Sunday, March 9, 2008

Adalara bahar gelmiş

İşyerime bundan iki- üç ay önce Sarah gelmişti. Staj yapmak istiyordu. Tanışmamız böyle gerçekleşti...Sonrası da uzun bir hikaye...stajı bitti Almanya'ya geri dönüyor... Kızıımızı gezdirmek lazım...Çekirgeyi de aldık aramıza... Adalarda Mimozalar açmıştır, mis gibi kokusunu buralardan bile alıyoruz dedik ve koyulduk yola...
Adalar ile ilgili çok post yaptım, yorum yazdım... Yinede okudukça öğrendiğim bilgileri yazmak istiyorum...
 
 
Prens Adaları, Papaz Adaları ya da Kızıl Adalar... İstanbul açıklarında, Marmara Denizi’ne inci gibi yayılan, beşi yerleşime açık tam dokuz ada: Günümüzde Kınalıada (Proti), Burgazada (Antigone), Heybeliada (Halki), Büyükada (Prinkipo) ve Sedefadası’nda (Terebintos) yerleşim var. Kaşıkadası’nda da yakın zamana kadar birkaç kişi yaşıyormuş. Ancak üzerinde günümüzde hiç kimsenin yaşamadığı üç ada daha var: Yassıada (Plate), Sivriada (Oxia) ve Tavşanadası (Neandros).

Adından da anlaşılacağı gibi, İstanbul adalarının en büyüğü Büyükada’dır. Diğer adalar idari olarak da Büyükada’ya bağlıdır. Adalar yakın zamana kadar kozmopolit yaşamın sürdüğü yerlerdi. Büyükada’da Rumlar, Kınalıada’da Ermeniler, Burgazadası’nda Museviler ve Heybeliada’da Türkler nüfusun çoğunluğu oluşturuyordu.


 
 
Posted by Picasa

 

"Bizans asilzadelerinin sürgün mekanı

Bizans döneminde Büyükada keşişlerin, rahiplerin inzivaya çekildikleri bir manastırlar adası özelliği taşıyordu. İmparatoriçe İrene de adada Kadınlar Manastırı yaptırmış, ancak bu manastır, aralarında bizzat İmparatoriçe İrene’nin de bulunduğu, Bizans Sarayı’ndan birçok kadın için sürgün mekanı olmuştur. 2. İustinos’un 567 yılında adanın doğu sahilindeki bugünkü Maden semtinin güneyinde bir saray ve manastır inşa ettirdiği bilinir. Büyükada’nın ve tüm adaların “Prens Adaları” olarak anılmasının nedeni kimi tarihçilerce bu saraya ve manastıra, yani 2. İustinos dönemine bağlanır.

Osmanlı döneminde de manastır ve kiliselerin varlığını sürdürdüğü bilinir, ancak Bizans döneminde inşa edilen diğer yapıların hiçbiri günümüze ulaşmamıştır. Büyükada’nın Müslüman Türklerin de ilgisini çekmeye başlaması 19. yy ortalarına rastlar. Daha önceleri İstanbul’la bağlantısı büyük pazar kayıklarıyla sağlanan Adalar’a 1846 yılından itibaren vapur seferlerinin başlatılması Büyükada’nın hızla gelişmesini sağlamıştır.

Son dönemin en önemli sürgünüyse Ekim Devrimi’nin mimarlarından Troçki’dir. Stalin tarafından Sovyetler Birliği’nden sürülen Troçki, 1929 yılından başlayarak bir süreliğine Büyükada’da yaşamıştır.

1920’lerde Rusya’daki devrimden kaçarak İstanbul’a gelen on binlerce Beyaz Rus’un bir bölümü Büyükada’ya yerleştirilmiş, bunların gelmesinden sonra da yeni gazinolar ve plajlar açılmış, eğlence hayatı daha da renklenmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Rumların göçüyle adanın önemi biraz azalsa da, İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda Türk burjuvazisinin rağbet ettiği bir sayfiye yeri olma özelliğini kazanmıştır. Büyükada bu dönemde yeni köşklerle, özenli ve zevkli yapılarla, bakımlı bahçelerle süslenmiştir."


 
 

Bu sabah mutluluğa aç pencereni
Bir güzel arın dünkü kederinden
Bahar geldi bahar geldi güneşin doğduğu yerden
Çocuğum uzat ellerini

Şu güzelim bulut gözlü buzağıyı
Duy böyle koşturan sevinci
Dinle nasıl telaş telaş çarpıyor
Toprak ananın kalbi

Şöyle yanıbaşıma çimenlere uzan
Kulak ver gümbürtüsüne dünyanın
Baharın gençliğin ve aşkın
Türküsünü söyliyelim bir ağızdan


Ataol Behramoğlu


 
Posted by Picasa

Not: Hala küçük karedeki o evin benim olmasını istiyorum...:-))

"İstanbul’da baharın müjdecisi mimozalar açtı. Dünyada 300’e yakın çeşidi olan mimozaların en güzel türlerinden biri Adalar’da yetişiyor. Ada mimozalarının, Ege ve Akdeniz’de yetişen diğer türlere oranla çiçek topları hem daha büyük, hem de kokulu.

Adaların yeşil alanları ve köşk bahçelerindeki mimozaların çiçek satıcıları tarafından izinsiz, ölçüsüz kesilmesi bu ağaç türünün geleceğini tehlikeye soktu. Adalar Kaymakamlığı, adadaki mimoza ağaçlarından çiçekli dal kesimini ve ada dışına çıkarılmasını yasakladı."...

Yasaklamışlar ama Adadan ayrılan her vapurda ve herkesin kucağında kocaman mimoza demetleri vardı...

9 comments:

Anonymous said...

Can evimden vurdun beni. Aşığım adalara. EN sevdiğim Kınalı Ada.REsimler ve bilgiler harika...Teşekkürler...

Anonymous said...

Adalar'ı ben de çok severim. En son Burgazada'ya gittim. Sahilde Antigone adlı mekanda oturup eski İstanbul şarkıları dinleyip, kalamarları, karidesleri afiyetle yemiştim:))

Fotograflarında, anlatımında çok güzel Arzu'cuğum.Ankara'ya bekliyoruz seni:)Sevgiler

Anonymous said...

Selam ,

Cumartesi günü bizde adalara gittik büyükadaya, adalıların evlerinin kapı numaralarına çok özen gösterdiklerini bilirim ve kapı numarasının fotoğrafını bizde çektik :)
aynı fotoğrafı bende ekleyeceğim bloga belkide farketmeden yanyana yürüdük :)

sevgiler

Anonymous said...

@Gülümseyiş;

Bende adaların hepsini çok seviyorum...Ama özellikle iki ada favorilerim arasında...

Selamlar...

arzu

Anonymous said...

@Minecim...
Geldiğinde seni o adadaki başka bir mekanda yemeğe götüreceğim.:-))
Bu arada Ankaralıları davet ediyorum sürekli ama gelen giiden yok...:-))
selamlar...

arzu

Anonymous said...

@Pıtırcıık...
Bir gittiğimde sadece kapı numaralarını çekmiştim. Ama çoğunu yayınlamadım...bu hoşuma gitti...:.-)
Birde kalp şeklinde bir taş vardıı..kapıların biriinde gördün mü?...:-))
fotoğrrafını bekliyorum...Hhakkikaten belkide yanyana yürümüşüzdür...kimbilir...:-))
selamlar...sevgiler...arzu

Anonymous said...

Arzucum,

Ben de cok ozledim adalari. Ne iyi olmus yazmissin post'unu...
Ah ahh Ist'a gelince gezecek ne cok yer var aslinda. Insanin senin gibi bir de guide'i olmasi lazim yaninda :)
Optum.
FB

Anonymous said...

@Figencim...
Beni, Mineyle birlikte çok şımartıyorsunuz...Gelince hep beraber gezeriz...:-))
Buralara bahar geldi... :-))umarım sizin oraları da ısınmıştır...
Sevgilerimle,
Arzu

Berceste said...

Bir de Mimoza dedin yaaa... Haydi ne zaman gidiyoruz, ben geldim :)

About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html