skip to main |
skip to sidebar
Yola sinemaya gitmek için çıkmıştık, kendimizi Tarabyada balık, rakı olayının içinde bulduk. Olaylar nasıl gelişti...
Geçen Pazar günü hava çok güzeldi, anneme dedim ki Pazar keyfi yapalım, İstinye’deki çay bahçesine gidelim. İstanbul’un en güzel köşelerinden birisidir bu çay bahçesi.
Mavi denizin hemen yanıbaşındaki çay bahçesinin yeşil plastik sandalyelerinde oturursunuz, motor ve vapur dalgalarının kıyıya vurmasıyla havalanan beyaz köpükleri sizi düşlerinizden uyandırır hafifçe irkilirsiniz ama sonra kıyıya çarpan dalga sesleriyle yine düşelere dalarsınız...
Denizin hemen kenarındaki masaya kurulduk, gazetlerimizi açtık, çayımızı ve kaşarlı tostumuzu sipariş ettik, annem hemen bulmaca olayına girdi, bende yüzümü güneşe dönerek, boğazı ve gemileri seyretmeye başladım. Öyle bir manzaraki tüm boğaz, Fatih Sultan Mehmet köprüsü, Anadolu hisarı hepsi neredeyse kucağınızda...Bir çay, iki çay, üç çay derken sade Türk kahvesi ile 4 saatlik boğaz keyifimizi noktalandırdık.
Dün akşamda filmlere baktık Demet arkadaşımla... hiç seyre değer bir şey ilişmedi gözümüze, bende dedim ki, “İstinye’ye gidelim, birde gece manzarasını seyredelim...” Güzel bir akşam trafiğinin ardından İstinye’ye vardık. BP’nin yanındaki sokaktan hemen yukarı daldım araba için en uygun park yeri. Sokağın tam ortası koca gövdeli ve bol yapraklı ağaçlarla ikiye bölünüyor ve tepeden ışıl ışıl görünen İstanbul. Eeee, tabiki ben aşağıda manzarıyı seyrederken arabamda bundan eksik kalmasın istiyorum!!!
Neyazık ki yaz sezonu olmadığı için erken kapatıyorlarmış, çaylarıda bitmiş, “biz size bir kaşarlı tost birde ayran verelim, hesabıda alalım, kapatılım burayı, sizde keyfinize bakın, bekçimizde burada nasılsa”... Olur dedik.
Lacivertimsi maviliğin içinde ışıldıyan boğaz bir kez daha karşımızdaydı. Hemen yanıbaşımızdaki fener gemilere yol gösteriyordu. Demetle baktık birbirimize bu tost olayı bizi kesmeyecek dedik. Balık, kalamar lazım bize... Nede olsa ikimizde diyetdeyiz, bir buçuk aylık yemekle mücadelemizi sadece 2 -3 kg vererek sürdürüyoruz, dayanılmaz baskıların altındayız...Ödül lazım bize... sanki geçen hafta ödül vermemişiz gibi.. hemen mekan aramasına giriştik. Bir arkadaşımızı aradık. Tarabya’da “Cundalıya” gidin dedi. Tamam dedik, nede olsa yeni yerler keşfetmek istiyoruz. Hoş Yeniköydeki balıkçı teknesi fikri daha cazip geliyordu ama içimizdeki keşif duygusunu yok edemedik. Yolu Tarabya’ya çevirdik. Garson ne içersiniz dedi. Araba kullanacağım için, bir kadeh şarabı uygun görmüştüm kendime. Demet balık rakısız olmaz dedi. Yanlız mı bırakayım şimdi onu... Peki bir duble sadece... İçkimi sulandırmayı hiç sevmem. Su olmasın lütfen dedim. Rakı geldi buz kovasıda, rakı soğuk olunca genelde içine buzda koymam. Baktım sıcak buz atayım dedim. Garson elime dokunarak pardon keyfinizi bozmayın dedi. Bana Keyif çanağı getirdi. Bakırdan yapılmış özel bir çanak. İçi buz rakı bardağınıda tam ortasına koyabilmeniz için özel bir bölümü var. Aman aman dedim...
Neyse salata, kalamar, karides tereyağında olsun, levreğide ızgara yaparsanız bizim için yeterli olur dedik.
Söylenenler yapıldı. Ne yazık ki çok lezzetli değildi. Yine derin konular üzerinde konuşmalar yaparak yemeğimizi tamamladık. Rest.’a 5 üzerinden 2 vererek ayrılırken, dedik ki şu keşif olayını çok sık tekrarlamayalım. Nerede boncuktaki o kocaman kalamar halkaları, karşılaştırılmaz bile Cundalının dondurulmuş kalamar kızartmasıyla...
Boğazın kıyısında aheste aheste ilerlerken, bir film ekibi, ışıklar kameralar vs... derken Kuruçeşmenin orada bir film ekibi daha ... eeeeeeeeee.. TV’miz dizi çöplüğüne dönüştüğüne göre bu görüntü az bile dedik...Sonra Maçka yokuşunu çıkarken bu seferde İTU’nün kampüsünden dışarıya tuvaletleriyle salına salına çıkan bayanları kapıları açılmış lüks arabalarına binirken gördük.
Vay be dedik, ne artistik bir gece oldu...!!!
Pages
Friday, March 31, 2006
İstinye'de Tost-Tarabya'da Balık
Yola sinemaya gitmek için çıkmıştık, kendimizi Tarabyada balık, rakı olayının içinde bulduk. Olaylar nasıl gelişti...
Geçen Pazar günü hava çok güzeldi, anneme dedim ki Pazar keyfi yapalım, İstinye’deki çay bahçesine gidelim. İstanbul’un en güzel köşelerinden birisidir bu çay bahçesi.
Mavi denizin hemen yanıbaşındaki çay bahçesinin yeşil plastik sandalyelerinde oturursunuz, motor ve vapur dalgalarının kıyıya vurmasıyla havalanan beyaz köpükleri sizi düşlerinizden uyandırır hafifçe irkilirsiniz ama sonra kıyıya çarpan dalga sesleriyle yine düşelere dalarsınız...
Denizin hemen kenarındaki masaya kurulduk, gazetlerimizi açtık, çayımızı ve kaşarlı tostumuzu sipariş ettik, annem hemen bulmaca olayına girdi, bende yüzümü güneşe dönerek, boğazı ve gemileri seyretmeye başladım. Öyle bir manzaraki tüm boğaz, Fatih Sultan Mehmet köprüsü, Anadolu hisarı hepsi neredeyse kucağınızda...Bir çay, iki çay, üç çay derken sade Türk kahvesi ile 4 saatlik boğaz keyifimizi noktalandırdık.
Dün akşamda filmlere baktık Demet arkadaşımla... hiç seyre değer bir şey ilişmedi gözümüze, bende dedim ki, “İstinye’ye gidelim, birde gece manzarasını seyredelim...” Güzel bir akşam trafiğinin ardından İstinye’ye vardık. BP’nin yanındaki sokaktan hemen yukarı daldım araba için en uygun park yeri. Sokağın tam ortası koca gövdeli ve bol yapraklı ağaçlarla ikiye bölünüyor ve tepeden ışıl ışıl görünen İstanbul. Eeee, tabiki ben aşağıda manzarıyı seyrederken arabamda bundan eksik kalmasın istiyorum!!!
Neyazık ki yaz sezonu olmadığı için erken kapatıyorlarmış, çaylarıda bitmiş, “biz size bir kaşarlı tost birde ayran verelim, hesabıda alalım, kapatılım burayı, sizde keyfinize bakın, bekçimizde burada nasılsa”... Olur dedik.
Lacivertimsi maviliğin içinde ışıldıyan boğaz bir kez daha karşımızdaydı. Hemen yanıbaşımızdaki fener gemilere yol gösteriyordu. Demetle baktık birbirimize bu tost olayı bizi kesmeyecek dedik. Balık, kalamar lazım bize... Nede olsa ikimizde diyetdeyiz, bir buçuk aylık yemekle mücadelemizi sadece 2 -3 kg vererek sürdürüyoruz, dayanılmaz baskıların altındayız...Ödül lazım bize... sanki geçen hafta ödül vermemişiz gibi.. hemen mekan aramasına giriştik. Bir arkadaşımızı aradık. Tarabya’da “Cundalıya” gidin dedi. Tamam dedik, nede olsa yeni yerler keşfetmek istiyoruz. Hoş Yeniköydeki balıkçı teknesi fikri daha cazip geliyordu ama içimizdeki keşif duygusunu yok edemedik. Yolu Tarabya’ya çevirdik. Garson ne içersiniz dedi. Araba kullanacağım için, bir kadeh şarabı uygun görmüştüm kendime. Demet balık rakısız olmaz dedi. Yanlız mı bırakayım şimdi onu... Peki bir duble sadece... İçkimi sulandırmayı hiç sevmem. Su olmasın lütfen dedim. Rakı geldi buz kovasıda, rakı soğuk olunca genelde içine buzda koymam. Baktım sıcak buz atayım dedim. Garson elime dokunarak pardon keyfinizi bozmayın dedi. Bana Keyif çanağı getirdi. Bakırdan yapılmış özel bir çanak. İçi buz rakı bardağınıda tam ortasına koyabilmeniz için özel bir bölümü var. Aman aman dedim...
Neyse salata, kalamar, karides tereyağında olsun, levreğide ızgara yaparsanız bizim için yeterli olur dedik.
Söylenenler yapıldı. Ne yazık ki çok lezzetli değildi. Yine derin konular üzerinde konuşmalar yaparak yemeğimizi tamamladık. Rest.’a 5 üzerinden 2 vererek ayrılırken, dedik ki şu keşif olayını çok sık tekrarlamayalım. Nerede boncuktaki o kocaman kalamar halkaları, karşılaştırılmaz bile Cundalının dondurulmuş kalamar kızartmasıyla...
Boğazın kıyısında aheste aheste ilerlerken, bir film ekibi, ışıklar kameralar vs... derken Kuruçeşmenin orada bir film ekibi daha ... eeeeeeeeee.. TV’miz dizi çöplüğüne dönüştüğüne göre bu görüntü az bile dedik...Sonra Maçka yokuşunu çıkarken bu seferde İTU’nün kampüsünden dışarıya tuvaletleriyle salına salına çıkan bayanları kapıları açılmış lüks arabalarına binirken gördük.
Vay be dedik, ne artistik bir gece oldu...!!!
About
.
Search This Blog
About Me
Translate
Popular Posts
-
Aşağıda görünen pasta tarafımdan çok özenle seçilmiştir!!! Binlerce pasta arasından bu pastaya hayran oldum...:-)) bu yazıda devam edecek......
-
Ortaokuldan beri yanıma kim oturursa otursun benimle hep konuşur...Hepte anlatacak bir dert bulurlar... Geçen gün taksideyim...Mutlaka konuş...
-
Arboretum kısaca canlı ağaç müzesi demek. Avrupa ve Amerika da özellikle orman fakültelerine ve bazende şehre ait arboretumlar görmeniz ...
-
Düğün törenim tam istediğim gibiydi. Ailem, dostlarım ve arkadaşlarımla tam planladığım gibi gerçekleşti. Ahmet Altan geçen günkü bir yazısn...
-
Bu haftasonun en güzel olayı teyze olmamdı. Pazar günü Lale arkadaşım sayesinde teyze olmanın keyfini çıkardım. Efe 14.04.2007'de dünyay...
-
Dün biraz bahs ettmiştim... Atrium yolunda çektiğim fotoğraflardan... Bugün Zeynep'in sayfasında bahar dalı fotoğrafı gördüm...Çok güze...
-
Lviv'e nihayet geldik. Odessa ve Kiev den çok turistik. Artık yaptığım seyahatlerde şunu görüyorum, fazla turist alan yerler öz dokula...
-
Yazın genelde hafta sonu pek dışarıya çıkmıyoruz...Çünkü her yer çok kalabalık, hava sıcak vb. diğer nedenlerimiz var...:-) Bu hafta sonu ha...
Yasal Uyarı
Fotoğrafların korunması konusu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) m.84′de düzenlenmiştir. "Bir işareti, resim veya sesi, bunları nakle yarıyan bir alet üzerine tesbit eden veya ticari maksatlarla haklı olarak çoğaltan yahut yayan kimse, aynı işaretin, resmin veya sesin 3 üncü bir kişi tarafından aynı vasıtadan faydalanılmak suretiyle çoğaltılmasını veya yayımlanmasını menedebilir.
Fotoğrafların telif hakkı acupofcaffeine aittir. İzinsiz kullanımı durumunda her türlü yasal yola başvurulacaktır.
Blog Archive
-
▼
2006
(104)
-
▼
March
(19)
- Güneş Tutulması ile İlgili Efsaneler
- İstinye'de Tost-Tarabya'da Balık
- Bahar Linki
- Güneş Tutulması- Side Apollon Tapınağı
- Conquer the Crash
- Sanat Sınavı
- Nevizade klasiği
- Yerli Malı Yurdun Malı
- bahar gelsin artık
- ????????
- Kadınlar Resimler Öyküler
- İki Sergi
- Şarkılarım
- doğduğunuz gün hangi şarkı popülerdi
- Teşekkür-İstanbul Jazz Center-Parıldayan Kadehler
- 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
- job stress
- Ebelendim
- meşguliyet
-
▼
March
(19)
geziyorum
Labels
- adalar (34)
- adana (1)
- akyaka (1)
- alaçatı (7)
- almanya (2)
- Amsterdam-Belçika (3)
- ankara (3)
- antakya (1)
- Antalya (10)
- assos (1)
- avusturya (9)
- ayvalık (4)
- baden baden (1)
- bafa gölü (2)
- batum (2)
- bodrum (1)
- bolu (2)
- bozcaada (3)
- bulgaristan (1)
- bursa (12)
- çatalca (7)
- çeşme (2)
- chios (4)
- Çıralı (5)
- colmar (1)
- cumalıkızık (1)
- cunda (5)
- dalyan (1)
- datça (7)
- doğu karadeniz (4)
- efes (1)
- eqisheim (1)
- fethiye (4)
- foça (3)
- Fransa (21)
- geziyorum (486)
- göcek (2)
- Gökçeada (6)
- gölyazı (2)
- greece (4)
- hiç. (1)
- iğneada (4)
- ispanya (11)
- ist (1)
- İstanbul (152)
- İstek-hikaye (2)
- italya (22)
- izmir (2)
- iznik (4)
- kapadokya (12)
- karadeniz (6)
- karagöl (1)
- kıbrıs (6)
- ku (1)
- kutlama (1)
- lavanta (1)
- likya yolu (5)
- linklerim (2)
- manyas (1)
- manyas kus cenneti (4)
- marmaris (1)
- okuyalım öğrenelim (27)
- ondan bundan birazda benden (351)
- pamukkale (1)
- polonezköy (3)
- Prag (3)
- romanya (1)
- safranbolu (3)
- sanatsal etkinliklerim (51)
- sapanca (1)
- Semtler (58)
- side (4)
- sinop (6)
- şirince (1)
- sofya (1)
- taraklı (2)
- tasarım (3)
- türkiye (181)
- uçmakdere (1)
- Ukrayna (9)
- urla (1)
- yalova (1)
- yaşam (14)
- yeme içme (1)
- yemeklerim (13)
- yunanistan (10)
sevdiklerim
mutfaktan nefis kokular geliyor
Yeni Eklenenler
Search this blog
Followers
Powered by Blogger.
Copyright (c) 2010 A CUP OF CAFFEINE. Design by WPThemes Expert
Blogger Templates, Grocery Coupons and Daily Fantasy Sports.
0 comments:
Post a Comment