Friday, February 24, 2006

VAPURLAR...


Dün akşam Yaşamdan Dakikalar'da, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin, şehiriçi deniz hatların'daki vapurlara kitap koyacağını öğrendim. Haberi duyunca aynen şöyle düşündüm: “Ne yazık ki, çok okumayı seven canım insanlarım tarafından bu kitaplar evlerine götürülecek, sobalarında onlar için ateş olacak, kimbilir belkide bazılarının sayfaları karalanacak, bazılarının sayfaları da kopartılıp tuvalet kağıdı yapılacak…” .
Aslında tüm bunların yerine... Okuyan, okudukça cehaletle- bilgelik'i ayırt eden, inançla- yobazlığın farkını bilen insanların o vapurlarda yolculuk yapmasını isterdim. O zaman bu kitaplar ve bilgiler paylaşılır, paylaşıldıkça insanlar özgür olurdu.
Şiire geçmeden önce, kısaca kendi vapurumdan bahsedeyim: "benim vapurumda da zeki insanlar dostluk içinde aydın bir Türkiyeye doğru ilerliyor olurdu" ve eğer aşağıdaki vapurlardan birine binseydim sanırım buda Cemal Süreya’nın vapuru olurdu.

Şiirci Hatları Vapuru

Nazım Hikmet vapuru
deniz ile arasına
dökülen asfaltı kırar
ve özgürlüğüne kavuşturur
salacak iskelesini
batmak pahasına

Can Yücel vapuru
alaycı bir düdük çalar
savaş gemilerine
ki rakı şişeleri asılıdır
can simitlerinin yerine

Attila İlhan vapuru
keyfile yarar suları
içinde çünkü sevgililer öpüşür
ve güvertesinde
sigarasını rüzgara karşı yakan
bir katil üşür

Edip Cansever vapuru
denize yansıyan
otel ışıkları altında gider gelir
boğazın en uzak
iki iskelesi arasında

Orhan Veli vapuru
evlerine taşırken
telaş içindeki insanları
küpeştesinden atılan
simitleri kapışır
martı kuşları

Cemal Süreya vapuru
akşamüstleri giyince
ışıklı elbisesini
ince bir duman savurarak havaya
dansa kaldırır
kız kulesini

Sunay Akın

0 comments:

About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html