
 
 
 
 
Posted by Picasa

Thursday, December 4, 2008

Minukus--- Ceylinin sevgili kardeşi



Bu gün ikinci kez hala oldum... Mega hala anlayacağınız... :-) İsmini henüz koyamadık o yüzden bu beyfendiye şimdilik Minikus diyorum...:-)









HOŞGELDİN DÜNYAMIZA NE İYİ ETTİN DE GELDİN...



Sunday, November 30, 2008

Bu sabah


Günaydın...:-) Bu sabah gazete ve ekmek almak için dışarı çıktığımızda ağaçların üzerindeki ışık çok güzeldi... sporcular!! (yürüyüş yapan insanlar)hızlı adımlarla yürürken bizde kahvaltıda yemek üzere bol karbonhidrat (ekemek, simit) dolu torbamızla onların temposuna ayak uydurduk... Tabiki bizim amacımız farklıydı, evde biran önce sıcak bir çayla herşeyi silip süpürmek...:-) eve girmeden hemen fotoğraf makinamı aldım ve bahçedeki ağaçların fotoğrafını çektim...

Bu arada Figencim beni mimlemiş. Çantamın içinde ne var diye...
Aslına bakarsanız içi tam bir çöplük...
1. bir tomar anahtar var...(üzerinde bolca anahtarlık olan çünkü elimi attığımda hemen bulmak istiyorum).
2. arabamın ruhsatı.
3. önemli evraklar...
4. para cüzdanım.
5. bozuk para cüzdanım.
6. ıslak mendil.
7. selpak.
8. ruj ( bazı günler makyaj çantasıda oluyor)
9. fotoğraf makinam (olmazsa olmazlardan)
10.iki tür saç tokası. (çoğu zaman saçlarımdan sıkılıyorum, çalışırken bazen toplamam gerekiyor).
11. bir tomar kağıt... (nedenini bilmiyorum ama kağıt hiç atamıyorum çantamda hep bir sürü kağıt oluyor),
12. deniz otobüsü tarifesi...
13. telefon şarjım (çok konuştuğum için sürekli ihtiyacım oluyor...:-)
14. iş yeri kimliğim.
15. Orta boy not defterim.
16. cep telfonum.
Orta boy klasik bir bayan çantası benimkisi... İçinde bazen düz ayakkabı da olmuyor değil hani...:-)))

Buda bizim limon ağcımız... Havalar soğdu diye içeri almıştık... Şimdi bir baktım çiçek açmış...:-) evin sıcak havası onu şaşırttı anlaşılan...:-)

Tuesday, November 25, 2008

İstanbul Oyuncak Müzesi

Sunay Akın'ın bizlere armağan ettiği nefis bir müze "İstanbul Oyuncak Müzesi". Ömerpaşa Caddesi Dr. Zeki Zeren Sokağı No:17 Göztepe -İST adresindeki eski bir İstanbul konağında zaman içinde yolculuk yapmanızı şiddetle tavsiye ederim... Buda benim oyuncak müzesindeki yolculuğum...
Tenekeden yapılmış, pille çalışan tavuk ailesini gördüğüm zaman, aklıma kardeşimin elinden nasılda oyuncağı kapıp onu ağlattığımı ve kurduğumuzda o yürümeye başladığında arkasından düşen yumurtaları nasıl topladığımızı hatırladım...
Uzay yolu odasına girdiğimde tavanda yanıp sönen ışıklarla çığlıklar içinde kaptan kirk'ün yanına ışınladım... :-)) süper bir andı...:-)
Hele ışıklı bilgi oyunu... Ahhh..ahhh.. öyle bir oyuncak yok artık... İki jack vardı... Sorular sol cevaplar sağ taraftaydı.(Birden fazla kağıtta soru vardı) Jackların birini soruya diğerini cevaba tutuyorduk yeşil yanınca doğru kırmızı yanınca yanlış...
Ya aşağıdaki kafeterya ya nedemeli... Sana yağ, Vita, arko... tipitip, ve aşk budurlar...Gözlerimde bir iki damla yaşla sana yağından yapılmış kurabiyeleri hatırladım ve eski vita fabrikasının yerinde bugünkü capacity alışveriş merkezinin görüntüsü ile zaman yolculuğumu tamamladım...
Daha fazla anlatmak istemiyorum. Çünkü çok fazla süpriz var, sizde zaman içinde kendi yolculuğunuzu yapın ve keyfini çıkarın...






Sunday, November 9, 2008

Durusu

Bu sonbahar fotoğraflarını Tijen için çektim. :-)


Hafta sonları şöyle rahatça yürüyebileceğimiz, bisiklete binebileceğimiz yeşil bir alan bulmakta zorlanıyoruz. Sadece bizim evin etrafı var...:-)
Neyse haritada bu sefer durusu'yu bulduk. Durusu Park Hotel'e doğru yola koyulduk. Hava çoğunlukla bulutluydu, güneşli olsaydı burası için belki düşüncelerim daha pozitif olurdu...:-)
Durusu Park Hotel'in civarı bisiklete binmek için ideal. Aslında civarda farklı sporlar yapan gruplara rastgeldik.


Otelin içinde hayvanlar da var (tavşanlar, kazlar vs.) bu yüzden çocuklu aileler için ideal bir mekan. Benim dikkatimi şarap evi çekmişti. Gitmeden fotoğraflarını görmüştüm. Mekan olarak güzel konumda ama kapalı olduğu için içerisi hakkında pek bir yorum yapamıyorum. Baharda bir gün mutlaka gitmek lazım. Otelin işletmesini pek başarılı bulmadım, umarım şarpevide bundan nasibini almamıştır.
En son karar baharda çiçeklerin açtığı bir mevsimde açık havada kahvaltı yapıldıktan sonra verilecektir...:-)

Bu alanın içinde villalar da vardı. Birbirlerinden epey uzakta ve değişik mimaride. Hele bir tanesi USA-Westport daki bir arkadaşımın evine o kadar çok benziyordu ki.
Neyse oradan yolda çıktık... Köy yollarına saptık. Dursun köy, hadımköy oklarını takip ettik.. Yol kare kare kesilmiş yeşil pastayı andırıyordu. Tabiki budurumda bulutlarda pastanıın kreması oluyordu...

Yol üzerinde "Dertli Balıkçı" levhahasını gördük. Gidelim bakalım neyymiş derdi dedik. Açık olmadığı için bu denemede bahahra kaldı...
Unutmadan Karaburuna da uğradık. Ama burası kabus gibi bir yer. Korkunç birbiri içine girmiş estetikten yoksun evlerle dolu bir yer... Birdaha gidilmeyecek mekanlar arasında yer aldı...



Saturday, November 8, 2008

Canım Dostuma







İYİ Kİ

DOĞDUN

DEMETUUUSSS...

Sunday, November 2, 2008

Burgazada

Haftasonu hava çok güzeldi hal böyle olunca bizde kendimizi adaya attık. Atar atmmaz hemen iskeleden sağa doğru kıvrıldık ve teras cafe de yelkenlileri seyrederek önce çayımızı sonra kahvemizi yudumladık... Kedi gibi mayışık bir halde bir iki saat harcadıktan sonra yürümeye başladıık...
bu senenin ilk gününü düşünüyorum acaba tırmanarak mı girmiştik diye? Zira bu yıl hababam tırmanıyoruz...:-) Neyse yine tırmandık... Ağaçlar renk değiştirdiği için(aslında tam yedigöllerin zamanı) doğa nefis bir günbatımına bürünmüştü...Adanın bu halide gerçekten görülmeye değerdi...
Neyse herzamanki mekanımıza yürüdük. Günlük hazırlanan enfes mezeleri kalamar tavayı bir güzel miidemize teker teker indirdik... Buraya genellikle keyifçi insanlar geliyor. Teknelerini bağlıyorlar oradan hop yyukarıya tırmmanıyorlar, güzel bir manzara eşliğinde yemeklerini yiyip tekrar İstanbula dönüyorlar. O yüzden tüm masaları doluydu. Bende tek boşta kalan bu masayı nefis sonbahar görüntüsü ile size göstermek istedim.
Fotoğraf makinamın LCD ekranı kırıldığı için çok fotoğraf çekemiyoorum. Ccep telefonumla idare etmeye çalışıyorum ama aynı şey değil.
Neyse Aralık ayında yarışmada 1. olduğum açıklandığı zaman !!! yeni Nikon D-300üm olacağı için fotoğraf makinası alımını biraz ereteledim...Hani aksilik olurda birinci olamazsam o zaman alırım artık...:-)
 
 
 
 
Posted by Picasa

Monday, October 20, 2008

Emirgan Parkı

İtalya'ya biraz ara vereyim...:-) Geçen haftalarda Salvador Dali sergisine gitmiştik. Ondan sonrada Emirgan parkına bir uğrayalım dedik... Bu fotoğraflarda oradan.
Sergi güzeldi. Ancak Salvador Dali'nin tarzı bana pek uygun değil.
Bir çok bilim ve sanat dalı ile ilgilenmiş. Sergi hakkında bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.





Wednesday, October 15, 2008

COMO GÖLÜ

Gezimizin son durağı Como Gölü. Hava çok güzeldi. Como, Gardaya oranla biraz daha turistik.
İlk fotoğrafta görülen canavar tombik araba bizimle 2 gün boyunca yaklaşık 800-850 km yaptı. :-) Dağlara keçi gibi tırmandı vallahi.:-) Bellagio en güzel kasabası. Süper lüks villalar, şato oteller mammmaaa miiiiaaaa bir hayat...:-)
Feribotdan inen en düşük model Z5 'di. Bilmem anlatabiliyormuyum...
Crodino bu gezide en favori içeceğim oldu. Son karede uzaylılar beni almaya gelmişti. Birdahaki yolculuk fotoğraflarım Mars'tan mı olacak acaba...:-))
























About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html