skip to main |
skip to sidebar
Çok ender yazarım bu tür yazıları ama bugün içimden geldi ve yazdım. Amacım kimseyi kırmak, eliştirmek veya üzmek değil sadece bugünkü düşüncelerimin minik bir parçasını paylaşmak istedim.
Dün akşam işten eve dönerken taksi-dolmuşta ön koltukta oturan bir gencin konuşmalarına kulak misafiri oldum. 24-25 yaşlarında olan bu genç telefonun diğer ucundaki arkadaşına tuttuğu evin garsoniyer olduğunu ve onun için çok fazla para sarf etmek istemediğini söylüyordu. Ayrıca yeni yılda otele kız arkadaşını götüreceğini ama kızın reşit olmadığını ve bu yüzden otelde kayıt açılmaması için çift oda parası ödemeye razı olduğunu vs. belirtiyordu. Sonra kursa gitmeyeceğini, kursu bırakacağını anlattı. Bu ve buna benzer bir çok konuşma yaptı.
Sonra kendi gençlik yıllarımı düşündüm. Üniversite yıllarında cep telefonu yoktu. O yüzden arkadaşımızı aramak için PTT den büyük jeton alırdık. (o zaman büyük jetonla daha uzun, küçük jetonla daha kısa konuşuluyordu). Sonra telefon kulübesi arardık. Genellikle en yakındaki çalışmazdı. Diğerine giderdik. Karda, kışta çalışan bir telefon kulübesini, hoşlandığımız bir insanın sesini sadece 5 dk. duymak için arar dururduk. Mektuplar yazardık. Üzerinde pullar olan, yazılarımızın duygularımıza göre şekil değiştirdiği kenar süslerin yapıldığı, eğlenceli, duygulu mektuplar. Şimdilerde hiçbir emek sarf edilmeden mekanik bir e-mail gönderiliyor. Kim bilir aynı mail kaç kişiye yönlendiriliyordur. Bende çoğu zaman e-maili kullanıyorum çünkü daha pratik. Ama, özellikle yeni yılda kendi el yazımla tüm dostlarıma ve akrabalarıma UNICEF kartları gönderiyorum, çünkü sevgiyi göstermek için çaba göstermek gerektiğine inanıyorum. UNICEF kartlarını satan dükkanları araştırıyorum, oraya gidiyorum, (internetten sipariş vermeyi sevmiyorum, çünkü kartları görmem ve dokunmam lazım) beğendiklerimi seçiyorum ve yeni yıl mesajlarımı düşünerek kartlarımı yazmak için bir günümü ayırıyorum. Sonra postaneye gidiyorum, makineden geçirtmiyorum, pul istiyorum. Çok kızıyorlar ama elimde değil. Mutlaka pul olmalı şeklinde ısrarcı oluyorum. Çünkü, sevginin oluşabilmesi için gerçekten emeğe ihtiyaç olduğunu biliyorum. Ayrıca, inanıyorum ki duygular insanları her zaman genç ve dinamik tutuyor bizleri özellikli kılıyor. (herhalde o yüzden ben sürekli gençleşiyorum.:-)
Son günlerde, dolmuştaki gencin yaptığı konuşmaya benzer birçok konuşmayı genç arkadaşlarımın ağzından duyuyorum. Bir yönden çok üzülüyorum. Çünkü sahip olduklarına değer vermiyorlar ve kaybettiklerine de üzülmüyorlar. Oysa kaybettikleri sadece arkadaşlık olmuyor, bunun yanında birçok değerleri de kaybediyorlar. Belki de günün koşulları bunu gerektiriyor, belki de gerçekten kuşak çatışması yaşayacak kadar ben yaşlanmışımdır kim bilir? (o kadar yaşlanmadığıma eminim 70 yaşında gelinceye kadar kendimi genç sıfatı ile ödüllendirmeye devam edeceğimi buradan duyururum :-)
Son olarak, bugün burada yazılanlar gençlerin sevgiyi unutmaması için duyulan bir arzunun eseridir. Çocuklarına, annelerine, babalarına, arkadaşlarına karşı sevgi verebilecek kadar her zaman cömert olmalarını dilediğim için bir kez daha diyorum ki, lütfen SEVMEKTEN VAZGEÇMEYELİM ve birbirimize sadece sevgimizi verelim.
Ayrıca minik bir not açmak istiyorum. Düğünlerde ateşlenen silahlarla birçok masum çocuk ve insanımız ölüyor. Oysa, düğünler sevginin paylaşıldığı yerdir. Bugünlerde silah yaşının 18’e indiren bir tasarı yayınlanıyor. Tasarıda aynen şu şekilde destekleniyor;
...'Silah Üreticileri, Satıcıları ve Sevenleri Derneği (SÜSASD) Başkanı Cuma İçten tasarıyı neden desteklediğini, “İç savaş çıkarsa silah gerekir, Boşnaklar silahlanmış olsaydı Sırplar bu kadar kolay katliam yapabilir miydi?” diyerek açıkladı'...
Ben sevginin savaşa yol açmayacağını düşünüyorum. Birçok tasarıya karşıyım ama özelliklede bu tasarıya şiddetle karşıyım.
I Know What It Is To Be Young - Orson Welles
I know what it is to be young
But you don't know what it is to be old
Soeday you'll be saying the same thing
Time ticks away, so the story is told
I've asked so many questions
Of the wise men I met
Couldn't find all the answers
No one has, as yet
here'll be days to remember
Full of laughter and tears
After summer comes winter
And so go the years
So my friend, let's make music together
I'll play the old, while you sing me the new
In time, when your young days are over
There'll be someone sharing their time with you
Pages
Wednesday, December 15, 2010
Sevgiye Dair
Çok ender yazarım bu tür yazıları ama bugün içimden geldi ve yazdım. Amacım kimseyi kırmak, eliştirmek veya üzmek değil sadece bugünkü düşüncelerimin minik bir parçasını paylaşmak istedim.
Dün akşam işten eve dönerken taksi-dolmuşta ön koltukta oturan bir gencin konuşmalarına kulak misafiri oldum. 24-25 yaşlarında olan bu genç telefonun diğer ucundaki arkadaşına tuttuğu evin garsoniyer olduğunu ve onun için çok fazla para sarf etmek istemediğini söylüyordu. Ayrıca yeni yılda otele kız arkadaşını götüreceğini ama kızın reşit olmadığını ve bu yüzden otelde kayıt açılmaması için çift oda parası ödemeye razı olduğunu vs. belirtiyordu. Sonra kursa gitmeyeceğini, kursu bırakacağını anlattı. Bu ve buna benzer bir çok konuşma yaptı.
Sonra kendi gençlik yıllarımı düşündüm. Üniversite yıllarında cep telefonu yoktu. O yüzden arkadaşımızı aramak için PTT den büyük jeton alırdık. (o zaman büyük jetonla daha uzun, küçük jetonla daha kısa konuşuluyordu). Sonra telefon kulübesi arardık. Genellikle en yakındaki çalışmazdı. Diğerine giderdik. Karda, kışta çalışan bir telefon kulübesini, hoşlandığımız bir insanın sesini sadece 5 dk. duymak için arar dururduk. Mektuplar yazardık. Üzerinde pullar olan, yazılarımızın duygularımıza göre şekil değiştirdiği kenar süslerin yapıldığı, eğlenceli, duygulu mektuplar. Şimdilerde hiçbir emek sarf edilmeden mekanik bir e-mail gönderiliyor. Kim bilir aynı mail kaç kişiye yönlendiriliyordur. Bende çoğu zaman e-maili kullanıyorum çünkü daha pratik. Ama, özellikle yeni yılda kendi el yazımla tüm dostlarıma ve akrabalarıma UNICEF kartları gönderiyorum, çünkü sevgiyi göstermek için çaba göstermek gerektiğine inanıyorum. UNICEF kartlarını satan dükkanları araştırıyorum, oraya gidiyorum, (internetten sipariş vermeyi sevmiyorum, çünkü kartları görmem ve dokunmam lazım) beğendiklerimi seçiyorum ve yeni yıl mesajlarımı düşünerek kartlarımı yazmak için bir günümü ayırıyorum. Sonra postaneye gidiyorum, makineden geçirtmiyorum, pul istiyorum. Çok kızıyorlar ama elimde değil. Mutlaka pul olmalı şeklinde ısrarcı oluyorum. Çünkü, sevginin oluşabilmesi için gerçekten emeğe ihtiyaç olduğunu biliyorum. Ayrıca, inanıyorum ki duygular insanları her zaman genç ve dinamik tutuyor bizleri özellikli kılıyor. (herhalde o yüzden ben sürekli gençleşiyorum.:-)
Son günlerde, dolmuştaki gencin yaptığı konuşmaya benzer birçok konuşmayı genç arkadaşlarımın ağzından duyuyorum. Bir yönden çok üzülüyorum. Çünkü sahip olduklarına değer vermiyorlar ve kaybettiklerine de üzülmüyorlar. Oysa kaybettikleri sadece arkadaşlık olmuyor, bunun yanında birçok değerleri de kaybediyorlar. Belki de günün koşulları bunu gerektiriyor, belki de gerçekten kuşak çatışması yaşayacak kadar ben yaşlanmışımdır kim bilir? (o kadar yaşlanmadığıma eminim 70 yaşında gelinceye kadar kendimi genç sıfatı ile ödüllendirmeye devam edeceğimi buradan duyururum :-)
Son olarak, bugün burada yazılanlar gençlerin sevgiyi unutmaması için duyulan bir arzunun eseridir. Çocuklarına, annelerine, babalarına, arkadaşlarına karşı sevgi verebilecek kadar her zaman cömert olmalarını dilediğim için bir kez daha diyorum ki, lütfen SEVMEKTEN VAZGEÇMEYELİM ve birbirimize sadece sevgimizi verelim.
Ayrıca minik bir not açmak istiyorum. Düğünlerde ateşlenen silahlarla birçok masum çocuk ve insanımız ölüyor. Oysa, düğünler sevginin paylaşıldığı yerdir. Bugünlerde silah yaşının 18’e indiren bir tasarı yayınlanıyor. Tasarıda aynen şu şekilde destekleniyor;
...'Silah Üreticileri, Satıcıları ve Sevenleri Derneği (SÜSASD) Başkanı Cuma İçten tasarıyı neden desteklediğini, “İç savaş çıkarsa silah gerekir, Boşnaklar silahlanmış olsaydı Sırplar bu kadar kolay katliam yapabilir miydi?” diyerek açıkladı'...
Ben sevginin savaşa yol açmayacağını düşünüyorum. Birçok tasarıya karşıyım ama özelliklede bu tasarıya şiddetle karşıyım.
I Know What It Is To Be Young - Orson Welles
I know what it is to be young
But you don't know what it is to be old
Soeday you'll be saying the same thing
Time ticks away, so the story is told
I've asked so many questions
Of the wise men I met
Couldn't find all the answers
No one has, as yet
here'll be days to remember
Full of laughter and tears
After summer comes winter
And so go the years
So my friend, let's make music together
I'll play the old, while you sing me the new
In time, when your young days are over
There'll be someone sharing their time with you
About
.
Search This Blog
About Me
Translate
Popular Posts
-
Çocukken annemle babam bizi akşamları boza içmeye vefaya götürürdü. Bazı akşamlarda boza diye bağıran seyyar satıcılardan alırdık. Yıllar ge...
-
Zuhal Olcay’ın Tilbe Saran’ın birlikte oynadığı Nathalie, daha önce 2003’TE Fanny Ardant, Emmanuele Beart ile Gerard Depardieu'lü kadros...
-
aşağıdaki linke girerseniz, doğduğunuz ayı seçiyorsunuz sonrada gününü ve en son yıllara göre bir liste getiriyor oradan da doğduğunuz yıla ...
-
Malabadi Köprüsü: Fatma ile Badi birbirlerini seviyorlarmış. Bir gün Fatma Badi’nin köyüne varmak için nehri geçerken boğulmuş. Badi de bun...
-
Tarih'de 500 yıl önce neler olmuş diye merak ettim ve bakın neler buldum: 1500 World population 400 million. 1501 First flush toilets. 1...
-
Evet berberin ismi minik berberdi. Yeşil olmasından dolayı ilgimi çekti. Bu arada müşterisi hangi saçını kestiriyordu pek anlayamadım...:-) ...
-
Kuzenlerimin çocukları...İlk fotoğraftaki sevgi kelebeği... Sürekli gülüyor...Ağzında da tiryakiler gibi hep birşey var...Adanada bebeklerin...
-
Bektaşağa göleti bir mesire yeri. Araya Sinop hapishanesini ekledim ama öncesinde Bektaşağa göletinde nefis bir kahvaltı yaptık. Göletin et...
Yasal Uyarı
Fotoğrafların korunması konusu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) m.84′de düzenlenmiştir. "Bir işareti, resim veya sesi, bunları nakle yarıyan bir alet üzerine tesbit eden veya ticari maksatlarla haklı olarak çoğaltan yahut yayan kimse, aynı işaretin, resmin veya sesin 3 üncü bir kişi tarafından aynı vasıtadan faydalanılmak suretiyle çoğaltılmasını veya yayımlanmasını menedebilir.
Fotoğrafların telif hakkı acupofcaffeine aittir. İzinsiz kullanımı durumunda her türlü yasal yola başvurulacaktır.
Blog Archive
geziyorum
Labels
- adalar (34)
- adana (1)
- akyaka (1)
- alaçatı (7)
- almanya (2)
- Amsterdam-Belçika (3)
- ankara (3)
- antakya (1)
- Antalya (10)
- assos (1)
- avusturya (9)
- ayvalık (4)
- baden baden (1)
- bafa gölü (2)
- batum (2)
- bodrum (1)
- bolu (2)
- bozcaada (3)
- bulgaristan (1)
- bursa (12)
- çatalca (7)
- çeşme (2)
- chios (4)
- Çıralı (5)
- colmar (1)
- cumalıkızık (1)
- cunda (5)
- dalyan (1)
- datça (7)
- doğu karadeniz (4)
- efes (1)
- eqisheim (1)
- fethiye (4)
- foça (3)
- Fransa (21)
- geziyorum (486)
- göcek (2)
- Gökçeada (6)
- gölyazı (2)
- greece (4)
- hiç. (1)
- iğneada (4)
- ispanya (11)
- ist (1)
- İstanbul (152)
- İstek-hikaye (2)
- italya (22)
- izmir (2)
- iznik (4)
- kapadokya (12)
- karadeniz (6)
- karagöl (1)
- kıbrıs (6)
- ku (1)
- kutlama (1)
- lavanta (1)
- likya yolu (5)
- linklerim (2)
- manyas (1)
- manyas kus cenneti (4)
- marmaris (1)
- okuyalım öğrenelim (27)
- ondan bundan birazda benden (351)
- pamukkale (1)
- polonezköy (3)
- Prag (3)
- romanya (1)
- safranbolu (3)
- sanatsal etkinliklerim (51)
- sapanca (1)
- Semtler (58)
- side (4)
- sinop (6)
- şirince (1)
- sofya (1)
- taraklı (2)
- tasarım (3)
- türkiye (181)
- uçmakdere (1)
- Ukrayna (9)
- urla (1)
- yalova (1)
- yaşam (14)
- yeme içme (1)
- yemeklerim (13)
- yunanistan (10)
sevdiklerim
mutfaktan nefis kokular geliyor
Yeni Eklenenler
Search this blog
Followers
Powered by Blogger.
Copyright (c) 2010 A CUP OF CAFFEINE. Design by WPThemes Expert
Blogger Templates, Grocery Coupons and Daily Fantasy Sports.
5 comments:
Sevgili Cup of Cafein,
Bu tür yazılarınızı daha sık okumayı arzu ettiğimi söylemek istiyorum. Böyle duygular içinde olan biri daha benden biri diye geçirdim aklımdan. Yazınızı okurken soyu tükenmekte olan bir neslin yetiştirdiği dinazorlar olarak gördüm kendimi.Soğukta çalışan bir tel. kulübesi bulup jeton bitene kadar diğer uçtaki sevgiliye ulaşma çabasını, kartların üzerine posta pullarını yapıştırmanın, alınan mektupta okurken hissedilen hazzı yaşamış bir neslin çocuğu olarak bugün olan biteni anlamak, metalikleşmiş sevgi(siz)liğin anlamını algılamak benim için de ızdırap verici. Ya bizim neslimiz tükeniyor, yada insanlar gittikçe sevgiyi kaybediyor, sevgisizleşiyor.
bu jetona ilişkin anısı olanlardan korkmam :) onlar mavi ay dizisini de bilir. Ankaralı olanları Tunalı Hilmi caddesinin pazar günleri trafiğe kapatılıp klasik müzik konseri düzenlendiğini hatırlar. Bir de Kızılay meydanının trafiğe kapatılıp kazı çalışmaları yapılırken yolun ortasına konulan vagon kafeleri...gençlik :)
pulunu sectim bile:)))insanlar elindekinin degerini bilmiyor ve kaybettiklerine uzulmuyor ne kadar dogru demissin canim,diger dediklerinde de haklisin...
Sevgi Emektir...
gul
@Defnecim,
Çok haklsın. Keşke biz dinazorların nesli tükenmese:-) ama çağ değişmek zorunda ve her çağın yaşam koşulu çok farklı....
@Sadece özgür,
Güzel ve Çirkini de unutmayalım. Vincent (asln suratlı adam). Aaahhh.. ankara çok güzelmiş. Ne yazık şu anda yeni yıl süsleriniz bile engelleniyor...
@Bestecim,
Thank you. Merakla bekliyorum.
@Gül,
Hemde çok büyük, ama karşılığını hiç bir kelime tanımlayamaz bence....:-)
Post a Comment