Friday, March 31, 2006

Güneş Tutulması ile İlgili Efsaneler

Güneş tutulması ile ilgili efsaneleri merak ediyordum, internetde şöyle bir gezindim ve ilginç yazılar okudum. Bunlardan birtanesinide aynen aktarıyorum.

TÜRK MİTOLOJİSİ TÜRKLERE GÖRE UZAY ve İNSAN GÜNEŞ AY VE YILDIZLAR

GÜNEŞ Türk mitolojisinde güneş, önceleri daha büyük bir öneme sahipti. M.S. 763 de Uygurlar Mani mezhebini kabul edince, yavaş yavaş Ayda büyük bir önem kazanmağa başlamıştı. Bununla beraber Büyük Hun Devleti zamanında hem güneşe, hem de aya, ayrı ayrı saygı gösterildikten sonra, kurbanlar kesildiğini de biliyoruz. Türklerde güneş doğunun, ay da batının sembolü idiler. Tabiî olarak zaman zaman, bütün bu düşünce düzenleri değişe durmuşlardı. Meselâ, Teleüt Türklerine ait bir efsane de, Ay kuzeyin ve güneş de, güneyin sembolü idiler. Bu yönleme, göğün en üst katında duran Gök kartalının duruşuna göre yapılmıştı. Söylendiğine göre, Bu kartalın sol kanadı ayı, sağ kanadı da güneşi örtüyordu. Bu duruma göre kartalın başının doğuya bakması gerekiyordu. Bu duruş da, Türk mitolojisine uygun bir yönleme idi. Yine aynı efsaneye göre ay, karanlıklar ve geceler diyarı olan kuzeyin; güneş de aydınlığın hüküm sürdüğü ve gündüzler diyarı olan güneyin sembolü idiler. Fakat eski Türklerde, Güneş doğunun sembolü idi. Onlara göre güneşin doğduğu yön, çok önemli idi. Esasen yönlerin söylenişinde kullanılan deyimler de hep güneşle ilgili idiler. Meselâ Gün batısı Gün doğusu gibi. Göktürkler, yönlerini tayin ederlerken, yüzlerini doğuya, yani güneşin doğduğu yöne dönerlerdi. Bunun için de doğuya İlgerü, yani İleri demişlerdi. Oğuz Destanında da, sabaha, tan ağırmasına ve gün çıkmasına büyük bir önem verilmişti. Bütün hayat, o gün ve güneşle başlıyordu. Güneş battıktan sonra ise, her şey duruyordu. Böyle bir anlayış, atlı Türkler ve savaş düzeninde yaşayan kavimler için, normal görülmelidir. Altay bölgesinde yaşayan Türk Şamanlarının kapıları da, daima doğuya açılıyordu. Halbuki normal olarak Türk halkları, güneş görebilmeleri için, kapılarını güneye açarlardı. Görülüyor ki, dinî ve manevî bir görevi olan Şaman, bu umumî kaideyi bozuyor ve eski din düzenine uyuyordu. Gerek Yakut Türklerinde ve gerekse Altay yaratılış destanlarında, Cennet ile hayat ağacı da doğu bölgelerinde bulunuyorlardı. Türklerde genel olarak, Güneş-Ana ve Ay-Baba deyimleri kullanılıyordu. Bu sebeple bütün masal ve efsanelerde, güneşin dişi ve ayın de erkek olarak rol oynadığını görüyoruz. Önasya kültürlerinde de, güneş dişi ve ay da erkekti. Tabiî olarak karşılıklı tesirlerin ne zaman meydana geldiğini kestirmek çok güçtür. Mısırdaki Türklerin menşei ile ilgili olarak anlatılan efsanede de, Güneş, Saratan burcuna girdiği bir sırada, suyu ve toprağı ısıtmağa başlıyor. Bu sular ile balçıklar bir mağarada toplanıyorlar ve mağara da, onlara bir ana rahmi vazifesi görüyor. Bu balçıklardan meydana gelen Türklerin ilk atası da, Ay-Ata adını alıyor. Burada da güneş, yine anne rolünü oynar gibidir. Fakat baba ortada yoktur. Yakut Türkleri, ay ile güneşi iki ayrılmaz kardeş gibi kabul ediyorlardı. Onlara göre Güneş Tanrısı (Kün-Toyon) daha önemli idi. Yakut efsanelerinde, Ay ile güneşin aralarında kavga ettiklerini de görüyoruz. Büyük kahramanlar ve iyi insanlar, genel olarak ay ile güneşin himayesinde idiler. Kötü ruhlar ise onlarla, süresiz olarak savaş halinde idiler. Bu kötü ruhların bazan, güneşi kovalayıp yakaladıkları da oluyordu. Güneş tutulması olayı, böyle kötü ruhların güneşi mağlûp edip de, ele geçirdikleri zaman meydana geliyordu. Yakutlar, ay ve güneş bayramını da ilkbaharda yaparlardı. Altay Türklerine göre, Büyük Tanrı Ülgen, ay ile güneşe dokunan bir dağda otururdu. (Bazı hikayelere göre ise) Tanrı Ülgen, ay ile güneşin daha da ötelerinde idi. onun tahtı, çok uzaklardaki yıldızlar üzerinde kurulmuştu. Esasen, ay ve güneşi yaratan da, yine Tanrı Ülgen idi. (Altay Türklerine göre), güneşin kırıntılarından meydana gelmiş ve insanlara daima iyilik getiren, bir Tanrı da vardı. Bu Tanrının adı, Suyla idi. Bu Tanrı insanları daima korur ve onların, gök altında rahat ve huzur içinde yaşamalarını sağlardı.
Kaynak: http://www.odevsitesi.com/odevler/arsiv1/697-turk-mitolojisi-turklere-gore-uzay-ve-insan-gunes-ay-ve-yildizlar.htm

Diğer efsaneler ise;

Güneş tutulması çeşitli kültürlerde farklı biçimlerde açıklanmaya çalışılmıştır. Çin'de ejderhanın güneşi yemesi olarak düşünülmüş, Mısır'da kötü kalpli yılanın güneş tanrısı Ra ile kavgası olarak açıklanmıştır. Vietnam'da bir kurbağanın marifeti olduğuna inanılan bu duruma, Güney Amerika'da kara bir jaguarın, İskandinavya'da ise bir kurdun neden olduğu düşünülmüştür. Kızılderililerde Ay ile Güneşin savaşı olarak tanımlanan güneş tutulmasında Mezopotamyalılar meşaleler yakarak güneşi tekrar parlatmaya çalışmışlardır.

Ben ve arkadaşlarım arasında yaşanan efsaneler,

1. adam; elinde akciğer röntgeni güneş tutulmasını seyrediyor,
2. adam; abi ya iyi görünüyor mu?
3. adam; heeeeeeeeee vallahhhhhhhh iyi görünüyor....


Kanadalı prof.

1. adam; tutulmanın %97'lik görünümü ile %100'lük görünümü arasında ne fark var,
Kanadalı Prof; %97'lik bölüm, hoş bir bayanı yanağından öpmeye benzer, %100'lük görünüm ise, ÇOOOOKKK HOOOŞŞŞŞ bir bayanla tüm geceyi birlikte geçirmeye benzer.... :-))

benden güneş tutlması efsaneleri bukadar... dün akşam İstinyede, balık rakı olayı yaptığım için henüz kendime gelmiş değilim... :-))

0 comments:

About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html