skip to main |
skip to sidebar
İstanbul'da tarihi üçgen yarımadanın uç kısmını oluşturan Sultanahmet Bölgesi, tarih boyunca hep en önemli ve en makbul yerleşim bölgesi olmuş. Roma ve Bizans hanedanları saraylarını buraya, Marmara Denizi'nin düz manzarasına bakan yamaçlarına oturtmuşlar. Osmanlılar ise sarayları için daha geniş açılı ve değişik perspektifli bir köşeyi seçmişler... (Topkapı Sarayı)
19. Yüzyıl’a kadar, 400 yıl, Sultanahmet Bölgesi birbirinden güzel yapılarla ve yemyeşil tabiat dokusuyla donatılmış. 1830'lardan itibaren de padişahların Boğaziçi saraylarına göç etmesiyle, Sultanahmet sönükleşmiş...
XX. Yüzyıl başında şehre yeni bir hapishane gerektiği zaman, bunun için uygun bulunan ilk yer, sönük ve terk edilmiş Sultanahmet olmuş...(Bugün bu hapisane restore edildi ve Four Season Oteli oldu. Bizde Cumartesi öğleden sonra kahve keyfi yapmak için buraya uğradık).
İstanbul, kurulduğu günden bu yana bu çevreden idare edilmiş... En görkemli ibadethaneler, saraylar, meydanlar, anıtlar hep burada yer almış... Sultanahmet ve çevresi, tam anlamıyla ‘imparatorlukların kalbi’ ve ‘imparatorların tahtı’ imiş...
Buyüzdendirki, bendenizde bu tarihi yarım ada da vakit geçirmeyi çok sever. Düşlerimden birtaneside bu yarım adanın en iyi şekilde korunması ve hiç bozulmamasıdır...
Sultanahmet'de herzaman arabayı arasta çarşısı yakınlarında bir yere park ederim ve sonrada yukarıya doğru yürürüm. Cumartesi günüde arkadaşlarımla buluşmak için aynısını yaptım ama bu sefer yukarıya yürümek yerine, hemen bir sokak sonra döndüm ve işte karşımda keşf edilmeyi bekleyen yepyeni bir sokak. Sokağa girince bambaşka bir yerde hissediyorsunuz kendinizi. Baştan aşağıya,sağlı sollu sokak cafeleri, küçük hosteller ve elsanatları satan minik dükkanlar...
Demet arkadaşım, şahsım, Ankara'dan gelen arkadaşlarımızla Yıldız ve Alev'le birlikte bu cafe'lerden birinde oturduk. Topkapı sarayından sonra biraz dinlenmek, birazda stres atmak için, biralarımızı, patates kızartmamızı ve çılgınlık yaparak ekstradan sigara böreğimizide sipariş ettik ve güneşli bir İstanbul gününün tadını çıkarttık. Hemde servis yapanlar ve dükkan sahipleri dışında hiç Türk olmayan bir ortamda...!!!!
Kısaca eğer, bir Pazar günü çıkıp gitseniz şimdi Sultanahmet’e, “Orada ne yaparım acaba?” diye düşünür müsünüz? “Düşünürüm” diyenlere “Sultanahmet’i hakkıyla gezmek için bir gün yetmez bile!” demek zorundayım... Eminönü’nden tramvayla gelin Sultanahmet’e erkenden... İçinde öldüresiye yarışlar yapılan, gladyatörlerin etrafında döndükleri anıtların etrafında dolaşın, inceleyin... Saray kalıntılarının olduğu tarafa da uğrayın... Dönün yüzünüzü Ayasofya’ya; biletinizi alıp dolaşın daha önce gezmiş de olsanız. Ama, sindire sindire bu sefer...
Devam edecek....!!!!
Pages
Wednesday, April 26, 2006
Paella-Galata-Sultanahmet-Topkapı (2.bölüm)
İstanbul'da tarihi üçgen yarımadanın uç kısmını oluşturan Sultanahmet Bölgesi, tarih boyunca hep en önemli ve en makbul yerleşim bölgesi olmuş. Roma ve Bizans hanedanları saraylarını buraya, Marmara Denizi'nin düz manzarasına bakan yamaçlarına oturtmuşlar. Osmanlılar ise sarayları için daha geniş açılı ve değişik perspektifli bir köşeyi seçmişler... (Topkapı Sarayı)
19. Yüzyıl’a kadar, 400 yıl, Sultanahmet Bölgesi birbirinden güzel yapılarla ve yemyeşil tabiat dokusuyla donatılmış. 1830'lardan itibaren de padişahların Boğaziçi saraylarına göç etmesiyle, Sultanahmet sönükleşmiş...
XX. Yüzyıl başında şehre yeni bir hapishane gerektiği zaman, bunun için uygun bulunan ilk yer, sönük ve terk edilmiş Sultanahmet olmuş...(Bugün bu hapisane restore edildi ve Four Season Oteli oldu. Bizde Cumartesi öğleden sonra kahve keyfi yapmak için buraya uğradık).
İstanbul, kurulduğu günden bu yana bu çevreden idare edilmiş... En görkemli ibadethaneler, saraylar, meydanlar, anıtlar hep burada yer almış... Sultanahmet ve çevresi, tam anlamıyla ‘imparatorlukların kalbi’ ve ‘imparatorların tahtı’ imiş...
Buyüzdendirki, bendenizde bu tarihi yarım ada da vakit geçirmeyi çok sever. Düşlerimden birtaneside bu yarım adanın en iyi şekilde korunması ve hiç bozulmamasıdır...
Sultanahmet'de herzaman arabayı arasta çarşısı yakınlarında bir yere park ederim ve sonrada yukarıya doğru yürürüm. Cumartesi günüde arkadaşlarımla buluşmak için aynısını yaptım ama bu sefer yukarıya yürümek yerine, hemen bir sokak sonra döndüm ve işte karşımda keşf edilmeyi bekleyen yepyeni bir sokak. Sokağa girince bambaşka bir yerde hissediyorsunuz kendinizi. Baştan aşağıya,sağlı sollu sokak cafeleri, küçük hosteller ve elsanatları satan minik dükkanlar...
Demet arkadaşım, şahsım, Ankara'dan gelen arkadaşlarımızla Yıldız ve Alev'le birlikte bu cafe'lerden birinde oturduk. Topkapı sarayından sonra biraz dinlenmek, birazda stres atmak için, biralarımızı, patates kızartmamızı ve çılgınlık yaparak ekstradan sigara böreğimizide sipariş ettik ve güneşli bir İstanbul gününün tadını çıkarttık. Hemde servis yapanlar ve dükkan sahipleri dışında hiç Türk olmayan bir ortamda...!!!!
Kısaca eğer, bir Pazar günü çıkıp gitseniz şimdi Sultanahmet’e, “Orada ne yaparım acaba?” diye düşünür müsünüz? “Düşünürüm” diyenlere “Sultanahmet’i hakkıyla gezmek için bir gün yetmez bile!” demek zorundayım... Eminönü’nden tramvayla gelin Sultanahmet’e erkenden... İçinde öldüresiye yarışlar yapılan, gladyatörlerin etrafında döndükleri anıtların etrafında dolaşın, inceleyin... Saray kalıntılarının olduğu tarafa da uğrayın... Dönün yüzünüzü Ayasofya’ya; biletinizi alıp dolaşın daha önce gezmiş de olsanız. Ama, sindire sindire bu sefer...
Devam edecek....!!!!
About
.
Search This Blog
About Me
Translate
Popular Posts
-
Bugün, sizlere iş yerimin bulunduğu Kurtuluş semtini anlatmak istiyorum. Aralık ayının başından itibaren caddeyi gören odamınkarşısındaki ...
-
aşağıdaki linke girerseniz, doğduğunuz ayı seçiyorsunuz sonrada gününü ve en son yıllara göre bir liste getiriyor oradan da doğduğunuz yıla ...
-
Çocukken annemle babam bizi akşamları boza içmeye vefaya götürürdü. Bazı akşamlarda boza diye bağıran seyyar satıcılardan alırdık. Yıllar ge...
-
Bektaşağa göleti bir mesire yeri. Araya Sinop hapishanesini ekledim ama öncesinde Bektaşağa göletinde nefis bir kahvaltı yaptık. Göletin et...
-
Zuhal Olcay’ın Tilbe Saran’ın birlikte oynadığı Nathalie, daha önce 2003’TE Fanny Ardant, Emmanuele Beart ile Gerard Depardieu'lü kadros...
-
Kız kulesi ve haakkındaki efsaneler: Kızkulesi'nin ulaşılmazlığı nedeniyle, insanlar onun içinde yaşanılanlar hakkında çok fazla bil...
-
Malabadi Köprüsü: Fatma ile Badi birbirlerini seviyorlarmış. Bir gün Fatma Badi’nin köyüne varmak için nehri geçerken boğulmuş. Badi de bun...
-
Evet berberin ismi minik berberdi. Yeşil olmasından dolayı ilgimi çekti. Bu arada müşterisi hangi saçını kestiriyordu pek anlayamadım...:-) ...
-
Kuzenlerimin çocukları...İlk fotoğraftaki sevgi kelebeği... Sürekli gülüyor...Ağzında da tiryakiler gibi hep birşey var...Adanada bebeklerin...
-
Tarlabaşı bugün kentsel dönüşüm projesi altında yok ediliyor. Bu projelere bakmak için aşağıdaki linke girmeniz yeterli. http://www.tarlabas...
Yasal Uyarı
Fotoğrafların korunması konusu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) m.84′de düzenlenmiştir. "Bir işareti, resim veya sesi, bunları nakle yarıyan bir alet üzerine tesbit eden veya ticari maksatlarla haklı olarak çoğaltan yahut yayan kimse, aynı işaretin, resmin veya sesin 3 üncü bir kişi tarafından aynı vasıtadan faydalanılmak suretiyle çoğaltılmasını veya yayımlanmasını menedebilir.
Fotoğrafların telif hakkı acupofcaffeine aittir. İzinsiz kullanımı durumunda her türlü yasal yola başvurulacaktır.
Blog Archive
-
▼
2006
(104)
-
▼
April
(12)
- Paella-Galata-Sultanahmet-Topkapı (3.bölüm)
- Paella-Galata-Sultanahmet-Topkapı (2.bölüm)
- Paella-Galata-Sultanahmet-Topkapı (1.bölüm)
- Maşukiye-Sapanca
- Paskalya ve Sembolleri ve Paskalya Çöreği
- 2-3 saatlik haftasonu
- Ben Bunlarla Büyüdüm
- 2010 İstanbul- 108 sırada İstanbul
- Üniversite- düşler, düşünceler
- Bahar Yorgunluğu-Havadaki Virüsler
- Burgaz Ada-Panarmos-Pyrgos (Kale Burcu)
- Tophane-i Amire- Ernst Barlach
-
▼
April
(12)
geziyorum
Labels
- adalar (34)
- adana (1)
- akyaka (1)
- alaçatı (7)
- almanya (2)
- Amsterdam-Belçika (3)
- ankara (3)
- antakya (1)
- Antalya (10)
- assos (1)
- avusturya (9)
- ayvalık (4)
- baden baden (1)
- bafa gölü (2)
- batum (2)
- bodrum (1)
- bolu (2)
- bozcaada (3)
- bulgaristan (1)
- bursa (12)
- çatalca (7)
- çeşme (2)
- chios (4)
- Çıralı (5)
- colmar (1)
- cumalıkızık (1)
- cunda (5)
- dalyan (1)
- datça (7)
- doğu karadeniz (4)
- efes (1)
- eqisheim (1)
- fethiye (4)
- foça (3)
- Fransa (21)
- geziyorum (486)
- göcek (2)
- Gökçeada (6)
- gölyazı (2)
- greece (4)
- hiç. (1)
- iğneada (4)
- ispanya (11)
- ist (1)
- İstanbul (152)
- İstek-hikaye (2)
- italya (22)
- izmir (2)
- iznik (4)
- kapadokya (12)
- karadeniz (6)
- karagöl (1)
- kıbrıs (6)
- ku (1)
- kutlama (1)
- lavanta (1)
- likya yolu (5)
- linklerim (2)
- manyas (1)
- manyas kus cenneti (4)
- marmaris (1)
- okuyalım öğrenelim (27)
- ondan bundan birazda benden (351)
- pamukkale (1)
- polonezköy (3)
- Prag (3)
- romanya (1)
- safranbolu (3)
- sanatsal etkinliklerim (51)
- sapanca (1)
- Semtler (58)
- side (4)
- sinop (6)
- şirince (1)
- sofya (1)
- taraklı (2)
- tasarım (3)
- türkiye (181)
- uçmakdere (1)
- Ukrayna (9)
- urla (1)
- yalova (1)
- yaşam (14)
- yeme içme (1)
- yemeklerim (13)
- yunanistan (10)
sevdiklerim
mutfaktan nefis kokular geliyor
Yeni Eklenenler
Search this blog
Followers
Powered by Blogger.
Copyright (c) 2010 A CUP OF CAFFEINE. Design by WPThemes Expert
Blogger Templates, Grocery Coupons and Daily Fantasy Sports.
0 comments:
Post a Comment