Buda bu yılın son mesajı olsun. ÇOK GÜZEL BİR 2011 YILI olmasını diliyorum. Her açıdan kendim, ailem, akrabalarım, dostlarım, Türkiye ve Dünya için.
skip to main |
skip to sidebar
Çok ender yazarım bu tür yazıları ama bugün içimden geldi ve yazdım. Amacım kimseyi kırmak, eliştirmek veya üzmek değil sadece bugünkü düşüncelerimin minik bir parçasını paylaşmak istedim.
Dün akşam işten eve dönerken taksi-dolmuşta ön koltukta oturan bir gencin konuşmalarına kulak misafiri oldum. 24-25 yaşlarında olan bu genç telefonun diğer ucundaki arkadaşına tuttuğu evin garsoniyer olduğunu ve onun için çok fazla para sarf etmek istemediğini söylüyordu. Ayrıca yeni yılda otele kız arkadaşını götüreceğini ama kızın reşit olmadığını ve bu yüzden otelde kayıt açılmaması için çift oda parası ödemeye razı olduğunu vs. belirtiyordu. Sonra kursa gitmeyeceğini, kursu bırakacağını anlattı. Bu ve buna benzer bir çok konuşma yaptı.
Sonra kendi gençlik yıllarımı düşündüm. Üniversite yıllarında cep telefonu yoktu. O yüzden arkadaşımızı aramak için PTT den büyük jeton alırdık. (o zaman büyük jetonla daha uzun, küçük jetonla daha kısa konuşuluyordu). Sonra telefon kulübesi arardık. Genellikle en yakındaki çalışmazdı. Diğerine giderdik. Karda, kışta çalışan bir telefon kulübesini, hoşlandığımız bir insanın sesini sadece 5 dk. duymak için arar dururduk. Mektuplar yazardık. Üzerinde pullar olan, yazılarımızın duygularımıza göre şekil değiştirdiği kenar süslerin yapıldığı, eğlenceli, duygulu mektuplar. Şimdilerde hiçbir emek sarf edilmeden mekanik bir e-mail gönderiliyor. Kim bilir aynı mail kaç kişiye yönlendiriliyordur. Bende çoğu zaman e-maili kullanıyorum çünkü daha pratik. Ama, özellikle yeni yılda kendi el yazımla tüm dostlarıma ve akrabalarıma UNICEF kartları gönderiyorum, çünkü sevgiyi göstermek için çaba göstermek gerektiğine inanıyorum. UNICEF kartlarını satan dükkanları araştırıyorum, oraya gidiyorum, (internetten sipariş vermeyi sevmiyorum, çünkü kartları görmem ve dokunmam lazım) beğendiklerimi seçiyorum ve yeni yıl mesajlarımı düşünerek kartlarımı yazmak için bir günümü ayırıyorum. Sonra postaneye gidiyorum, makineden geçirtmiyorum, pul istiyorum. Çok kızıyorlar ama elimde değil. Mutlaka pul olmalı şeklinde ısrarcı oluyorum. Çünkü, sevginin oluşabilmesi için gerçekten emeğe ihtiyaç olduğunu biliyorum. Ayrıca, inanıyorum ki duygular insanları her zaman genç ve dinamik tutuyor bizleri özellikli kılıyor. (herhalde o yüzden ben sürekli gençleşiyorum.:-)
Son günlerde, dolmuştaki gencin yaptığı konuşmaya benzer birçok konuşmayı genç arkadaşlarımın ağzından duyuyorum. Bir yönden çok üzülüyorum. Çünkü sahip olduklarına değer vermiyorlar ve kaybettiklerine de üzülmüyorlar. Oysa kaybettikleri sadece arkadaşlık olmuyor, bunun yanında birçok değerleri de kaybediyorlar. Belki de günün koşulları bunu gerektiriyor, belki de gerçekten kuşak çatışması yaşayacak kadar ben yaşlanmışımdır kim bilir? (o kadar yaşlanmadığıma eminim 70 yaşında gelinceye kadar kendimi genç sıfatı ile ödüllendirmeye devam edeceğimi buradan duyururum :-)
Son olarak, bugün burada yazılanlar gençlerin sevgiyi unutmaması için duyulan bir arzunun eseridir. Çocuklarına, annelerine, babalarına, arkadaşlarına karşı sevgi verebilecek kadar her zaman cömert olmalarını dilediğim için bir kez daha diyorum ki, lütfen SEVMEKTEN VAZGEÇMEYELİM ve birbirimize sadece sevgimizi verelim.
Ayrıca minik bir not açmak istiyorum. Düğünlerde ateşlenen silahlarla birçok masum çocuk ve insanımız ölüyor. Oysa, düğünler sevginin paylaşıldığı yerdir. Bugünlerde silah yaşının 18’e indiren bir tasarı yayınlanıyor. Tasarıda aynen şu şekilde destekleniyor;
...'Silah Üreticileri, Satıcıları ve Sevenleri Derneği (SÜSASD) Başkanı Cuma İçten tasarıyı neden desteklediğini, “İç savaş çıkarsa silah gerekir, Boşnaklar silahlanmış olsaydı Sırplar bu kadar kolay katliam yapabilir miydi?” diyerek açıkladı'...
Ben sevginin savaşa yol açmayacağını düşünüyorum. Birçok tasarıya karşıyım ama özelliklede bu tasarıya şiddetle karşıyım.
I Know What It Is To Be Young - Orson Welles
I know what it is to be young
But you don't know what it is to be old
Soeday you'll be saying the same thing
Time ticks away, so the story is told
I've asked so many questions
Of the wise men I met
Couldn't find all the answers
No one has, as yet
here'll be days to remember
Full of laughter and tears
After summer comes winter
And so go the years
So my friend, let's make music together
I'll play the old, while you sing me the new
In time, when your young days are over
There'll be someone sharing their time with you
Pages
Monday, December 27, 2010
Sunday, December 26, 2010
Fotoğraf Sergileri
Dün dolaştığım sergilerde beğendiğim fotoğrafları görüntüledim.
Fotomuhabirlerin Gözüyle İstanbul, anadolu Ajansı ve Agence France Presse- 24 Ocak 2010 tarihine kadar Fransız Kültür
Bu Şehr-i İstanbul - Tahsin Aydoğmuş- Fotoğrafevi
Kaybolan İstanbul, (Prof.Nezih Eldem’in Anısına), Reha Günay , 07 Ocak 2010 tarihine kadar gezilebilir.
Fotomuhabirlerin Gözüyle İstanbul, anadolu Ajansı ve Agence France Presse- 24 Ocak 2010 tarihine kadar Fransız Kültür
Bu Şehr-i İstanbul - Tahsin Aydoğmuş- Fotoğrafevi
Kaybolan İstanbul, (Prof.Nezih Eldem’in Anısına), Reha Günay , 07 Ocak 2010 tarihine kadar gezilebilir.
Beyoğlu
Nişantaşından sonra birazda beyoğlunda gezelim.:-) Bugün 3 tane fotoğraf sergisi, birtanede şapka sergisi gezdik. Aşağıdaki bir fotoğrafta kar olsa güzel olur dedim ve kar yağdırdım. İstanbul o kadar sıcak ki. Bugün 19C falandı herhalde.
Labels:
ondan bundan birazda benden,
Semtler
Monday, December 20, 2010
Bonne Année in NIŞANTAŞI De La New Year...:-)
Bugün akşam iş çıkışı canım Nişantaşıma gittim. Çoookkkk güzel olmuştu. Bu güzelliği sizinle de paylaşmak istedim.
Abdi İpekçi caddesi boyunca kırmızı halıda yürüdüm ve sizler için ateşin kızlarını fotoğrafladım.Teşekkürler Avea. Sonra Rumeli cad.'nde hediye paketlerini ve bir vitrini seçtim. Ne güzel olmuş değil mi?
Süper bir heycan, 2011 yılını sabırsızlıkla bekliyorum. Çünkü bu yıl çok güzel şeylerin olmasını diliyorum.
Bu arada yolunuz Nişantaşına düşerse noel babalı fayton sürücüsü ile gezide yapabiliyorsunuz. Süper...:-)
Ankaralı arkadaşlarım için üzülüyorum. Nerede okuduğumu hatırlamıyorum gazete veya blogların birinde olabilir. Tunalı Hilmide esnafın kendi olanakları ile süslediği cadde süslerini bile Belediye Başkanınız kaldırtmış. Çok üzücü. Oysaki, insanlar bu süsleri görmeye geliyor, alışveriş yapıyor, dinleniyor kahve içiyor, hareket ve canlılık oluyor, esnafta para kazanıyor. Görsel şölende olayın bonusu tabiki.:-)
Abdi İpekçi caddesi boyunca kırmızı halıda yürüdüm ve sizler için ateşin kızlarını fotoğrafladım.Teşekkürler Avea. Sonra Rumeli cad.'nde hediye paketlerini ve bir vitrini seçtim. Ne güzel olmuş değil mi?
Süper bir heycan, 2011 yılını sabırsızlıkla bekliyorum. Çünkü bu yıl çok güzel şeylerin olmasını diliyorum.
Bu arada yolunuz Nişantaşına düşerse noel babalı fayton sürücüsü ile gezide yapabiliyorsunuz. Süper...:-)
Ankaralı arkadaşlarım için üzülüyorum. Nerede okuduğumu hatırlamıyorum gazete veya blogların birinde olabilir. Tunalı Hilmide esnafın kendi olanakları ile süslediği cadde süslerini bile Belediye Başkanınız kaldırtmış. Çok üzücü. Oysaki, insanlar bu süsleri görmeye geliyor, alışveriş yapıyor, dinleniyor kahve içiyor, hareket ve canlılık oluyor, esnafta para kazanıyor. Görsel şölende olayın bonusu tabiki.:-)
Sunday, December 19, 2010
İş Çıkışı
Bir programın yeni özelliklerini deniyorum. Bu haftasonu çok fotoğraf çekmedim. Sadece haftaiçi bir ara iç çıkışı bu fotoğrafı çekmiştim. Özellikleri deneyim dedim. Kışın ve özelliklede 2010 yılının bitmesini istiyorum.
Saturday, December 18, 2010
Dolphinarium
Bugün Dolphinariumda sevimli kahramanların gösterisini izlemeye gittik. Bir yanım çok üzülüyor. Hatta böyle gösterilerin olmasını hiç arzu etmiyor. Hayvanların özgür olarak doğal ortamlarında yaşamları tabiki en güzeli. Öteki yanım çocukları düşünüyor. Çocuklar çok mutlu oluyorlar. Onları seyrederken eğleniyorlar. Birçok çocukta hayvan sevgisi gelişiyor. Bilmiyorum doğru olan ne?
Labels:
ondan bundan birazda benden
Wednesday, December 15, 2010
Sevgiye Dair
Çok ender yazarım bu tür yazıları ama bugün içimden geldi ve yazdım. Amacım kimseyi kırmak, eliştirmek veya üzmek değil sadece bugünkü düşüncelerimin minik bir parçasını paylaşmak istedim.
Dün akşam işten eve dönerken taksi-dolmuşta ön koltukta oturan bir gencin konuşmalarına kulak misafiri oldum. 24-25 yaşlarında olan bu genç telefonun diğer ucundaki arkadaşına tuttuğu evin garsoniyer olduğunu ve onun için çok fazla para sarf etmek istemediğini söylüyordu. Ayrıca yeni yılda otele kız arkadaşını götüreceğini ama kızın reşit olmadığını ve bu yüzden otelde kayıt açılmaması için çift oda parası ödemeye razı olduğunu vs. belirtiyordu. Sonra kursa gitmeyeceğini, kursu bırakacağını anlattı. Bu ve buna benzer bir çok konuşma yaptı.
Sonra kendi gençlik yıllarımı düşündüm. Üniversite yıllarında cep telefonu yoktu. O yüzden arkadaşımızı aramak için PTT den büyük jeton alırdık. (o zaman büyük jetonla daha uzun, küçük jetonla daha kısa konuşuluyordu). Sonra telefon kulübesi arardık. Genellikle en yakındaki çalışmazdı. Diğerine giderdik. Karda, kışta çalışan bir telefon kulübesini, hoşlandığımız bir insanın sesini sadece 5 dk. duymak için arar dururduk. Mektuplar yazardık. Üzerinde pullar olan, yazılarımızın duygularımıza göre şekil değiştirdiği kenar süslerin yapıldığı, eğlenceli, duygulu mektuplar. Şimdilerde hiçbir emek sarf edilmeden mekanik bir e-mail gönderiliyor. Kim bilir aynı mail kaç kişiye yönlendiriliyordur. Bende çoğu zaman e-maili kullanıyorum çünkü daha pratik. Ama, özellikle yeni yılda kendi el yazımla tüm dostlarıma ve akrabalarıma UNICEF kartları gönderiyorum, çünkü sevgiyi göstermek için çaba göstermek gerektiğine inanıyorum. UNICEF kartlarını satan dükkanları araştırıyorum, oraya gidiyorum, (internetten sipariş vermeyi sevmiyorum, çünkü kartları görmem ve dokunmam lazım) beğendiklerimi seçiyorum ve yeni yıl mesajlarımı düşünerek kartlarımı yazmak için bir günümü ayırıyorum. Sonra postaneye gidiyorum, makineden geçirtmiyorum, pul istiyorum. Çok kızıyorlar ama elimde değil. Mutlaka pul olmalı şeklinde ısrarcı oluyorum. Çünkü, sevginin oluşabilmesi için gerçekten emeğe ihtiyaç olduğunu biliyorum. Ayrıca, inanıyorum ki duygular insanları her zaman genç ve dinamik tutuyor bizleri özellikli kılıyor. (herhalde o yüzden ben sürekli gençleşiyorum.:-)
Son günlerde, dolmuştaki gencin yaptığı konuşmaya benzer birçok konuşmayı genç arkadaşlarımın ağzından duyuyorum. Bir yönden çok üzülüyorum. Çünkü sahip olduklarına değer vermiyorlar ve kaybettiklerine de üzülmüyorlar. Oysa kaybettikleri sadece arkadaşlık olmuyor, bunun yanında birçok değerleri de kaybediyorlar. Belki de günün koşulları bunu gerektiriyor, belki de gerçekten kuşak çatışması yaşayacak kadar ben yaşlanmışımdır kim bilir? (o kadar yaşlanmadığıma eminim 70 yaşında gelinceye kadar kendimi genç sıfatı ile ödüllendirmeye devam edeceğimi buradan duyururum :-)
Son olarak, bugün burada yazılanlar gençlerin sevgiyi unutmaması için duyulan bir arzunun eseridir. Çocuklarına, annelerine, babalarına, arkadaşlarına karşı sevgi verebilecek kadar her zaman cömert olmalarını dilediğim için bir kez daha diyorum ki, lütfen SEVMEKTEN VAZGEÇMEYELİM ve birbirimize sadece sevgimizi verelim.
Ayrıca minik bir not açmak istiyorum. Düğünlerde ateşlenen silahlarla birçok masum çocuk ve insanımız ölüyor. Oysa, düğünler sevginin paylaşıldığı yerdir. Bugünlerde silah yaşının 18’e indiren bir tasarı yayınlanıyor. Tasarıda aynen şu şekilde destekleniyor;
...'Silah Üreticileri, Satıcıları ve Sevenleri Derneği (SÜSASD) Başkanı Cuma İçten tasarıyı neden desteklediğini, “İç savaş çıkarsa silah gerekir, Boşnaklar silahlanmış olsaydı Sırplar bu kadar kolay katliam yapabilir miydi?” diyerek açıkladı'...
Ben sevginin savaşa yol açmayacağını düşünüyorum. Birçok tasarıya karşıyım ama özelliklede bu tasarıya şiddetle karşıyım.
I Know What It Is To Be Young - Orson Welles
I know what it is to be young
But you don't know what it is to be old
Soeday you'll be saying the same thing
Time ticks away, so the story is told
I've asked so many questions
Of the wise men I met
Couldn't find all the answers
No one has, as yet
here'll be days to remember
Full of laughter and tears
After summer comes winter
And so go the years
So my friend, let's make music together
I'll play the old, while you sing me the new
In time, when your young days are over
There'll be someone sharing their time with you
Labels:
ondan bundan birazda benden
Wednesday, December 8, 2010
Bir öğle
Bugün öğle molasında karnımı doyurmadım ama ruhumu doyurdum...:-)) çok artistik oldu bu cümle ama ne yapayım bugünde böyle olsun. Bana çok şey hatırlatan ve düşündüren valizleri gördüm. Dünya savaşlarında insanların ellerinde bir valizle ülke ülke dolşmaları, Kübadan özgürlük için kaçanlar,yahudiler, beyoğluna gezmek için gelen şık insanlar, dantel ve ipek elbiseleri içindeki zarif bayanlar, yazarlar, sanatçılar, vs. vs.
Birden bire hiç ülkem olmasını istedim. Elimde bir valizle seyahat etmek ve durmak istediğim yerde soluk olmak ve yeniden yola koyulmak, ne güzel olurdu.
KAYIP ÇOCUK
Birden işitilmez olsun ayak seslerim;
Gölgem bir başka sokağa sapıversin;
Unutayım bir anda her şeyi,
Nerde oturduğumu,
Bir tuhaf adem olduğumu Can adında.
Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi,
Ben, bilmediğim sokaklarda bir başıma;
Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah,
İlk defa görmüş gibi dünyayı,
Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi;
Hatırlamam artık değil mi, dostlar,
Hatırlamam artık garipliğimi?
CAN YÜCEL
Birden bire hiç ülkem olmasını istedim. Elimde bir valizle seyahat etmek ve durmak istediğim yerde soluk olmak ve yeniden yola koyulmak, ne güzel olurdu.
KAYIP ÇOCUK
Birden işitilmez olsun ayak seslerim;
Gölgem bir başka sokağa sapıversin;
Unutayım bir anda her şeyi,
Nerde oturduğumu,
Bir tuhaf adem olduğumu Can adında.
Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi,
Ben, bilmediğim sokaklarda bir başıma;
Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah,
İlk defa görmüş gibi dünyayı,
Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi;
Hatırlamam artık değil mi, dostlar,
Hatırlamam artık garipliğimi?
CAN YÜCEL
Labels:
ondan bundan birazda benden
Tuesday, December 7, 2010
yeni yıl yeni yıl yeni yıl 2011
Aslında bu yazıyı yeni yıldan bir gün önce yayınlamak için saklıyordum ama bir arkadaşımın isteğini kıramadım ve bugün yayınlıyorum.
Her yıl bir önceki yılın özetini yapar değerlendirirdim. Son 2 yıldır bunu yapmayı kestim.
Sanıyorum artık yılları yaşandıkları gibi geride bırakmaya karar verdim.
Yeni yılda tabiki umutlarım, dileklerim ve beklentilerim var.
Bunlardan birtaneside ev almak.
Umarım 2011 tılında ev sahibi oluruz. Böylelikle bende gerçek evimi dekore ededebilirim.:-)
Bunun dışında 2 önemli dileğim daha var onlarında gerçekleşmesini istiyorum.
İşte böyle bu yıl yazı yazma rekoru kırmışım. Son 6 yılın en fazla yayını bu yıl olmuş.
Çok değişik bir yıl olmadı. Umarım sizin için değişik ve güzel bir yıl olmuştur.
Aşağıda yeni yıl süslerimizin ve minik çam ağacımızın fotoğrafı var. Şimdiden mutlu yıllar.
Güzel bir 2011 yılı olmasını dilerim. Tüm dünya için.
Her yıl bir önceki yılın özetini yapar değerlendirirdim. Son 2 yıldır bunu yapmayı kestim.
Sanıyorum artık yılları yaşandıkları gibi geride bırakmaya karar verdim.
Yeni yılda tabiki umutlarım, dileklerim ve beklentilerim var.
Bunlardan birtaneside ev almak.
Umarım 2011 tılında ev sahibi oluruz. Böylelikle bende gerçek evimi dekore ededebilirim.:-)
Bunun dışında 2 önemli dileğim daha var onlarında gerçekleşmesini istiyorum.
İşte böyle bu yıl yazı yazma rekoru kırmışım. Son 6 yılın en fazla yayını bu yıl olmuş.
Çok değişik bir yıl olmadı. Umarım sizin için değişik ve güzel bir yıl olmuştur.
Aşağıda yeni yıl süslerimizin ve minik çam ağacımızın fotoğrafı var. Şimdiden mutlu yıllar.
Güzel bir 2011 yılı olmasını dilerim. Tüm dünya için.
Labels:
ondan bundan birazda benden
Friday, December 3, 2010
Acupofcaffeine- ev tasarım-3
Yeşil evimden sonra en beğendim ev. Bunun ismide peace olsun. Renkler ve ton çok hoş. Evde en sevdiğim renkler yeşil, krem, uçuk sarı (bambu), mutfakta bordo, lacivert, gri.
Wednesday, December 1, 2010
Yeni Yıl Melekleri
Çam ağacımız süslendi, ışıkları yandı, anne geyikus ile yavru minik geyikus iplerine asılı yerlerini aldılar. Bu melek peçetelikleri geçen gün markafoni de beğendim. Okadar çok beğendim ki görür görmez aldım.:-) Bugün geldiler, inanın çok mutlu oldum. Bir tek kardan adamım eksik. Onun dışında bizim evde herkes yeni yıla hazır. :-)
Sabah Sabah
Bu gül birşeyin anısı olacak ama neydi unuttum
Kimbilir belki de sabah sabah yeniden açan umudum
Can Yücel
Not: Çok zor beğenirim. Ama beğenince de çok beğenirim.
Sabah Sabah
Bu gül birşeyin anısı olacak ama neydi unuttum
Kimbilir belki de sabah sabah yeniden açan umudum
Can Yücel
Not: Çok zor beğenirim. Ama beğenince de çok beğenirim.
Labels:
ondan bundan birazda benden
About
.
Search This Blog
About Me
Translate
Popular Posts
-
Kız kulesi ve haakkındaki efsaneler: Kızkulesi'nin ulaşılmazlığı nedeniyle, insanlar onun içinde yaşanılanlar hakkında çok fazla bil...
-
Bugün, sizlere iş yerimin bulunduğu Kurtuluş semtini anlatmak istiyorum. Aralık ayının başından itibaren caddeyi gören odamınkarşısındaki ...
-
Dün biraz bahs ettmiştim... Atrium yolunda çektiğim fotoğraflardan... Bugün Zeynep'in sayfasında bahar dalı fotoğrafı gördüm...Çok güze...
-
19 Mayıs tatil olunca bizede uzun haftasonu tatili yapmak kaldı. Hemen plan yapıldı. Bozcaada da bir bağevi ayarlandı, dönüş yolunda ...
-
Istanbulda yarim santim kar yagdi herkes felegini sasirdi... Eski kayitlarima baktim 2006' 2010 yillarinda kar yagmis...Allahtan cok sey...
-
Bektaşağa göleti bir mesire yeri. Araya Sinop hapishanesini ekledim ama öncesinde Bektaşağa göletinde nefis bir kahvaltı yaptık. Göletin et...
-
Kapı, pencere çekmeyi pek seviyorum. Bozcaada da bunun için çok uygundu. Eski Rum mahallesinde kendimi pek bir kaybettim Japon turistler gib...
-
Düğün törenim tam istediğim gibiydi. Ailem, dostlarım ve arkadaşlarımla tam planladığım gibi gerçekleşti. Ahmet Altan geçen günkü bir yazısn...
-
Dünkü gezi sırasında çok değişik kuşlar gördük. Ama ibibik kuşunu görür görmez neden daha güzel bir fotoğraf makinam yok ki dedim.Yerden h...
Yasal Uyarı
Fotoğrafların korunması konusu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) m.84′de düzenlenmiştir. "Bir işareti, resim veya sesi, bunları nakle yarıyan bir alet üzerine tesbit eden veya ticari maksatlarla haklı olarak çoğaltan yahut yayan kimse, aynı işaretin, resmin veya sesin 3 üncü bir kişi tarafından aynı vasıtadan faydalanılmak suretiyle çoğaltılmasını veya yayımlanmasını menedebilir.
Fotoğrafların telif hakkı acupofcaffeine aittir. İzinsiz kullanımı durumunda her türlü yasal yola başvurulacaktır.
Blog Archive
geziyorum
Labels
- adalar (34)
- adana (1)
- akyaka (1)
- alaçatı (7)
- almanya (2)
- Amsterdam-Belçika (3)
- ankara (3)
- antakya (1)
- Antalya (10)
- assos (1)
- avusturya (9)
- ayvalık (4)
- baden baden (1)
- bafa gölü (2)
- batum (2)
- bodrum (1)
- bolu (2)
- bozcaada (3)
- bulgaristan (1)
- bursa (12)
- çatalca (7)
- çeşme (2)
- chios (4)
- Çıralı (5)
- colmar (1)
- cumalıkızık (1)
- cunda (5)
- dalyan (1)
- datça (7)
- doğu karadeniz (4)
- efes (1)
- eqisheim (1)
- fethiye (4)
- foça (3)
- Fransa (21)
- geziyorum (486)
- göcek (2)
- Gökçeada (6)
- gölyazı (2)
- greece (4)
- hiç. (1)
- iğneada (4)
- ispanya (11)
- ist (1)
- İstanbul (152)
- İstek-hikaye (2)
- italya (22)
- izmir (2)
- iznik (4)
- kapadokya (12)
- karadeniz (6)
- karagöl (1)
- kıbrıs (6)
- ku (1)
- kutlama (1)
- lavanta (1)
- likya yolu (5)
- linklerim (2)
- manyas (1)
- manyas kus cenneti (4)
- marmaris (1)
- okuyalım öğrenelim (27)
- ondan bundan birazda benden (351)
- pamukkale (1)
- polonezköy (3)
- Prag (3)
- romanya (1)
- safranbolu (3)
- sanatsal etkinliklerim (51)
- sapanca (1)
- Semtler (58)
- side (4)
- sinop (6)
- şirince (1)
- sofya (1)
- taraklı (2)
- tasarım (3)
- türkiye (181)
- uçmakdere (1)
- Ukrayna (9)
- urla (1)
- yalova (1)
- yaşam (14)
- yeme içme (1)
- yemeklerim (13)
- yunanistan (10)
sevdiklerim
mutfaktan nefis kokular geliyor
Yeni Eklenenler
Search this blog
Followers
Powered by Blogger.
Copyright (c) 2010 A CUP OF CAFFEINE. Design by WPThemes Expert
Blogger Templates, Grocery Coupons and Daily Fantasy Sports.