Riva_ Bölüm-1

Ara ara sanal alem arası vermeye çalışıyorum. Mesela 7 gün Facebook orucu vermek istedim, 5 gün sonra açmak zorunda kaldım... Bu arada instagram hesabı da açtım.(www.instagram.com/acupofcaffein/) Eski fotoğraflarımı yayınlıyorum. Ama yinede çok zaman alıyor. özetle bilgisayar başında geçirilen zamana saat sınırlaması getirmem şart oldu ...

Bugün Riva da dere kenarında yemek yedik. Çok güzel bir gündü. Doğa nefisti. Fotoğrafların bir kısmını cep telefonu bir kısmını fotoğraf makinesi ile çektim. Dolayısıyla edit etmek zaman alıyor.

Eski bir fotoğraf

Bu fotoğrafı sanıyorum 2006 yılında çekmişim. 10 yıl sonra neler mi değişti... Bir gideyim aynı yerden aynı kareyi aynı saatte çekeyim... bakın bakalım neler değişmiş....!!!

Balıkçı ve Yalı Penceresi

Çoğunlukla fotoğraf makinemi almaz oldum... Hem artık yetmediği için hem biraz bozuk olduğu için hemde biraz yenisini almak için bahaneler ürettiğimden... Aslında birazda İstanbulda çekeceğim şeyler sınırlandı. Yada şöyle söyleyeyim artık gördüğüm şeyi o güzellikte gösterebilmek için fotoğrafların orasını burasını epey kırpmaya başladım... Neyse taşınmak lazım buralardan.... Yeni ve güzel maceralar için...

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk tam 96 yıl önce bugünü tüm dünya çocuklarına armağan etmişti. Umarım çocuklarımızda demokratik ve huzur dolu bir ülkede haklarını, yaratılıcıklarını, neşelerini koruyarak büyürler.

Sapıkların olmadığı, badem bıyıklıların çocuklara tecavüz etmediği, okulların imam hatiplere döndürülmediği aydınlık bir Türkiye de yaşamaları dileğimle...

Bayramınız kutlu olsun sevgili minikler. Umutlarınız kırılmasın ve başınız hep dik olsun.

Kuzguncuk ve Yeşilköy Sahili

Prince'in bu şarkısını pek bir severim. Beni çok eskilere götürür. :-) Allah rahmet eylesin. Bugünde sahilde yürürken bu ağacın fotoğrafını çektim. Tam da şarkısına uydu.

I never meant to cause you any sorrow
I never meant to cause you any pain
I only wanted to one time to see you laughing
I only wanted to see you
Laughing in the purple rain

Purple rain, purple rain
Purple rain, purple rain
Purple rain, purple rain
I only wanted to see you
Bathing in the purple rain



Kuzguncuk fotoğrafları klasik olduğu için artık birşey yazmıyorum. Yanlız bu mahalle de açılan cafeler çok pahlanşmış. Birde sarı teknenin geçtiği fotoğrafı görüyorsunuz değil mi. İşte İstanbul'un yeni yüzü. Bence çok çirkin. Siyah uzun uzun demir ve beton yığınları... Güneşi kesen, rüzgarı engeleyen, yaşamı körelten....

İçimden geldi

İçimden geldi... Facebook da denk geldiğim bir alıntıyı yaynlamak istedim... Kendi eski fotoğraflarımdan biri ile... :-)  Tabiki müzik eşliğinde olmalı... okurken Chopin Spring Waltz'ı dinlemeniz için ilk linki tıklamanız yeterli.... :-) 

https://www.youtube.com/watch?v=KmzFDEu2RoA


Birde  Atilla Özdemiroğlu vefatı nedeniyle  sevdiğim parçlarından bir tanesini paylaşmak istedim...

https://www.youtube.com/watch?v=Lci_mZB-8wc

Yoruldum;
Bitmek bilmeyen çekişmelerden,hırslardan,kendi düşüncelerini dayatmalardan,varsaymalardan,
sürekli içinde bulunduğu ortam yada kişilerden şikayet edenlerden,haklı çıkmak arzusuyla haksızlık yapanlardan,kendi sesinden başka sesleri duymayanlardan, çok yoruldum
Aslında tüm bunlarla boğuşurken neler kaçırdığımızın farkında bile olamıyor insan.
Bir defa şefkat gösterdiğimizde asla sizi unutmayan binlerce hayvan,daha tadına bakmadığımız onca lezzetli yiyecek varken,daha tanımadığımız,kokusunu bilmediğimiz binlerce çiçek varken,
Ve yine insanların ürettiği güzellikler varken,hiç tanımadığımız,ruhumuzda duymadığımız enstrümanların yüzlerce çeşidi varken ,
içinde güzellikler barındıran daha hiç okumadığımız binlerce şiirler varken,daha okumadığımız, yeni hayatlara tanık olabileceğimiz milyonlarca kitap varken,
Doğa ve görsel şölenlerle bize hikayesini sunan seyretmediğimiz onca film varken,daha tanıyıp dokunmadığımız dünyanın başka ucunda yaşan kültürler,insanlar varken,ve hayatın içinde keşfedebileceğimiz onca güzellik varken,
Kainat bu kadar sonsuzken kendimizi daracık bir odaya hapsetmek niye !  Nursel Tosun Tuzlu 

ilkbahar

 İlkbahar

Yüzümü bulutlara kaldırıp Dua eder gibi mırıldanıyorum Kuşlarla, otlarla yıkanıyorum Rüzgarla, ilkbaharla Güneş gözkapaklarımı ısıtıyor Ah! Güvenilmez ilkbahar güneşi Rüyada mıyım, gerçek mi bu Hem var gibiyim, hem yok gibi Bir güney kentinde, bir kıyı kahvesinde Başakların sonsuz salınışı Burada, kendimle başbaşa Ömrümü böylece tamamlayabilirim Bir kuşu dilinden hiç öpmedim Belki bir gün öpebilirim Belki bir gün rüzgar olurum ben de Eserim başakların üzerinden Kalbim bir yaz gününe karışsın isterim Bir kuş cıvıltısında doğmak için yeniden

Ataol Behramoğlu

Uçmakdere _ Bölüm 2

Uçmakdere _ bölüm1