skip to main |
skip to sidebar
Sabahleyin 6:45’de uyan, NTV haberleri dinlemek için TV kumandasında 5’e bas. Duş al, dişlerini fırçala, kahve makinasını aç (pazrtesileri hariç), mısır gevreğini sütle karıştır, tüm bunları başarmak ve otobüse yetişmek için saatini 7:20’ye kur (İstanbul’da artık trafik felaket olma durumundan çıktı ve felaket ötesi, rezalet gibi ön başlıkları aldı, bu yüzden 2 aydır, aracımı trafiğe sokup kendimi sinir stres sahibi yapmak istemediğim için sevgili İst.Belediyesinin araçlarını kullanıyorum) ve fırla. Ayaklarını sürükliye sürükliye durağa yürü, her sabah durakta aynı insanları gör. Gün başlıyor kolay gelsin...
İlk başlarda gözgöze geldiklerimle merhaba, günaydın anlamına gelen gülümsemeyi yapıyordum cevap alamayınca sonraları ondan da vazgeçtim. Ama hala daha, Şoföre günaydın ve inerken de iyi günler kelimelerini kullanıyorum. Birgün biliyorum “sizede iyi günler” diyecek...Azimliyim...
Gelelim Pazartesilerine tüm bu monotonluğun ağır yükü üzerine birde “Pazartesi Sendorumu” dedikleri şey biniyor. Bende araştırdım bu sendromun bilimsel açıklaması neymiş diye. En sonunda şuna karar verdim. Tempo değişikliği. Haftasonunun yoğun ve eğlenceli temposundan iş temposuna geçiş. Pazartesi günleri, sanki Cuma günü hiçbir iş yapmamışınız gibi bir sürü iş çıkar karşınıza, işler işleri türetir, birikirde birikir. Hele birde bunlara kötü haberler eklenince (mesela aylardır çalıştığınız , kabul gören , son değişiklikleri yapılan ve imza aşamasındaki projenizin iptal haberi ) daha bir çekilmez olur Pazartesileri. Uzmanlar diyor ki, sabah kahfaltınızda müzik dinleyin, gittiğiniz yolu değiştirin, öğle yemeğini sevdiğiniz dostlarınızla birlikte yiyin ve yavaş yavaş stresden uzaklaştırarak kendinizi iş temposuna sokun. Bence hikaye... Bir kere okul yıllarından beri hiç sevilmeyen bir gündür Pazartesi. Tatilde bile hissedersiniz Pazartesini. Bu kadar kötü üne sahip bir günü nasıl aklayabilirsiniz ki? Nasıl normal bir gün olarak kabul edebilirsiniz ki?
Pages
Monday, February 6, 2006
Pazartesi Sendromu Nedir?
Sabahleyin 6:45’de uyan, NTV haberleri dinlemek için TV kumandasında 5’e bas. Duş al, dişlerini fırçala, kahve makinasını aç (pazrtesileri hariç), mısır gevreğini sütle karıştır, tüm bunları başarmak ve otobüse yetişmek için saatini 7:20’ye kur (İstanbul’da artık trafik felaket olma durumundan çıktı ve felaket ötesi, rezalet gibi ön başlıkları aldı, bu yüzden 2 aydır, aracımı trafiğe sokup kendimi sinir stres sahibi yapmak istemediğim için sevgili İst.Belediyesinin araçlarını kullanıyorum) ve fırla. Ayaklarını sürükliye sürükliye durağa yürü, her sabah durakta aynı insanları gör. Gün başlıyor kolay gelsin...
İlk başlarda gözgöze geldiklerimle merhaba, günaydın anlamına gelen gülümsemeyi yapıyordum cevap alamayınca sonraları ondan da vazgeçtim. Ama hala daha, Şoföre günaydın ve inerken de iyi günler kelimelerini kullanıyorum. Birgün biliyorum “sizede iyi günler” diyecek...Azimliyim...
Gelelim Pazartesilerine tüm bu monotonluğun ağır yükü üzerine birde “Pazartesi Sendorumu” dedikleri şey biniyor. Bende araştırdım bu sendromun bilimsel açıklaması neymiş diye. En sonunda şuna karar verdim. Tempo değişikliği. Haftasonunun yoğun ve eğlenceli temposundan iş temposuna geçiş. Pazartesi günleri, sanki Cuma günü hiçbir iş yapmamışınız gibi bir sürü iş çıkar karşınıza, işler işleri türetir, birikirde birikir. Hele birde bunlara kötü haberler eklenince (mesela aylardır çalıştığınız , kabul gören , son değişiklikleri yapılan ve imza aşamasındaki projenizin iptal haberi ) daha bir çekilmez olur Pazartesileri. Uzmanlar diyor ki, sabah kahfaltınızda müzik dinleyin, gittiğiniz yolu değiştirin, öğle yemeğini sevdiğiniz dostlarınızla birlikte yiyin ve yavaş yavaş stresden uzaklaştırarak kendinizi iş temposuna sokun. Bence hikaye... Bir kere okul yıllarından beri hiç sevilmeyen bir gündür Pazartesi. Tatilde bile hissedersiniz Pazartesini. Bu kadar kötü üne sahip bir günü nasıl aklayabilirsiniz ki? Nasıl normal bir gün olarak kabul edebilirsiniz ki?
About
.
Search This Blog
About Me
Translate
Popular Posts
-
Bugün, sizlere iş yerimin bulunduğu Kurtuluş semtini anlatmak istiyorum. Aralık ayının başından itibaren caddeyi gören odamınkarşısındaki ...
-
aşağıdaki linke girerseniz, doğduğunuz ayı seçiyorsunuz sonrada gününü ve en son yıllara göre bir liste getiriyor oradan da doğduğunuz yıla ...
-
Çocukken annemle babam bizi akşamları boza içmeye vefaya götürürdü. Bazı akşamlarda boza diye bağıran seyyar satıcılardan alırdık. Yıllar ge...
-
Bektaşağa göleti bir mesire yeri. Araya Sinop hapishanesini ekledim ama öncesinde Bektaşağa göletinde nefis bir kahvaltı yaptık. Göletin et...
-
Zuhal Olcay’ın Tilbe Saran’ın birlikte oynadığı Nathalie, daha önce 2003’TE Fanny Ardant, Emmanuele Beart ile Gerard Depardieu'lü kadros...
-
Malabadi Köprüsü: Fatma ile Badi birbirlerini seviyorlarmış. Bir gün Fatma Badi’nin köyüne varmak için nehri geçerken boğulmuş. Badi de bun...
-
Evet berberin ismi minik berberdi. Yeşil olmasından dolayı ilgimi çekti. Bu arada müşterisi hangi saçını kestiriyordu pek anlayamadım...:-) ...
-
Kuzenlerimin çocukları...İlk fotoğraftaki sevgi kelebeği... Sürekli gülüyor...Ağzında da tiryakiler gibi hep birşey var...Adanada bebeklerin...
-
Tarlabaşı bugün kentsel dönüşüm projesi altında yok ediliyor. Bu projelere bakmak için aşağıdaki linke girmeniz yeterli. http://www.tarlabas...
Yasal Uyarı
Fotoğrafların korunması konusu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) m.84′de düzenlenmiştir. "Bir işareti, resim veya sesi, bunları nakle yarıyan bir alet üzerine tesbit eden veya ticari maksatlarla haklı olarak çoğaltan yahut yayan kimse, aynı işaretin, resmin veya sesin 3 üncü bir kişi tarafından aynı vasıtadan faydalanılmak suretiyle çoğaltılmasını veya yayımlanmasını menedebilir.
Fotoğrafların telif hakkı acupofcaffeine aittir. İzinsiz kullanımı durumunda her türlü yasal yola başvurulacaktır.
Blog Archive
geziyorum
Labels
- adalar (34)
- adana (1)
- akyaka (1)
- alaçatı (7)
- almanya (2)
- Amsterdam-Belçika (3)
- ankara (3)
- antakya (1)
- Antalya (10)
- assos (1)
- avusturya (9)
- ayvalık (4)
- baden baden (1)
- bafa gölü (2)
- batum (2)
- bodrum (1)
- bolu (2)
- bozcaada (3)
- bulgaristan (1)
- bursa (12)
- çatalca (7)
- çeşme (2)
- chios (4)
- Çıralı (5)
- colmar (1)
- cumalıkızık (1)
- cunda (5)
- dalyan (1)
- datça (7)
- doğu karadeniz (4)
- efes (1)
- eqisheim (1)
- fethiye (4)
- foça (3)
- Fransa (21)
- geziyorum (486)
- göcek (2)
- Gökçeada (6)
- gölyazı (2)
- greece (4)
- hiç. (1)
- iğneada (4)
- ispanya (11)
- ist (1)
- İstanbul (152)
- İstek-hikaye (2)
- italya (22)
- izmir (2)
- iznik (4)
- kapadokya (12)
- karadeniz (6)
- karagöl (1)
- kıbrıs (6)
- ku (1)
- kutlama (1)
- lavanta (1)
- likya yolu (5)
- linklerim (2)
- manyas (1)
- manyas kus cenneti (4)
- marmaris (1)
- okuyalım öğrenelim (27)
- ondan bundan birazda benden (351)
- pamukkale (1)
- polonezköy (3)
- Prag (3)
- romanya (1)
- safranbolu (3)
- sanatsal etkinliklerim (51)
- sapanca (1)
- Semtler (58)
- side (4)
- sinop (6)
- şirince (1)
- sofya (1)
- taraklı (2)
- tasarım (3)
- türkiye (181)
- uçmakdere (1)
- Ukrayna (9)
- urla (1)
- yalova (1)
- yaşam (14)
- yeme içme (1)
- yemeklerim (13)
- yunanistan (10)
sevdiklerim
mutfaktan nefis kokular geliyor
Yeni Eklenenler
Search this blog
Followers
Powered by Blogger.
Copyright (c) 2010 A CUP OF CAFFEINE. Design by WPThemes Expert
Blogger Templates, Grocery Coupons and Daily Fantasy Sports.
0 comments:
Post a Comment