Wednesday, April 19, 2006

Maşukiye-Sapanca


Maşukiye, Kocaeli'nin güneydoğusunda, Sakarya sınırında yer alan küçük bir belde. Kuzeyinde, yılın neredeyse 8 ayı beyazlığını koruyan Kartepe, güneyinde masmavi Sapanca gölü var. Dağların ve gölün arası yemyeşil bir dokuya sahip. Kestane, meşe, fındık ve her türlü meyve ağacı oluşturuyor bu yemyeşil dokuyu. Gerçekten de, otobandan ayrılıp gişelerden Maşukiye'ye doğru ilerlerken, sadece 1 saat içinde nasıl olup da böylesine farklı bir yere geldiğinize inanamıyorsunuz.



Şebnem arkadaşım artık Maşukiyenin yerlisi sayıldığı için kahvaltı edilebilecek alternatif yer seçenekleri sundu. Naturland hoştu ama bizim istediğimiz yer değildi. Buyüzden, doğayla iç içe olabileceğimiz ve bizi yeterince şımartıcağına inandığımız klasik yerimiz olan Cansu Alabalık’a gittik. Kiremitte sucuklar mı desem, kiremitte ertime peynirlermi, kaşarlı mantar mı artık bilemiyorum. Kızarmış ekmek, patates kızartması, yağ, bal... vs. vs.. sayabildiklerim... (fotoğrafta sadece yerimden alkmadan önümdeki yeri çektim, koca ahşap masa tamamen doluydu efendim)... Kısacası yeterince şımartıldık burada... 4 saatlik kısa bir kahvaltıdan sonra yediklerimizin erimesi ve akşamüzeri yiyeceğimiz gözlemeye yer açılması için dağlara yürümeye karar verdik...




Yol sormak için durduk. Lord of the roots olarak kart bastırıan ve ağaç köklerinden çeşitli figürler yapan bir sanatçı bize 6 saatlik yumuşak bir parkur önerdi. Neyse söylenen güzergahta yürüyüşe başladık. İlk 5 dk’dan sonraki aramızda geçen konuşmalar...

Ş: “ Tabiki sıfır beden olmasına şaşmamak lazım, bir daha yolu şöyle 52 beden giyen birilerine soralım...!!!”
Ş: “ben bittim, mola istiyorum..”
A: “Dayanamayacağım kondisyon eksikliği bu olsa gerek.. nefes almam çok zorlaştı...”
A: “Şu asa bize yardımcı olacağa benzer...”
A: “hadi biraz daha yukarıya çıkalım...”
Ş: “Birniz şu köşeye kadar gitsin baksın orayı dönünce bir şey var mı...”
A: “Çıkalım yukarıya biraz daha..”
Ş “Parkur hafifledi...”
Ş: “Manzara nefis.. manzaranın görülebileceği en güzel nokta burası, iyiki Arzu pes etmemişin...”

Evet parkur 6 saatti ama biz bir saatlik bölümünü yaptık... Başka bir parkuruda araba ile yapmak için Kartepeye doğru yola çıktık... Size 2 mevsimi birden yaşadığıızı belirtmeden edemeyeceğim, çünkü aşağıda bahar vardı ama yukarı çıktıkça hava soğumaya başladı ve tepeden duran karlar.. resimler 16.04.2006 tarihinde çekilşmiştir efendim..


Neyse tepeye kadar çıktık.. Baktık bir şey yok yine klasik yerlerimizden biri olan Sunset’e indik. Manzara eşliğinde türk kahvemizi içtik ve aşağıya başka bir köye indik... Orada da minderlerin üzerine kurularak gözlememizi ve çayımızı içtik... Bir yemeli içmeli günü daha noktaladık...

0 comments:

About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html