Wednesday, April 26, 2006

Paella-Galata-Sultanahmet-Topkapı (2.bölüm)



İstanbul'da tarihi üçgen yarımadanın uç kısmını oluşturan Sultanahmet Bölgesi, tarih boyunca hep en önemli ve en makbul yerleşim bölgesi olmuş. Roma ve Bizans hanedanları saraylarını buraya, Marmara Denizi'nin düz manzarasına bakan yamaçlarına oturtmuşlar. Osmanlılar ise sarayları için daha geniş açılı ve değişik perspektifli bir köşeyi seçmişler... (Topkapı Sarayı)
19. Yüzyıl’a kadar, 400 yıl, Sultanahmet Bölgesi birbirinden güzel yapılarla ve yemyeşil tabiat dokusuyla donatılmış. 1830'lardan itibaren de padişahların Boğaziçi saraylarına göç etmesiyle, Sultanahmet sönükleşmiş...
XX. Yüzyıl başında şehre yeni bir hapishane gerektiği zaman, bunun için uygun bulunan ilk yer, sönük ve terk edilmiş Sultanahmet olmuş...(Bugün bu hapisane restore edildi ve Four Season Oteli oldu. Bizde Cumartesi öğleden sonra kahve keyfi yapmak için buraya uğradık).

İstanbul, kurulduğu günden bu yana bu çevreden idare edilmiş... En görkemli ibadethaneler, saraylar, meydanlar, anıtlar hep burada yer almış... Sultanahmet ve çevresi, tam anlamıyla ‘imparatorlukların kalbi’ ve ‘imparatorların tahtı’ imiş...
Buyüzdendirki, bendenizde bu tarihi yarım ada da vakit geçirmeyi çok sever. Düşlerimden birtaneside bu yarım adanın en iyi şekilde korunması ve hiç bozulmamasıdır...


Sultanahmet'de herzaman arabayı arasta çarşısı yakınlarında bir yere park ederim ve sonrada yukarıya doğru yürürüm. Cumartesi günüde arkadaşlarımla buluşmak için aynısını yaptım ama bu sefer yukarıya yürümek yerine, hemen bir sokak sonra döndüm ve işte karşımda keşf edilmeyi bekleyen yepyeni bir sokak. Sokağa girince bambaşka bir yerde hissediyorsunuz kendinizi. Baştan aşağıya,sağlı sollu sokak cafeleri, küçük hosteller ve elsanatları satan minik dükkanlar...

Demet arkadaşım, şahsım, Ankara'dan gelen arkadaşlarımızla Yıldız ve Alev'le birlikte bu cafe'lerden birinde oturduk. Topkapı sarayından sonra biraz dinlenmek, birazda stres atmak için, biralarımızı, patates kızartmamızı ve çılgınlık yaparak ekstradan sigara böreğimizide sipariş ettik ve güneşli bir İstanbul gününün tadını çıkarttık. Hemde servis yapanlar ve dükkan sahipleri dışında hiç Türk olmayan bir ortamda...!!!!
Kısaca eğer, bir Pazar günü çıkıp gitseniz şimdi Sultanahmet’e, “Orada ne yaparım acaba?” diye düşünür müsünüz? “Düşünürüm” diyenlere “Sultanahmet’i hakkıyla gezmek için bir gün yetmez bile!” demek zorundayım... Eminönü’nden tramvayla gelin Sultanahmet’e erkenden... İçinde öldüresiye yarışlar yapılan, gladyatörlerin etrafında döndükleri anıtların etrafında dolaşın, inceleyin... Saray kalıntılarının olduğu tarafa da uğrayın... Dönün yüzünüzü Ayasofya’ya; biletinizi alıp dolaşın daha önce gezmiş de olsanız. Ama, sindire sindire bu sefer...
Devam edecek....!!!!

0 comments:

About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html