Wednesday, January 4, 2006

Pera-Beyoğlu (Bölüm-2)

Yıldız arakadaşım (benim sadık okuyucum), “kardeşim,maymun iştahlılıktan vazgeç ve şu Beyoğlu hikayene geri dön, anladık yeni yıl postunu, yeni yılın ilk günüydü kabul ettik ama yazı dizine geri dön Beyoğlunu merak ediyoruz olmuyor böyle...” dedi.
eee...Hal böyle olunca bende yazı dizime devam edeyim dedim.

Tepebaşın daki eski Tüyap, şimdiki TRT binası
Şimdilerde Tepebaşı’nın o eski tarihi dokusuyla hiç mi hiç uyuşmayan, çok sevdiğim Pera Palas Oteli’nin ve İtalyan Konsolosluğu’nun tam karşısındaki herbir demiri kırmızı, mavi, yeşil gibi farklı renklerde boyalı korkunç görünümlü ve zevksizlik abidesi TRT binasının bulunduğu alanın eskiden Dar-ül Bedai'nin ,Fransız Tiyatrosu’nun ve Açıkhava Amfitiatrı’sının bulunduğu bir kültür kompleksi olduğunu biliyormuydunuz. Şimdilerde hiç bir eser kalmayan, eski zamanda gece hayatında büyük bir iz bırakan Gardenbar’da ilk olarak burada açılmış. Tabi zamanla-sanki daha iyisini yapabilecek estetik düşünceye sahipmişiz gibi- herşeyi yıkmışız. Korumak, TDK’ya göre; “Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek.” demekmiş. Evet sanıyorum dikkat ve özen göstermek “korumak” tarihimizi diğer nesillere taşımak için yapabileceğimiz en başarılı hareket olacaktır. Hem böylelikle, medeniyetin bize armağan ettiği!!! gri ve ruhsuz beton yapıları görmek yerine, her bir pervazında, kapı kolunda, balkon demirinde estetiği ve ruhu olan kişilikli binaları görür ve onları kaybetmemiş oluruz..

Aslı Han Krepen'di

Balık pazarının hemen solundaki girişte yer alan eskiden manifaturacıların bulunduğu şimdilerde ise Turistlerimize hediyelik eşya k......!!! Avrupa Pasajını, hepimiz aynalarından dolayı "Aynalı pasaj" olarak biliriz. Peki hemen onun yanındaki hanı hatıladınız mı... Doğum tarihiniz benim kadar eski ise ve lise yıllarında ingilizce ders kitaplarını çok aramışsanız bilirsiniz. Sahafları barındıran Aslıhan. Tabi burası eskiden Balıkpazarı ile Avrupa pasajı arasında dar bir koridor olarak uzanıyormuş ve İmroz’un da bulunduğu meyhaneler varmış sıra sıra. İsmini Crespin adlı bir Levanten aileden alıyormuş.
Bilmiyorum, belkide bu meyhanelerin bazıları şu anda Nevizade’de kimliklerini korumaya çalışıyorlardır. Ama İmroz’un Nevizade de olduğundan eminim. Ne zaman Ankara’dan misafilerimiz gelse !!!, Demet arkadaşımla birlikte onları mutlaka bu meyhaneye götürürüz. Sahibi, gorsonlarını zaman zaman bize kızarmış emek vermedikleri için azarlayan,müşteri ve meyhane kültürünü hiç kaybetmemiş tonton bir Rum'dur. Mezeleri çok lezettlidir. Ama yolunuz düşerde bir gün İmroz'a giderseniz, mutlaka giriş katında oturun derim. Neden mi? Nedenini uygulamyı yaptığınız zaman anlayacaksınız...!!!

0 comments:

About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html