Saturday, March 27, 2010

Atatürk Arboretumu

Arboretum kısaca canlı ağaç müzesi demek. Avrupa ve Amerika da özellikle orman fakültelerine ve bazende şehre ait arboretumlar görmeniz mümkün ama Türkiyede bilinen iki arboretum var biri İstanbul da Atatütk Arboretumu, diğeri ise Karaca Arboretumu.
Atatürk arboretumu 1949 yılında İstanbul Üniversitesi Orman fakültesi bünyesinde kurulmuş. Web sayfalarında detaylı bir tarihçe ve arboretum hakkında bilgi var. http://sedir.orman.istanbul.edu.tr/node/16

Atatürk Arberotumu normalde Cumartesi ve Pazar günleri kapalı ama biliyorsunuz, günümüzde kapılar .................. hep açık. Bizde fırsatdan istifade içeri girebildik.

Hava bugün çok güneşliydi ama buz gibi esiyordu. Yinede yürüyüş çok iyi geldi. Ağaçlar henüz yeni yeşermeye başlıyor. Bende en sevdiğim salkım söğütü çeşitli açılardan çektim. Birde kozalaklar ne kadar minikler.:-)
Manoglia Stellata, buda daha önce görmediğim bir manolya türü.
İşte böyle Fıstık çam ağaçlarının arasından yürüyerek şöyle bir genel tur yapabileceğiniz güzel bir yer. Tabiki hafta arası.!

Son fotoğrafta event gardena ait. Açık havada yemek yemek süper oluyor. Yemekleri için çok iyiydi kelimesini kullanmıyorum ama ortam güzel.

 

 

 

 
Posted by Picasa


 

 

 

 

 
Posted by Picasa


 
Posted by Picasa

Thursday, March 25, 2010

Burgazada

Eskişehirin ardından Pazar günü Burgazadaya gittik. Havanın güzel olmasının tadını çıkarttık. Ama adalar artık pazar günü iptal. Vapur çok kalabalıktı, yemek kalmamıştı vs. Kendimizi adaların tepelerine vurduk. 4.fotoğrafta görülen Sait Faik'in evi herzaman kapalı. Bu seferde restorasyon vardı. Neyse bir gün içersini görmek kısmet olacak ama bakalım ne zaman.
Son olarak, bu hafta pek bir dinamiktim, sanıyorum benim hep çoookkk gezmem gerekiyor.:-)




Wednesday, March 24, 2010

Kent park, gondol sefası, heykeller, eskişehir son bölüm

Evet son bölüme geldik. Eskişehir belediye başkanı gerçekten çalışıyor ve yoktan bazı şeyleri var etmiş. Aslında kendisi ne görmek istiyorsa onu şehire getirmiş.
Örneğin kent parktaki plaj bunlardan bir tanesi.
Porsukta gondol sefası. 15 dk. kısa bir tur ama yinede eğlenceli ve denemeye değer. Böylece binlerce turistin bıraktığı güzel bir gelir.
Eskişehirde en çok heykelleri beğendim. Heykellerinin her biri birbirinden güzeldi.
Yaşlı bir adam köpeği ve su kovası ile beraber. Bankta oturan adam bavulu ile hadi köyümüze gidelim. Köprülerin üzerinde ağ atan balıkçılar, tombul kadınlar vs. sanıyorum hepsi üniversite öğrencilerinin eseri.
Bunun dışında birde bilet gişeleri (en son fotoğraf) çok hoşuma gitti. Hepsinin yeşil ve aynı model olması bir bütünlük kazandırmış.

Artılar:
Trenle yolculuk konforlu.
Gondol eğlenceleli
Heykeller güzel.
Renkli odunpazarı sokakları görülmeli.
Eskişehirli esnafı iyi (eskişehirliler bize iyi davrandı).

Eksiler:
Trende ki tuvalet alaturka. (hangi akla hizmet bilmem, zaten hareket eden bir araç!)İkisi bir arada sadece bir yer de vardı (hem tuvalet kağıdı hem alafranka)
Tozlu, çok az ağaç var
Arabalar durmuyor, yayalara ait trafik ışıkları çok az.











Monday, March 22, 2010

Atlıhan, Kurşunlu Camii, Lületaşı Müzesi-Eskişehir -Bölüm-3

Atlıhan; 1850’li yıllarda Eskişehir’in büyük toprak sahiplerinden Takattin Bey tarafından, çevre köy, kasaba ve şehirlerden gelen pazarcıların, seyyahların ve köylülerin, hem kendilerinin hem de hayvanlarının konaklamaları için yapılmıştır. Her gün meydanda kurulan odun pazarına odun satmak için gelen köylüler, önce Atlıhan’a uğrar; öküz arabalarını ve hayvanlarını buraya bırakır, pazara giderlerdi. Akşam olduğunda hana döner ve geceyi burada geçirirlerdi.

Yapıldığı tarihten günümüze kadar birçok defa el değiştiren Atlıhan genel olarak, asıl amacının dışında kullanılmadı. Kurtuluş Savaşı yıllarında bölge Yunanlılar tarafından işgal edildiğinde Beyler Sokak ile Tiryaki Hasan Paşa Sokağının kesiştiği yerindeki bir numaralı evi karargâh binası olarak kullanan Yunan Askerleri, her gün Atlıhan’ın karşısındaki meydana gelir, hava kararıncaya kadar kendilerine konulmuş masalarda oturur, Atlıhan’ın çay ocağından gelen çayı içerlerdi. Cumhuriyetin kurulmasından sonra Eskişehir Garnizon Komutanlığı, burayı, o zamanın han sahibi Çerkez Hüseyin’den atlarını barındırmak amacıyla kiraladı. Fakat askerlerin yüzlerce atı her gün iki defa Akarbaşı Camii’nin bulunduğu mevkiye sulamaya götürüp getirirken oluşturdukları gürültüden halkın rahatsız olması nedeniyle birkaç ay sonra hanı boşaltmak zorunda kaldılar.




O dönemde büyük bir ahşap giriş kapısı olan hanın ortasına geniş bir avlu hâkimdi. Kapının tam karşısındaki bölüm hayvanların konulduğu ahır kısmıydı. Bu hayvanların bakımını yapmak amacıyla ahırın sağ köşesinde bir nalbant dükkanı bulunurdu. Orta kısmında bulunan kuyu sayesinde hem hayvanların hem de misafirlerin su ihtiyacı karşılanırdı. Hanın zemin kapısının sol tarafı yan yana dizilmiş döşeklerden oluşan yatakhaneydi. 18nci yüzyılda boş bir meydan olan Hicri Sezen Parkı’na dağlardan getirdiği odunları satmaya gelen köylüler akşam pazar toplandıktan sonra hana gelerek bu döşeklerde yatarlardı. Hanın üst katına, sağ taraftaki merdivenlerle çıkılmaktaydı. Burası yine orta halli kişiler tarafından kiralanan, yan yana yapılmış ufak odalardan oluşmaktaydı.

Atlıhan’da sonraki dönemlerde daha çok ekonomik durumu kötü olan köylüler barınırken, durumu daha iyi olanlar ise bugünkü Hicri Sezen Parkı’nın karşısındaki günümüzde Bahçeli Kahve olarak bilinen handa kalırlardı. Atlıhan, hem dinlenilip konaklanan, hem hayvanların bakımının yapıldığı hem de içinde çay ocağı bulunmasından dolayı bölge halkının da toplandığı, dönemin bütün sosyal, siyasal ve ekonomik gündeminin oluştuğu bir mekân konumundaydı. Zaman içinde han, Tavafçı Hanı, Odunpazarı Hanı gibi isimlerle anıldı.
19ncu yüzyılın sonlarına kadar hanın ortasında bulunan kuyu varlığını korumuştu. Hatta bir söylenceye göre; Yunanlılar, Kurtuluş Savaşında aldıkları ağır yenilgiden sonra bu bölgeden kaçarlarken altınlarını bu kuyunun içine attıkları söylenmektedir.

20nci yüzyılın özellikle ikinci yarısından sonra han eski işlevini yitirirken, metruk ve harabe bir hal aldı. Birçok bölümü yıkıldı ya da yandı.

Han, Odunpazarı Evleri Yaşatma Projesi kapsamında 2006 yılında, orijinal mimarisi göz önünde bulundurularak Atlıhan adıyla Odunpazarı Belediyesi tarafından yeniden inşa edilmiştir. 675 metrekarelik bir alanda yer alan han, geleneksel mimari unsurları da içinde barındıran bir yapıdır. Zemin ve birinci kat olmak üzere iki kattan oluşan Atlıhan, haliyle bölgenin ekonomik ve kültürel yapısını iyileştiren önemli faktörlerden birisidir.

Atlıhan günümüzde, Odunpazarı Belediyesi El Sanatları Çarşısı olarak kullanılır. Eskişehir El Sanatlarının en güzel örneklerinden olan Lületaşı eserlerinin envai ve en güzel çeşitlerini Atlıhan’da bulabilirsiniz.
Kaynak:http://eskisehireskisehir.com/language.asp?id=1303



Lületaşı müzesi 1991 yılında açılmış. Müzede lületaşından yapılmış çeşitli objeler vardı. Ben pipoların hastası oldum.
Aynı zamanda müzenin içindeki ufak odalarda da kilim dokuyan bayanlar var. Fotoğraftaki bayanla biraz sohbet ettim. istanbulu neden beğendiğini anlattı ve Eskisşehir de görülmesi gereken yerler hakkında bilgi verdi...Şanslıyım ne diyeyim...:-)
Biz gittiğimizde Yunus emre Kültür merkezinin içinde hemen müzenin diğer girişinde ney dinletisi vardı.





Kurşunlu Camii:
Eskiıehir'in güneyinde, Yukarı Mahalle Odun Pazarı'nda bulunan Kurıunlu Külliyesini, Kanuni Sultan Süleyman zamanında Osmanlı veziri Gazi Melek Mevlana Mustafa Paıa 1525 yılında yaptırmııtır. Kubbesinin kurıunla kaplı olmasından ötürü de Kurşunlu Cami olarak tanınmııtır. Cami üzerindeki kitabesinde Mimar Sinan'ın eseri olduıu yazılıdır. Ancak Mimar Sinan'ın eserlerinin listesini veren Tuhfetü'l -Mimarin de külleyenin yalnızca kervansarayının ismi yazılıdır. Caminin yanı sıra yapı topluluıu misafirhane,yemekhane, mutfak,kervansaray ve sıbyan mektebinden meydana gelmiıtir. Çeıitli dönemlerde onarım geçiren cami l966 yılında müzeye dönüştürülmüştür.


Karikatür Müzesi çok ufak sarı ahşap bir konak. İçeride çok hoş karikatürler ve minik heykeller vardı. en beğendiğimin fotoğrafını çektim tabiki...

Eskişehir-Cam Müzesi, Cumhuriyet Müzesi, 2.Bölüm

Cumhuriyet Müzesinin arka yüzünü sabah gezerken, önden görünüşünü de akşam çektim. Müzenin içinde fotoğraf çekilmesine izin vermiyorlar. Birinci katta Atatürk'e ait fotoğraflar var. İkinci katta ise Atatürk'e ait özel giysiler. Giysilerini gerçekten görmenizi isterim. Birkaç parça ama olsun. İpek bir gömlek ve gömlekte baş harfleri işlenmişti. Okadar zariftiki. Aynı şekilde ipek kravat ve ipek çoraplar. (yanılmıyorsam sakura company den alınmış, ny, paris,london yazıyordu). Ayakkabalarının modeli. (Bana göre erkeklerin karakterlerini en hızlı ele veren şey ayakkabılardır, bu yüzden arada sıra ayakklara bakın derim...:-))

Cam Müzesinin abajuru çok güzeldi. Cam müzesinin bir odasında da eski zaman bayanlarına ait kıyafetler ve gelinlikler vardı. Gerçekten çok zariflerdi... Artık işe gitmeliyim bu yazıda devam edecek...:-)






Sunday, March 21, 2010

Eskişehir-Odunpazarı- Bölüm-1

Sabah 7:00 Eskişehir ekspresi ile Haydarpaşadan Eskişehire hareket ettik. 4 Saatlik bir yolculuktan sonra Serracımla gezimize başladık.
İlk durak Odunpazarı evleryidi, sonra sırasıyla Kurşunlu Camii ve Külliyesi, Lületaşı Müzesi, Eskişehir Çağdaş Cam Sanatları Müzesi, Atlıhan, Anadolu Üniversitesi Cumhuriyet Müzesi,Espark,Papağanda Çiğbörek, Parsukta Gondol sefası,Kentparkta kahve keyfi ve mola, Yine Odunpazarı Şelale, ve oradan şehrin içinden birkez daha yürüyerek otogar ve 19:45 Sakarya Ekspresi ile geri dönüş 11:30 İstanbula varış. Tamamen bir jet tur. Bu kısacık zamanda hepsini gerçekleştirdik. Bu yüzden Serra ile ileride açacağımız tura jetgiller ismini vermeye karar verdik. Ama bizim tura herkes öyle kolay kolay katılamayacak öncesinde sıkı bir kondüsyon testinden geçecekler ondan sonra artık bakacağız...:-)
Tüm bunları ayrı ayrı bölümler olarak vermeyi deneyeceğim. :-)
Fotoğraflarda görülen o mavi konağı alıp restore etmek ve İstanbula getirmek istiyorum. :-)

Bazı tarihçilere göre karacaşehir olarak bilinen Odunpazarı Eskişehir'in güney kesmindeki tepelerin üzerine kurulmuş. 1905 yılında çıkan yangın nedeniyle Eskişehir esnafı odunpazarına yerleşmişler. Zamanla lületaşı ustaları, bakırcılar ve demirciler gibi elsanatları ile anılan sokakların oluşmasına neden olmuşlar. Evler, Osmanlı sivil mimari örneklerini koruyarak günümüze kadar gelmeye çalışmış, bir kısmı yıkılmış, bir kısmı yıkılmak üzere ama bir kısmı da belediyenin yardımı ile onarılarak turizme kazandırlmaya başlanmış bile.
Odunpazarında beyler sokağında toplam 27 ev restore edilmiş.
Tiryaki Hasan Paşa Sokağında bakan 3 katlı bina kurtuluş savaşında Yunan komutanın karargahı olarak kullanılmış sonra arif Nihat Asya Bayrak şiirini bu evde yazmış. aynı sokaktaki bir başka evde evliya çelebi 3 asır önce misafir olmuş.

Aslında bir dönem çok varlıklı ailler yaşıyormuş. Ama modernleşme uğruna bunlar şehrin modern evlerine taşınınırken bu evleri geliri düşük insanlara bırakmışlar.Tabiki zamanla onarılamayan bu evler kaderlerine terk edilmiş.
Yinede çok iyi durumda diyeceğim. Çünkü aralarda çürük düş gibi çıkan kocaman apartmanlar ve beton binaların sayısı oldukça az.

Gördüğümüz kadarıyla Sokaklarda hummalı bir çalışma var. Heryer arnavut kaldırımına dönüştürülüyor, tüm evler yavaş yavaş onarılmaya başlanmış.
Son olarak bu mahallenin girişinde Yunus Emrenin heykeli var.Yine aynı mahallenin bir yakasında Cumhuriyet müzesi diğer yakasında da Cam müzesini gezebilirsiniz.












About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html